Köprüden önce son çıkış
Başkan Dursun Özbek'in gösterdiği gayreti takdir etmemek elde değil. Enkazı kaldırmak için çalışan başkanın işi kolay değil. Galatasaray'ın başına gelenler şaka da değil. Florya ve Riva son çıkış noktası. Tüzük de acil değişmeli
Galatasaray'ın geçmişteki yöneticilerinin har vurup harman savurarak, gazete ve televizyonlarda şahsi reklamlarını yapma uğruna kulübü düşürdükleri durum, artık son noktadadır.
Bu kadar kötü yönetilmeseydi, bankalar tarafından her türlü geliri, ileriye doğru uzun yıllar boyunca haczedilmiş, Avrupa kupalarından men edilmiş bir Galatasaray'ı rüyamızda görsek bile inanmazdık.
Kısaca;
Yeni kaynaklar bulunamazsa koskoca asırlık çınarın kapısına kilit vurulması İŞTEN DEĞİL...
1.5 milyar lirayı aşan ve artık sürdürülebilirliği kalmayan borçlarından kurtulabilmek için Başkan Dursun Özbek'in gösterdiği gayreti takdir etmemek ELDE DEĞİL...
Enkazı kaldırmaya ve sarı kırmızı akan kana ozon terapisi yapmaya çalışan başkanın işi, öyle hiç de KOLAY DEĞİL… Ve... Bütün bu şahit olduklarımız kötü bir ŞAKA DEĞİL…
Türkiye'nin bu güzide değerini içinde bulunduğu zor durumdan kurtarmak, sahip olunan büyük serveti haraç mezat elden çıkarmadan yatırıma dönüştürerek değerlendirmek için büyük bir gayret sarf ediliyor; en azından görüntü öyle...
Naklen yayın gelirleri, İddaa gelirleri, reklam gelirleri, seyirci gelirleri, haczedilen kulübün sahip olduğu Florya ve Riva arazileri üzerinde geliştirdiği projeler son çıkış noktası...
GELECEK O CÜMLEDE!
İyi de, Dursun Özbek yönetimi gittiğinde, yerine iyi niyetli olmayan veya beceriksiz bir yönetim gelirse n'olacak? Eldeki son barut da atılmış olmayacak mı?
O halde, bugünden tedbirini almak gerekmiyor mu?
Dursun Başkan, divan toplantısında onca laf kalabalığı arasında kaybolan bir cümle sarf etti.
"Tüzük değişikliği yapacağız; bundan sonra gelen yönetimler bütçenin dışında harcama yaptıklarında kendi ceplerinden ödeyecekler şeklinde ilgili bir madde koyacağız." Hatırlarsanız, biz de demiştik ki;
"Hem Galatasaray'ın, hem de Türk sporunun kurtuluşu bu sihirli cümlededir." Bu yüzden, Galatasaray delegeleri ve spor kamuoyu, bu sihirli cümlenin peşine düşmeli, hayata geçirilmesi için azami gayret göstermelidir.
Devletin, bütün kulüpler için getirmesi lazım olan bu kanun maddesini, hiç değilse Galatasaray'ın tüzüğünde görelim.
Görelim de, elimizde bir örneğimiz olsun...
KONUYU DEĞiL, ÇATIYI KAPATIN
Galatasaray gibi bir kulüp ne kadar borç batağında olursa olsun, stadın çatısını kapatabilecek güçtedir. Merhum Canaydın da böyle isterdi
ürkiye, asırlık tarihlere sahip, demode, günümüz ihtiyaçlarına cevap vermekten çok uzak köhnemiş stadyumlarını, yüzyılın gerektirdiği gibi donanımlı, mimarisi son derece modern olan yenileriyle değiştirmeye devam ediyor.
Bu stadyumların-tesislerin- verimliliği ve sürdürülebilir bakımlarının yapılıp, yapılamayacağı ayrı bir yazı konusu olarak çekmecemizde saklı dursun.
Türkiye'nin irili ufaklı birçok ilinde yapılan ve ihtiyacı gideren stadyumların yanında, bir de uluslararası arenada bizlere prestij kazandıracak, göğsümüzü kabartacak stadyumlarımızın sayısı hızla artmakta… O stadyumların bulunduğu şehirlerin takımları, uluslararası arenada boy göstersin ya da göstermesin, biz bu statlarda oynadığımız milli maçlar sayesinde, ulaştığımız bu mimari yeteneği cümle âleme gösterme fırsatı bulmaktayız.
