Nereye kadar?
Türkiye liglerinde maçlar bitti. Bilhassa, ikinci ve üçüncü lig kulüp başkanlarının bir çoğuyla görüşüyorum.
Kulüplerde ciddi para sıkıntısı var. Birçok kulüpte transfer yasağı var. Futbolda bir şeyleri iyi yapamadık. Büyük şehirler kurulurken; mahalle sahaları yok oldu. O sahaların hepsi futbolcu üretim merkeziydi.
Daha sonra belediyeler gelişti, gelirleri arttı, ancak yanlış yatırımlarla kulüplere altyapı tesisleri kazandıracağına her yıl 10-15 futbolcu transfer ederek sadece günü düşündüler.
Belediyelerin gelirlerinin %3'nü spora ayrılırken maalesef bu gelirler her sene kulüp değiştiren, sadece para için futbol oynayan oyunculara verildi. Tabii; Akhisar, Boluspor ve son yıllarda futbol dışında diğer sporlara büyük önem veren Üsküdar gibi Belediyesi'ni ayrı tutmak istiyorum.
Geçmişe çizgi çekin
Bu arada devlet hemen hemen her şeyiyle harika statlar yaptı.
Tabii bu statlar yapılırken, bu stadyumların 15 günde bir maç yapılacak bir düşünceyle değil, şehrin sosyal gelişimine katkısı olabilecek bir şekilde inşa edilseydi çok yönlü kazançlar elde edilebilirdi.
Örnek olarak Bayer Leverkusen, Club Brugge da olduğu gibi bu statların yanına alt yapı tesisleri, çim sahalar yapılabilir, statlar da kulüp üyelerinin faydalanacağı şekilde restauranlar, sosyal alanlar da yapılabilirdi.
Geçmişe bir çizgi çizip, bilhassa futbol ve olimpiyatlarda madalya alacağımız spor dallarında gelişim için bir devrim yapmak gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde spor ve milli eğitim bakanlığının bir proje üzerine bir araya geldiğini okudum.
Son derece memnun oldum. Örneğin Belçika'da 5 yaşından itibaren okullarda çocukların hangi sporla ilgileneceyle ilgili istekleri alınıyor ve ona göre bir düzenleme yapılıyor.
Bu çocuklarla bilimsel olarak çok yakından ilgilenerek yetenekli olanlar da süratle yarışmacı takımlara çıkıyor ve tabii bu milli takıma kadar yansıyor. Bilhassa futbol akademileri kurarak ülkelerinde yetenekli futbolcuların yer aldığı 14 yaşından başlayarak futbolcular yeteneklerine göre daha yukarılara çıkarılıyor.
Rakamlar korkutuyor
Almanya'da her yaş kategorisinde 5'er milli takımları var. Bu projeyi yapmak o kadar zor mu?
80 milyon nüfusu olan hemen hemen 4'te biri gençlerin bulunduğu bu potansiyelden neden faydalanmıyoruz; hayretler içindeyim!
Şöyle bir örnek vereyim.
Bizde 250 bin lisanslı futbolcu olduğu halde nüfusu bizimle hemen hemen aynı Almanya'da 4.5 milyon lisanslı futbolcu var.
Dileğim o ki; kulüpler yasası bir an önce çıksın. Kulüp başkanları ve yöneticiler öncelikle mal bildiriminde bulunsunlar.
Başkanlar ve yöneticiler kulüplerin borçlarından da sorumlu tutulup, teminat versinler. İnanın Türk futbolunun gelişmemesinin en büyük nedenlerinden biri kulüplerin parasını çarçur eden ve sorumluluk kabul etmeyen kulüp yöneticileridir.
Üzülerek izliyorum; federasyonlarımız da kulüpleri denetlememektedir.
Sonra da yaptırımlar yaya kalıyor, UEFA da Avrupa liglerinden ihraç, transfer yasaklarıyla dar boğazdaki kulüpleri iyice uçuruma yuvarlıyor. Biz kendi göbeğimizi kendimiz kesmedikten sonra bu oyun devam edecek.
