Şike gerçekleri

3 Temmuz 2011'de Türkiye'de şike süreci başladığında tapeleri, şike görüşmelerini, Etik Kurulu raporlarını cesurca yayınlayan üç gazete vardı: Fotomaç, Sabah ve Takvim. TV olarak da korkusuzca yayın yapan sadece A Haber vardı. CAS kararından sonra dün sabah (Perşembe) gazetelere baktım. Yine herkes kaçak güreşmiş, yani korkmuş... Bir tek Fotomaç, "ŞİKE SAHAYA YANSIMIŞ" başlığını atmış. Yani benim gazetem. Beyler, korkarak, gerçekleri saklayarak, Fenerbahçe'ye bu süreçte zarar verdiniz. Tıpkı Fenerbahçe yönetimi gibi davranmaya çalıştınız. Ismarlama haberler, gerçekle ilgisi olmayan yönlendirici haberler... Hem kendinizi aldattınız, hem de Fenerbahçe taraftarını... Gelinen nokta ortada. Siz kaybettiniz, Fenerbahçe kaybetti. Ülke futbolumuzun imajına "şike" lekesi sürüldü... Oysa medya olarak el ele verseydik, şike olaylarının "halının altına süpürülmesine izin vermeseydik" Fenerbahçe bu kadar hasar almazdı. 2011-2012 sezonuna başlamadan şikeye karışan takımlardan (çünkü hiçbir takım tek başına şike yapamaz) puan silinseydi, Fenerbahçe de kurtulurdu, Türk futbolu da 'şike' ile anılmazdı... Elimize tarihi bir fırsat geçmişti, Türk futbolunu temizlemek adına..."Temiz futbol operasyonu" nu yapabilseydik, UEFA ve CAS'tan ağır darbeler almazdı Fenerbahçe ve Beşiktaş. Sorunu kendi içimizde çözemediğimiz için çözen birileri çıktı ve çok ağır faturalar kesti bize... Bugünlerde spor programları "Ben demiştim... Fenerbahçe ceza alacak demiştim..." diyenlerden geçilmiyor. Hem de CAS kararına kadar geçen iki yıllık süreçte kafasını kuma gömenler, şike kelimesini ağzına almaya bile korkanlar, bu "Ben demiştim"ciler... Oysa bu süreçte "Şike yapıldı. Kupa Trabzonspor'a verilsin" diyen gazeteci sayısı bir elin parmaklarını geçmez. 3 Temmuz sürecinde Beşiktaş taraftarının da hakkını teslim etmek lazım. Beşiktaş'a gönül verenler daha en baştan "Aklanın da gelin" diyerek yönetime mesaj gönderip, şikeye karşı net tavrını ortaya koymuştur. Ve kupanın iade edilmesini istemiştir... Keşke herkes Beşiktaş taraftarı kadar "temiz ve ahlaklı futbol" isteyebilseydi...

KUPA HAK EDENE VERiLMELi
CAS'tan çıkan karardan sonra tüm futbolseverler; "2010-2011 sezonu şampiyonluk kupası ne olacak?" sorusunu sormaya başladı. O kupa hak edene verilmeli. O kupayı hangi takımın hak ettiğini CAS kararından sonra Fenerbahçeliler dahil herkes biliyor. TFF'nin de bu konuda gerekli adımları atması lazım. Yoksa UEFA ve CAS, Avrupa arenası için futbolumuzu temizlemiş olsa bile; biz içeride halının altını hâlâ kaldırmamış oluruz...

Beşiktaş'a yazık oldu
CAS, UEFA'nın Beşiktaş'a verdiği 1 yıllık men kararını onamamış olsaydı eğer, bu Beşiktaş Avrupa Ligi'nde çok büyük işler yapardı. Bu sezon çok iyi futbol oynayan, 12. adamının müthiş desteğini arkasına alan Beşiktaş, Avrupa Ligi'nde finale kadar yürüyebilirdi. Çok yazık oldu çok!

