61'de ölmek zor
Trabzon Fikir Kulübü Başkanı değerli dostum Yavuz Saltık, "Trabzon neden hep kaybeder?" serlevhalı Star gazetesindeki yazısını "61'de ölünmez baba!" ifadesiyle nihayete erdirmişti.
İşte bu başlık ordan mülhemdir.
Yoksa Hasan Hüseyin Korkmazgil'in o meşhur şiirinden değil.
Yavuz Saltık söz konusu yazısında Trabzonspor aşkını müthiş anlatır: "Yaz ortasında bir bakır bakraç içinde Zigana dağlarından getirdikleri kar kısmen erise de hasta yatağındaki Kama Yılmaz 'Yandum Oğlum' diyerek yarı kristalleşmiş karı avuç avuç ağzına doldurdu. Tam bir yıl boyunca kanser ile verdiği mücadeleyi kaybetmesine gram üzülmemişti de 1996 yılında çalınan şampiyonluğu dert edinmişti kendine…"
Kamyon şoförü Kama Yılmaz 61 yaşında ölüm döşeğindedir. "Ola, Kama Yılmaz'a da 61'inde de ölmek yakışır!" der durur.
Devamını oğlu Yavuz getirsin: "Hasta yatağında üzülmesin diye Trabzonspor maçlarını dinlediği cep radyosunu onlarca kez bozmamıza rağmen her seferinde bir yolunu bulur dinlerdi.
Ölüme inat Trabzon galip geldiğinde hayatındaki tek aşkı olan Trabzon kukuletası ile Süreyyapaşa Hastanesi koridorlarındaki yürüyüşü gözümün önünden gitmiyor. Trabzon, Malatya'yı yenmişti ya, Kama Yılmaz da kanseri yenecekti.
Ama olmadı olamadı …"
Yavuz'la babası arasında bir "yemin" gibi kalmış Trabzonspor sevdası. Nice baba oğul arasında kaldığı gibi.
Erdem Bayazıt "Sebeb Ey" kitabında "Onlar gittiler" demişti, "Yalnız bir yemin kaldı aramızda / Ben şimdi bu yanda / Kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim / Namluda"
Trabzonluların bu kadar kanser olmalarının bir nedeni Çernobil faciasıysa bir nedeni de Trabzonspor'dur.
Hangi vicdan tuttuğu takıma ölümüne bağlı bu insanlara haksızlık yapar?
Ah o sağır, ah o taşlaşmış vicdanlar!
Yanlış anlaşılmasın; Trabzonspor taraftarları kimseden ulufe beklemiyor. Adaletin tecelli edeceği günü bekliyor sadece.
Bu insanların içinden geldim. "Abi ben de gelebilir miyim?" diye diye daha 6 yaşında girdim maç kuyruklarına.
Bütün şampiyonluklarını da gördüm.
Mareşal Musa'nın tribünleri coşturmasını, deplasman beraberliğini bile hazmedemeyen futbolcumuz Kadir'in ağladığını, Ali Kemal'in Liverpool'lu futbolcuları karşısına alıp maçın ortasında horon oynamasını gördüm.
Bu insanların hiçbiri hak etmediği hiçbir hakkın zerre miskali peşine düşmez.
Yeryüzünün en kalender, en cömert insanlarıdırlar.
İsteyin, müzedeki 6 şampiyonluk kupasını göndersinler size.
Ama şampiyonluklarını çalarsanız, üzerinden bin yıl geçse de asla unutmazlar.
Yavuz mezkur yazısında, "Çeyrek asra varan şampiyonluk özlemini dindirecek olan şey kupa denen bir teneke parçası değildi elbet. Soru bin yıllık idi cevap da klasik oldu: Emek ile paranın savaşında herkes emeğin kazanmasını ister ama hiç emek kazanmaz. Siz bu sözü 'Futbol 90 dakikadır sonunda Almanlar kazanır' olarak da okuyabilirsiniz…" demişti.
Yanılıyorsun Yavuz.
Bu sefer "Almanlar" kazanmayacak, kazanamayacak.
Göreceksin.
Artık bundan sonra 61'de ölmeyeceğiz.
Görecekler!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.