Çanlar Olimpiyat için çalarken
2015-2016 Süper Lig'de yarın nefesler bir kez daha tutulacak. Sadece, top konuşacak ve koşturacak.
İlk kez 22 Ağustos 1924 tarihinde Taksim Stadyumu'nda, en son da 14 Aralık 2015 tarihinde Atatürk Olimpiyat Stadı'nda karşı karşıya gelen Galatasaray ve Beşiktaş arasında, bir derbinin daha eli kulağında... Süper Lig'deki şampiyonluk düğümünü büyük ölçüde çözeceğine inanılan maçtan Beşiktaş galibiyetle ayrılırsa, şampiyonluk yolunda en büyük engel önünden kalkacak; beraberlik ya da yenilgi durumunda ise avantaj Fenerbahçe'ye geçecek.
Spor yazarları, televizyon yorumcuları bu maç ve elde edilecek sonuçla ilgili yüzlerce yorum yapıp, senaryolar yazdılar. Ancak biliyoruz ki son sözü top söyleyecek.
Türk futbolundaki rengarenk yürekler, "Şampiyon kim olacak?" heyecanı ile güm güm atarken, dünya sporunun zirvesi olan Olimpiyat Oyunları'nda görücüye çıkacak kırmızı beyaz yüreklerden nasıl bir ses çıkıyor?
Bugün itibari ile süper güçlerin gösteri arenası, devletlerin, sporcuların kıyasıya mücadele edeceği olimpiyatlarda son genel görünümümüz şudur:
Kalifikasyon mücadelelerinin devam ettiği şu günlerde 65 sporcumuzun barajları geçerek olimpiyatlarda mücadele etme hakkı kazandığı biliniyor.
Bu rakam henüz 68 kişiyle gittiğimiz 2008 Pekin ve takım sporlarının ilk defa katılımı sayesinde 114 sporcu ile mücadele etme şansı bulduğumuz 2012 Londra Olimpiyatları'nın çok çok gerisinde...
Daha önce de altını önemle çizdiğimiz gibi; bu sayıyı yukarılara çekebilecek olan takım sporlarından, önceki oyunlarda yer aldığımız kadınlar voleybolunda şansımızı kaybetmiştik.
Temmuz ayında, basketbolcularımızın göstereceği performansa göre, tek bir takım götürme şansımız var elimizde...
Oyunlara sadece üç ay kalmışken garanti madalya gözüyle bakabileceğimiz, öne çıkan çok fazla bir sporcumuz da görünmüyor.
Tüm Olimpiyat Oyunları'nı boş geçmeyen güreşçilerimiz, Rio'da da yine en büyük madalya umudumuz gibi görünüyor.
Halter sus pus!.
Atletizmde öne çıkan bir sporcumuz yok gibi...
Yüzmede "Viktorya Zeynep Güneş aradan sıyrılabilir mi?" diye bir ümidi saklı tutuyoruz.
İlklerin olimpiyatı olacak
Bunun yanında, Rio'nun bizim için diğer olimpiyatlardan başka bir anlamı ve farkı da var. Çünkü bu oyunlar, Türk sporu açısından bir çok ilklere de sahne olacak.
108 yıl aradan sonra ilk defa bir erkek sporcumuzla yer alacağımız cimnastikte, yine ilk kez iki bayan sporcumuz yarışacak.
Binicilikte 68 yıl sonra kota almak gurur, eskrimde 32 yıl sonra olimpiyat arenasında kılıç sallayacak olmamız ise heyecan verici...
İlk defa, 4 kadın güreşçimiz minderin tozunu dumana katacak inşaallah...
63 sporcunun 27 tanesi sadece atletizmden, diğer 38'i ise diğer 13 branştan...
Ve en ilginç istatistik; 18 devşirme sporcu ile Rio'ya gidiyoruz. Yarın, Türkiye'de yer yerinden oynayacak. Bütün Türkiye, Ali Sami Yen Spor Kompleksi TT Arena Stadı'na kilitlenecek. Taraflı tarafsız, ilgili ilgisiz, herkes bu maçı konuşacak.
