Herkes unutur tarih unutmaz!
Devlet üzerine düşeni yaptı, sekiz ay süren teknik takip sonrası ortaya bir sürü bilgi ve belge çıktı. Ondan sonra top federasyonun ayağına geldi, golü yapsa Türk futbolunda orta çağ kapanacak yeni çağ başlayacaktı.
Taca attılar meşin yuvarlağı.
Bakmayan basın toplantısındaki ciddi görünme çabalarına. Mehmet Ali bey söylediklerine kendisi de inanmıyordu. Özerk futbolu mahkeme kararına endeksleyerek çok büyük bir hata yaptığının farkındaydı.
O nedenle Kemal usta (Belgin) "Bundan sonra futbolun kararlarını Adalet Bakanlığı mı verecek, fikstür çekimini Spor Toto mu yapacak?" diye sorunca çaresiz kaldı?
Acıklı bir tabloydu.
Özerklik bu mu?
Aklın yolu birdir tezini doğrularcasına çok değil bir ya da iki dakika önce Ahaber'de benzer şeyleri ben söylüyordum; kırmızı kart gören futbolcunun cezasını bundan sonra mahkemeler mi verecek?
Galiba öyle olacak!
Yıllar önce Türk futbolu mahkemelerle uğraşmasın, özerklik olsun diye büyük emek verildi. Kulüplerden hiçbir şart altında mahkemeye gitmeyeceklerine dair tahahhütler alındı. Tüm bunlar özerk futbolu korumak için yapılmıştı. Bir de şimdi olanlara bakın.
Tahkim Kurulu, G.Birliği eski kalecisi Recep kararını mahkemeye endeksledi. 'Biz bu ayıbı nasıl temizleriz' derken federasyon daha beterini yaptı. 26 klasör içinde gördüklerini, okuduklarını yorumlayamadılar. "Kanaatimiz oluşmadı" mazeretinin arkasına saklandılar.
Dahası Aydınlar işin Avrupa tarafını açıklarken inanılmaz bir gaf yaptı. "Kendisinden şüphesi olan kulüp Avrupa'ya gitmeyebilir!" dedi. Yani artık işimiz sadece ve sadece kulüplerin itiraflarını kaldı.
Ne acıdır ki tüm bu skandallara imza atanlar bir de "Sorumluluk" maskesi takmaya çalıştılar.
Vay benim futbolum vay.
Dün de belirtmiştim İngilizce'deki futbol kelimesinin Türkçe tam karşılığı ayak oyunudur.
Artık hepimiz ayak oyununun bir parçasıyız.
Federasyon da.
Yazıklar olsun.
Eğer marka değerinin 500 milyon dolara çıkması bir futbolu bu kadar batağın içine sürüklüyorsa yere batsın böyle marka değeri.
Bundan sonra meydan boştur. Hakkaniyetli yarış, adaletli mücadele, tarafsız hakem falan hepsi masaldır.
Siz bunca belgeye rağmen cesur bir karar alamıyorsunuz bir gariban hakem 40-50 bin kişinin önünde kendini ateşe atacak öyle mi?
Yapar eyyamını geçer gider. Sekiz değil 16 dikiş yer kafasına ama yine çıkar maçını oynatır, ertele(ye)mez. Soyunma odası koridorlarında dayak yese gıkı çıkmaz, çıkamaz!
Fırsatı kaçırdılar
Ve tüm bunların sorumlusu bu federasyon olur, kimse kusura bakmasın.
Türk futbolu yıllardır yaşanan çirkinlikleri bir kalemde silip atma fırsatı yakalamıştı. Artık o fırsat kaçmıştır. Sakın iddianame açıklanınca federasyon gereğini yapar falan diye düşünmeyin.
Cesur olanın gereğini yapması için yeterinden fazla belge vardı. Yapamadılar. Bundan sonra hiç mi hiç yapamazlar. Toplumsal hafızanın zayıflığına sığındılar, kral çıplak diyeceksek durum bu. Zaman içinde bunlar unutulur, dediler, muhtemelen de öyle olacaktır.
