Bir, iki, üç tane yetmez!
Şenol hocanın boyununda, şairin dediği gibi; kendisine korkak, işbilmez, büyük maçları oynayamaz diyenlerin utançlarından yapılma bir mücevher var...
O mücevher üç yıldızla süslenmiş bir gurur abidesi...
İki sezondur, onbinlerce pas, binlerce şut, birçok doğru, bir-iki yanlış yaparak inandığı yolda yürüdü ve yürüyor Güneş.
Yeri geldi oyuncularına kızdı, yeri geldi yönetimle arasında buzdağları oluştu ama Güneş bu, buzdağı dinler mi?
Eritti tüm dağları ve yürüdü şampiyonluğa...
Fabricio'dan Aboubakar'a, Atiba'dan Talisca'ya, Quaresma'dan Tolgay'a Oğuzhan'a, Gökhan Gönül'e, her maç öncesi sosyal medyada taraftarı ayaklandıran Gökhan İnler'e, zor günde tüm arkadaşlarına moral veren Tolga Zengin'e, Necip'e, Tosic'e, Cenk Tosun'a, Caner'e en kritik maçlarda sahne alan Babel'e ve diğerlerine selam olsun… Beşiktaş her zamanki gibi; Şeref'iyle oynayıp Hakkı'yla kazanıyor…
Yıllarca devam edecek
Kaptan Kazım'ın Çanakkale Savaşı'nda şehit düşmeden önce yazdığı şiirinde, "Biz onbir arkadaşız, lakin arkamız var" der, dün her zamanki gibi arkasında milyonlar, deplasmanda, tribünde, yanıbaşında ise 25 bin taraftarı vardı Beşiktaş'ın.
Şeref beyin FEDA'sıyla başladı bu hikaye ve sanırım iki yılla sınırlı kalmayıp yıllar sürecek… Bu hikayede hakeme yaslanmak yok, futbolun kuytu köşelerine saklanmak yok, rakipleri aşağılamak hiç yok. Aksine, rakibine saygı duyarak, her maçını an be an yaşayarak oynamanın ödülüdür bu.
Ligin en iyisi, son maçını deplasmanda farklı kazanarak muhteşem bir sezon finali yaptı; şampiyon Beşiktaş...
Kutlu ve mutlu olsun...
Barbaros'un torunları artık teknelerin demir alma zamanı geldi. Şimdi dünya incisi Boğaziçi'ni şenlendirme zamanı...
Üç yıldız tamam! Peki yeter mi! Yıllar önceki o tezahüratı hatırlayalım; bir, iki, üç tane yetmez!..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.