Porto yaklaşımı
Porto deplasmanında mükemmel bir oyunun ardından eli boş dönmek ciddi bir travmaydı. Kolay iş değil; fiziksel yorgunlukla birlikte, psikolojik yıpranmanın ardından hiçbir şey olmamış gibi devam edebilmek.
Üstelik takımdaki tek golcünüz ''bir şekilde'' oynayamıyor ya da oynatılmıyorsa. Eren konusunda kulağımıza gelenler doğruysa Terim'in onu Antalya'ya götürmemesi yerinde bir karar bence.
Eren –gerçekten- oynayamayacak durumdaysa kendisinden özür dilemeyi de bilirim. Eğer Porto'da, ''şuramda bir ağrı var'' gibi bir gerekçeyle, tıp heyetinin ''oynayabilir'' demesine rağmen oynamamışsa, varsın Antalya'da da olmayıversin.
Dün akşam Antalya'da, fiziksel ve psikolojik olarak yıpranmış oynayan Galatasaray aslında hayli iyi mücadele etti.
En çok orta yaptığı maçta Erensiz oynaması ironikti. Ev sahibi takım kazanırsa liderlik koltuğuna oturacak olması nedeniyle ekstra dirençliydi.
Zor maçtı, çok çok zor maçtı.
Antalya'da maçın olası üç sonucu da normal karşılanmalıydı.
Galatasaray taraftarı gibi teknik heyet de ''deplasman fobisi'' stresini atmak için gerekli formülü Porto'da öğrenmiş olmalıydı.
Belki de galibiyete giden en kestirme yol, bir şekilde topu rakibe verip üzerine çekmekti.
Oysa ki galibiyet için daha da enteresan bir yol denendi; Maicon'u santrfora koymak. Peki; bu sebeple Terim'e hangimiz kızabiliriz ki?
Dün akşamki maçın sonucundan bağımsız başta Bülent Korkmaz ve Antalyasporlu oyuncuları ''küme düşme adayı'' olarak başladıkları sezonda geldikleri yerden ötürü yürekten tebrik ederim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.