Herkes unutacak tüm yaşananları, bir tek tarih hariç.
Eninde sonunda tarih yapışacak yakalarına, her fırsatta karşılarına çıkacak bu aldıkları karar.
Mazereti kimse dinlemez
Kah biz soracağız "O kararı alırken vicdanınız sızlamadı mı?" diye, kah Avrupa'da katıldıkları bir toplantıda meslektaşları soracak.
Yakalarına yapışacak bu karar!
Görmezden geldikleri bunca bilgi ve belge eninde sonunda karşılarına çıkacak.
Uydurdukları mazeretleri de kimse dinlemeyecek o zaman.
Yıllar sonra bu ülkenin çocukları onları, şike ve teşviki görmezden gelenler olarak hatırlayacak.
Hiç unutulmayacaklar.
* * *
Bir tek gerçek Beşiktaşlı yok mu?
Şekip Mosturoğlu yakalanmadan bir gün önceki telefon konuşmasında "Tahkim 6'ya bir bizde, PFDK 4'e 3 bizde" demiş.
Federasyonu ise işin içine pek katmamış. Kağıt üzerinde federasyon beş Beşiktaşlı, beş Galatasaraylı ve beş F.Bahçeli üyeden oluşuyor. Fenerbahçeli üyeleri anladık, takımlarını kayırdılar, peki ben Beşiktaşlı'yım, Galatasaraylı'yım diye ortada gezen diğerlerine ne oldu?
Nasıl böyle bir çirkin kararın altına imza atabildiler.
Sadece koltuklarını mı düşündüler.
Yoksa Hüsnü Güreli "Beşiktaş'ı da kurtardık" derken bu hikayelerden mi bahsediyor? Herkesin birbirini kurtardığı bir kumpasın içinde miyiz?
Kim kimi kurtarıyor arkadaş? Biz temiz futbol istiyoruz. Kim alın terine leke sürdüyse hesabını verecek, ligden düşecek. Birileri onları kurtardıysa onlar da bedelini ödeyecek.
* * *
Paper moon değil mahkeme
Mehmet Ali Aydınlar tarafsız bir federasyon sözü verip, "Türk futbolu artık Pepermoon masalarından yönetilmeyecek" demişti. Ne kadar umutlanmıştık! Fos çıktı. Her şeyden önce artık karşımızda bir FENERasyon var... Tamam futbolu pepermoondan yönetmiyorlar ama daha kötüsünü yapıp mahkeme koridorlarından yönetmeye çalışıyorlar. Keşke hiç gelmeselerdi. Futbolumuz yine kirli olurdu ve biz habersiz bir şekilde mutlu mutlu yaşardık. Şimdi kikrliliği dibine kadar biliyoruz ama bir şey yapamıyoruz ve bu adamın canını fena sıkıyor.
* * *
Onursuzluk mu, mutsuzluk mu?
Başkan ve yöneticilerle iş bitiren; menajer, futbolucu, teknik adam ve gazeteciler çok sevindiler. Kanal kanal dolaşıp, orada iş bitince federasyona ya da kurullara şu ya da bu sıfatla geçenler, yayıncı kuruluşa ya da Hürriyet'e yerleştirilenler, mesajla talimat alanlar, yazdıkları haberi başkanlara okuyup onay alanlar pürneşe, onların hepsi çok mutlu. Sanırım şimdilerde ellerini ovuşturarak "Oh be yırttık, yine aynı tas, aynı hamam devam ederiz" falan diyorlardır. Haksız da sayılmazlar. Devir onların devri. Peki mutsuz olan kim? Allah'tan başkasına kulluk etmeyenler, mecbur kaldıklarında kalemlerini kıran ama asla satmayanlar, alın teriyle meşin topun peşinde koşanlar, adam gibi işini yapan gerçek menajerler, hatır-gönül tanımayan gerçek teknik adamlar mutsuz. Olsun, onursuz olmaktansa mutsuz olmak iyidir!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.