Konya, Kayseri, Bursa, Rize, Antalya, Ş.Urfa, İzmir, Mersin Stadyumları ile İstanbul Olimpiyat, Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray Stadyumları… Hepsi, uluslararası kamuoyu nezdinde bizim gurur kaynaklarımız… İzmir'den Edirne'ye, Trabzon'dan Diyarbakır'a kadar birbirinden farklı bölgelerdeki birçok stadyum hızla bu gurur tablosuna eklenmeye devam ediyor.
Çok yakın bir zamanda açılacak olan Akyazı'daki Trabzonspor Stadı'nı düşünün. Yabancı bir spiker, Trabzonspor'un veya Milli Takımımız'ın burada oynanan bir maçını anlatırken, stadyumun hikayesini de vatandaşlarına aktarıp "Türkler, Karadeniz gibi deli bir denizi tonlarca taşla doldurup, bu stadyumu yapmışlar" diyecek.
Haklı olarak, ülke olarak gururlanacağız.
İşte tam da burada, söz ister istemez bir daha Galatasaray'a geliyor.
Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, divan kurulu toplantısında stadın üstünün kapatılmaması konusunda Spor Genel Müdürlüğü ile anlaştıklarını üyelerine bir müjde olarak verdi.
Yukarıda, bu ve benzeri stadyumların sadece takımların maçları için yapılmış sıradan tesisler olmadıklarını, Türkiye'nin gurur abideleri olduğunu anlatmaya çalıştım.
Devletin, Galatasaray Stadı'nı yaparken de, öncelikli amacı ve düşüncesi buydu.
Türkiye'de olmayan ve dünyada da çok az örneği bulunan bir proje gerçekleştirilerek üzeri açılıp kapanabilen bir stadyum ülkemize kazandırıldı.
SÖZ KONUSU OLAN TÜRKİYE'NİN İMAJI
Ne kadar borç batağında olursa olsun, Galatasaray gibi bir kulübün maddi olarak rahatlıkla altından kalkabileceği bir konudur stadın üstünün kapatılması… Bu nedenle, bu kadar ayak direnmesini anlayamıyoruz.
Stat için en büyük isteğinin 'Açılır-kapanır' çatı olduğunu yakınen bildiğimiz rahmetli Başkan Özhan Canaydın aklımıza gelince de, içimiz daha bir burkuluyor.
Sorarım size:
10 Aralık 2013'te Şampiyonlar Ligi B Grubu Galatasaray- Juventus maçının, sahanın karla kaplanması yüzünden ertelendiğini ne çabuk unuttuk?
Alttan ısıtma sisteminin, dünyanın hiçbir yerinde aniden bastıran karı eritmeyeceğini biliyoruz.
"Maç esnasında, çatı kapalı kalamazmış" gibi söylemleri diline dolayanlar da Avrupa'da kapalı çatı altında oynanan örnek maçları, lütfen arşivlerden tarasınlar bi'zahmet… 23 Ekim 2012'de şiddetli yağmurda zemini göle döndüğü için zar zor oynanan ve beraberlikle biten Şampiyonlar Ligi H Grubu Galatasaray-Cluj maçına da sadece sarı kırmızılı camia mı üzüldü?
Kırmızı beyazın imajına zarar gelecek bir şey olduğunda, takım rengimiz ne olursa olsun canımız aynı sıkılır diye inanırız.
Çünkü; canımızdır, Türkiyemiz'dir söz konusu olan...
Spor teşkilatındaki arkadaşlar, ülkenin prestiji, göz bebeği olan böylesine bir tesisin yarım kalmaması için Galatasaray ile yapılmış olan sözleşmeleri bir daha gözden geçirip ve yeniden düzenleyip, her şeye rağmen stadyumun üzerinin kapatılması görevini üstlenseler ne güzel olur.
Hem, merhum başkan Canaydın'ın aziz hatırasına ayıp olmaz, hem de köhnelerden yenilere geçerken, milletçe hevesimiz kursağımızda kalmaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.