VOLKAN ŞEN'i AKÇAY MI; TARAFTAR MI AĞLATTI?
Çaykur Rizespor maçının 44. dakikasında taç çizgisi kenarına gelen Volkan Şen'in hüngür hüngür ağlayarak sahayı terk etmesi, uzun yıllar konuşulacak. Volkan Şen, tribündeki ahlak yoksunu birkaç taraftarların küfürü nedeniyle ağlayarak sahaya terk etti. Doğrudur. Maçın 25. dakikasıydı, hakem Bülent Yıldırım su molası vermişti. Mustafa Reşit Akçay, su molası sırasında futbolcularına talimat yağdırıyordu. Lig TV de bu anı ayrıltılı bir şekilde ekranlara getiriyordu. Akçay ile Volkan Şen arasındaki diyalog dikkatimi çekti. Hoca, Volkan'a ısrarla bir şeyler söylüyordu, genç yıldız da Akçay'a karşılık veriyordu. Volkan için ilk patlama noktası burası mıydı? Çünkü Akçay- Volkan diyaloğu epey hararetli geçmişti... Ama bir futbolcu, tribünlerden gelen protestolar nedeniyle ağlayarak sahayı terk edecek kadar sorumsuzca bir tavır sergiliyorsa hemen futbolu bıraksın... Hatta hiç futbolcu olmasın. Futbolun doğasında alkış da var; protesto da var... Volkan Şen'in çarşamba günü başkanından, hocasından ve takım arkadaşlarından özür dilemesi ile "ağlama krizi" tatlıya bağlanmış oldu. Kukesi zaferinden sonra Mustafa hocanın da "Bu galibiyeti Volkan'a armağan ediyoruz" demesi çok zarif bir hareketti.

Alex gitti... Malouda geldi...
Malouda, Alex'ten sonra Türkiye'ye gelen en özel oyuncu... Drogba, Sneijder tabii ki çok büyük dünya yıldızları... Ama Malouda, öyle özel goller atıyor ki... "Bu güzel golü ancak Malouda atar" dedirtiyor insana. O, özel gollerin mimarı... Yakında Malouda'nın çok büyük bir seyirci kitlesi olacak. Sadece Trabzonsporlular değil, tüm futbolseverler, Malouda'nın özel gollerini canlı izleyebilmek tribünlere ve ekran başına koşacaklar.

Olcan Adın solda oynamaz
Mustafa Reşit Akçay, Trabzonspor'un en büyük hücum gücü olan Olcan Adın'ı ısrarla sol bekte oynatıyor. Yazık oluyor, izlerken Olcan'ın yüzündeki mutsuzluğu ben görüyorum. Bir süre sonra Olcan bu mevkide oynamaktan sıkılacak. Sol bekte performansı düşecek. Trabzonspor'un sol beke acil transfer yapması şart.

PENALTI BEREKETi!
Süper Lig'in ilk iki haftası ilginç bir istatistiği de beraberinde getirdi. Hakemler; geride kalan 18 maçta 9 kez penaltı noktasını gösterdi. Böylece son 10 sezonun en çok penaltı kullanılan ilk iki haftası geride kalmış oldu.

GALATASARAY ATEŞE Mİ DÜŞTÜ?
Şampiyonlar Ligi'nde bu sezon finali hedefleyen Galatasaray, çok zor bir gruba düştü. Çünkü Real Madrid ve Juventus, finale kadar yürüyebilecek güçte iki takım... Aslan Cimbom zoru sever ama bu gruptan çıkmak suda ateş yakmak kadar zor.

ALTIN ÇOCUK
10 Mayıs 1997 doğumlu Enes Ünal (16 yaş 3 ay 15 gün ) Galatasaray maçında attığı golle lig tarihinde en genç gol atan oyuncu oldu. Bu unvan daha önce Batuhan Karadeniz'e aitti. Batuhan Karadeniz 2007-08 sezonunda (tam 6 yıl önce) 25 Ağustos 2007 tarihinde Gaziantepspor- Beşiktaş maçında Beşiktaş adına golü attığında 16 yaş 4 ay 1 günlüktü. (kaynak: fstats)

ŞENOLGÜNEŞ;
"2010-2011 sezonunun son hafta maçından sonra yani K. Karabükspor- Trabzonspor karşılaşması bitiminde şu tarihi cümleyi kullanmıştı: "Paraya karşı yetenek ve emeğin savaşını verdik. Tarih bunu da yazacak."