İp ve dip
Evet; Güneş, her koşulda Tolga ile çıkmalıydı maça… Tolga'nın -iddia edildiği gibi- belinde bir sakatlık varsa da, oynamasına engel çıkardığını hiç sanmıyorum.
Evet; bu tip maçlarda Sosa-Oğuzhan ikilisinden birisi fazla kaçıyor. Ama maçın ilk yarısında Galatasaray o kadar kötüydü ki; Beşiktaş, ne Günay tercihinin, ne de Oğuzhan veya Sosa'nın fazlalığının herhangi bir negatif yansımasını hissetmedi bile.
Bunca yıldır derbi izlerim, Galatasaray'ın dün akşamki ilk yarı performansı kadar kötü bir performans üç bilemedin dört kez gördüm. İlk yarıdaki Galatasaray için söylenecek en mühim şey Burak'ın sakatlanmasıydı.
Burak'ın son iki yıldaki bu kaçıncı sakatlığı? Zaten formu bu kadar tartışmalı bir golcü için, bu olumsuz özelliği hesaba katıldığında Avrupa takımları için cazibesi yok denecek kadar az.
İkinci yarıda Günay'ın hatasıyla gelen tuhaf bir golle maç hayli tuhaf bir seyir almaya başladı. Büyük malzemeydi doğrusu tüm yazar ve yorumcular için bu gol… Mario Gomez'in, ilk yarıda işini iyi yapan tek Galatasaraylı'yı (Muslera) uzaktan avladığı golle derbi, "sıradan maç'' kategorisinden, "unutulmaz derbi" kategorisine sıçramıştı bir anda. Ve maçı bitmesine daha çok vardı.
Frei daha çok oynamalı
Frei'ın girişiyle Beşiktaş daha da tehditkar bir oyun sergilemeye başladı. Bu oyuncu daha fazla süre almayı hak ediyor bence. İtiraf edeyim ki; Denizli'den büyük bir taktik sürpriz beklentim karşılıksız kaldı.
Maçın sonucundan bağımsız söylemek isterim ki; Hamzaoğlu'nun Galatasaray'ı, son birkaç maçtır izlediğimiz Galatasaray'dan çok çok daha iyi bir takımdı. Sanırım bu görüşüme o dönemi TV'den yorumlamış olan Mustafa Hoca da katılacaktır.
Töre'nin golü Tolga ekseninde büyük sıkıntı yaşayan Güneş ve Orman yönetimini İPTEN ALDI. Peki ya; ''Galatasaray'ı DİPTEN kim kurtaracak?'',
orasını bilemiyorum...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.