Günler boyunca yorumlar havalarda uçuşacak, tabir-i caizse kafa göz yaracak.
Neredeyse herkes, futbolun manyetik alanında oradan oraya savrulurken biz yine de sporda başka önemli gündemlerin de olduğunu hatırlatalım istedik.
Tamam, kabul... Futbol sadece futbol değil ama spor da sadece futboldan ibaret değil!..
Biz de, hani olur ya diye yazdık.
Tüm ezberleri bozup ilgilenen, merak eden birileri olur belki...
Olmaz mı? Olur ya...
DÜNYASI SPOR OLANLAR
Dünya karatesinin hiç şüphesiz en büyük isimlerindendir Haldun Alagaş...
Beş kıtada, neresi olursa olsun Haldun Alagaş'ı tanımayan ve örnek almayan bir karate sporcusu yoktur, iyi biliriz.
Otuzlu yaşları gördüğünde, kendisine artık yönetici pozisyonuna geçip ülke sporuna katkı vererek devam etmesi için ricada bulunduğumuzda "Hayır.. Ben daha dövüşmeye devam edeceğim" demişti.
Haldun kardeşimiz şimdilerde 45 yaşında...
Hala dövüşmeye ve dünyanın çeşitli yerlerinde seminerler vermeye devam ediyor.
Bize de "Helal olsun" demek düşüyor.
Sporda buna benzer örnekler çok fazla değildir.
Belli bir yaştan sonra aktif sporculuk hayatı bırakılır; ya yönetici, ya antrenör olunur ya da sporculuk döneminde kazanılan maddi birikimlerle iş hayatına atılınır; kimi zaman siyasete yelken açılır.
2012 Londra Olimpiyatları'ndan sonra Türk Milli Takımı'nda görev almayan eski dünya şampiyonu ve olimpiyat ikincisi milli tekvandocumuz Bahri Tanrıkulu da, Haldun Alagaş gibi dünyası ve her nefesi spor olan bir kardeşimizdir.
Bahri'ye destek olma vakti 3 sene boyunca Milli Takım forması giymediği için başka bir ülke adına yarışma hakkı kazanan Bahri, bu hakkını Filistin için kullanarak 2016 Rio Olimpiyatları'na kota alabilmek için Filipinler'de düzenlenen Asya Kıtası Elemeleri'ne katıldı.
Türk sporuna damga vurmuş 36 yaşındaki başarılı tekvandocumuzun, bu elemelerde üçüncülük kürsüsüne çıktığını duyunca çok duygulandım.
İsrail zulmünden başını kaldırıp sporcu yetiştirme şansı bulamayan Filistin adına yarışan Bahri'nin, bu ülkeye kazandırdığı belki de ilk madalyadır bu...
Filistin adına olimpiyat şansını son anda kaçıran Bahri'ye Uluslararası Olimpiyat Komitesi'nden bir davetiye-wild card- gelmesi ihtimali çok yüksek. Filistin'e özel izin verildiği taktirde, olimpiyatlarda Filistin bayrağı taşıyan tarihteki ilk Türk sporcu olacak Bahri...
Ancak tebrik etmek için görüştüğümde, Spor Teşkilatı'nın olimpiyatlarda Filistin adına yarışması için izinler konusunda gerekli kolaylığı göstermediğini kendisinden öğrendim.
Her şeyden öte, manevi ve insani anlam taşıyan böylesine bir konuya, yetkililerin duyarsız kalabileceklerine ihtimal vermiyor ve bunun bir yanlış anlama olduğuna inanmak istiyorum.
İnanmak istiyorum çünkü, spor adamı ve yöneticisi olmak, bu ve benzer konularda köstek değil destek olmayı gerektirir; olması gereken budur.
Spor teşkilatının bu soruna el atması ve çok acil çözmesi gerekli...
Ezcümle; her Tanrı kulu, Bahri Tanrıkulu'nu yürekten desteklemelidir, değil ki spor teşkilatı...
Bilesiniz istedim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.