Peki, nereye kadar?..
Burak Yılmaz gelsin
Sosyal medyada Fikret Orman, Burak Yılmaz'la ilgili hoş mesajlar veriyor. İyi biliyorum ki; geçtiğimiz sezon Şenol Güneş ısrarla Burak'ı istemişti. Güneş yine haklı çıktı.
Geçtiğimiz yıl fiyasko;
Negredo ve Love transferlerinin yerine Burak transfer edilseydi, siyah-beyazlılar üst üstte üçüncü şampiyonluğunu kazanırdı. Burak'ın ilk Beşiktaş'a transferinde ben de Beşiktaş'ın yönetisiydim.
Hepimiz beğendik
Antalya'dan Burak'la ilgili iyi duyumlar alınca Antalyaspor-Beşiktaş maçında o yılda benim sportif direktör ısrarımla ilgili Gordon Milne bu göreve gelmişti. Ne hikmetse; yine cadı kazanı kaynamış Milne 15 gün sonra altyapıya benim yanıma gönderilmişti.
O maçta Gordon Milne, Mehmet Ekşi, Ulvi Güveneroğlu ve ben ayrı ayrı tribünlerde Burak'ı izledik. Hepimiz ayrı ayrı Burak'ı beğendik. Daha sonra Antalyaspor'un o maçtaki hocası Yılmaz Vural'la konuştum. A'dan Z'ye Burak Yılmaz'ı masaya yatırdık.
Daha sonra raporumuzu hazırlayıp, değerli profesyonel futbol sorumlularımıza raporumuzu sunduk. Burak, Beşiktaş'a alındı.
İstanbul gibi büyük şehire Anadolu'dan gelen futbolcular maalesef yaşantılarına pek dikkat etmiyorlar.
Büyük bir yetenek olduğu halde Burak, ilk büyük şehir tecrübesinde başarılı olmamıştı. Holosko ve bir miktar para karşılığında Manisaspor'a verilen Burak Yılmaz burada kendine geldi ve iyi sezonun ardından F.Bahçe'ye gitti.
Orada da başarısız bir dönemin ardından kısa bir dönem Eskişehir'de oynadıktan sonra futbolcu eğitmeni, psikolojik tedaviyi en iyi bilen Şenol Güneş'in yanına;
Trabzon'a gitti. Güneş'in yanında Burak yine kendini buldu ve artık büyük şehir sendromunu aştı.
Daha sonra rotası G.Saray olurken artık olgunlaşmıştı. Sarı-Kırmızılı takımda çok başarılı olup bu sefer de "money money" devreye girdi ve Burak kendini Çin'de buldu. Çin maceraları kısa sürüyor.
Ve ardından ver elini Trabzonspor...
En az 20 gol atar
Demek ki; Şenol Güneş'i dinleyip Beşiktaş'a alınsaydı, Trabzonspor'da attığından fazlasını atar, Beşiktaş'ı da şampiyon yapardı.
Maalesef böyle yetenekler Türk futbolunda çok az görülüyor. Fikret Orman da hatasını anlamış, "Burak Yılmaz'ı neden transfer etmedik" diyordur.
Taraftarın bir bölümü de "Yok Burak kendini yere attı, yok golü elle attı" psikolojisinden kurtulsun.
Futbolda olgunluk dönemini yaşayan Burak, Beşiktaş'a transfer edilsin. Bu yetenekli kardeşim önümüzdeki sezon en az 20 gol atar ve Beşiktaş'ın muhtemel şampiyonluğunda en önemli futbolcuların başında gelir.
Tebrikler
2020 Şampiyonlar Ligi finali İstanbul'da oynanacak. Futbolumuzda son yıllarda duyduğum en güzel haber... Emeği geçenleri tebrik ederim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.