Burak Yılmaz bu sözleri duyuyor musun?
Burak Yılmaz bu sesleri duyuyor musun?
Beşiktaş maçının ardından adamlığımı tartışmam demiştin; birkaç çatlak sese cevap vermek için.
Boş ver sen o sesleri canım kardeşim; Sivas maçında penaltı kaçırdıktan sonra yükselen "Burak... Burak... Burak..." seslerini unutma!
Sakın ola bu seslerin sadece tribünlerden geldiğini de sanma.
Bu sesler benzemez öyle başka seslere.
Trabzonlu olmadıkları halde İskender Gönen'leri, Ünal Karaman'ları, Şota'ları, Yattara'ları en mümtaz Trabzonlu yapan bu seslerdir.
Bu sesler Karadeniz'in köpük köpük dalgalarından, sahillerinden, yaylalarından, gurbet sancısıyla hasret çekenlerin bağrından, "Bize her yer Trabzon" diyen insanların 28 yıllık hasretinden geliyor.
"Trabzonspor için ölürüm!.." demişsin ya; bu insanlar da senin için ölür Burak.
Sevgini başka hiçbir takımla paylaşmak istemezler ama!
Çünkü senin adını Ali Kemal'lerin, İskender Gönen'lerin, Hami Mandıralı'ların, Fatih Tekke'lerin hizasına koymak istiyorlar, görmüyor musun?!
Onlar ki birçok takımda top koşturdular ama bordo-mavili renklerden başka hiçbir renge zerre miskali gönül vermediler.
Dünyada 28 sene şampiyon olmadığı halde taraftarının sesi artan başka bir takım var mıdır?
Bu insanlardan birini anlatayım sana:
Birkaç yıl evvel memleket hasreti vurunca aklıma, İstanbul'dan kalktım gittim Trabzon'a.
Dönüş vakti gelince de hatıralık bir şeyler almak için Bakırcılar Çarşısı'na uğradım.
Şunun fiyatı nedir dedim esnafın birine; 100 lira dedi. Sırf konuşturmak için pazarlık yapayım dedim: "75 olmaz mı?" Hayır anlamında kaşlarını kaldırdı.
Hoşuma gitti sürdürdüm: "85 olsun o zaman..." Aynı şekilde kaşlarını kaldırınca, "Hadi 90 diyelim" dedim. "Olmaz dedum ya, lailaheillellah" diye söylendi. "Tamam, tamam, 95 olsun" dedim. "Olmaz kardaşum, laftan anlamayi misun, 99 buçuk desan olmaz" karşılığını verdi. "İki tane alsam da mı olmaz" dedim; "İstersan bütün dükkanı al bi kuruş aşağiya olmaz" dedi.
Kızma dedim; 100 lira uzattım.
Baktım, 25 lira geri veriyor. Bu nedir dedim, paranın üstü dedi.
Kuruş aşağı olmaz dediğini hatırlattım. Olsun dedi; bir kere 75 demiş oldun. "Ama ben öylesine dedim" demeye kalmadı, "Nasil dediysan dedun, dedun oni bi kere!" diye kestirip attı.
Son bir çare olarak, "O zaman satın almam" dedim. "Almasan alma" dedi, "zorla satacak değilium ya..."
İşte böyle Burak Yılmaz kardeşim; bu insanların sesleri benzemez öyle başka seslere.
Bir sevda gibi, bir umut gibi tutarlar takımlarını; güneşin doğduğu yerden güneşin battığı yere kadar.
Trabzonspor o kadar büyük bir sevdadır ki başka hiçbir takıma yer kalmaz. Ve bu sevdaya vurulanlar bu sevdaya tutulanları ölümüne tutarlar.
Nereye gidersen git; ister İngiltere'ye ister İspanya'ya; ne zaman için daralsa bu sesleri duyacaksın. Hiçbir zaman yalnız olmayacaksın, bu sesler hep seninle olacak.
Canım kardeşim bu akşamki Gençlerbirliği maçı dahil, her yerde hep bu sesleri duyarak oyna; dik oyna.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.