Hangi takım?
Fenerbahçe, Malatyaspor deplasmanında iki hücumcu ile sahaya çıktı. Bunun sonucunda, daha çok bekleyerek oynamayı tercih eden bir oyun anlayışıyla sahadaydı.
Oyunu kontrol etmek başka, topun kontrolünü sağlamak başka...
Bu ikisini karıştırmamak gerek.
Sarı-lacivertliler, dün bu iki özelliği de doğru şekilde eline geçiremedi.
Saha içinde fark yaratan şey; oyun özelliğine göre maçı oynamak ve bunu planlayarak sahada fark yaratmak. Eğer bu kadar defansif oyuncuyla oynarsanız, genel yapı olarak futbolcular garantiyi aramak için fazla risk almazlar. Esas olan, hücumda risk almak, rakip savunmanın dengesini bozmaktır.
Bu oyuncu topluluğu ile oynayıp bu kurguyu belirlemek çok önemli.
Yeri geldiğinde savunmasını öne çıkaran bir takım olan Malatyaspor karşısında; topla beraber kat eden, takımı öne taşıyacak, dripling yapan oyuncularla oynamak daha doğruydu. Tabi ki Muriç, Kruse ve Mevlüt'ün eksikliği hissedildi.
Yanal'ın F.Bahçe'yi şampiyonluk yaşadığı dönemdeki hücumdaki çizgi oyuncu özellikleriyle şu anki oyuncular farklı. Eldeki kadroyla rakip yarı alanda daha çok ceza sahası içinde sorun çözebilecek isimlerle bir kurgu oluşturması gerek.
Peki hangi tip takım olmak önemli? Ersun Yanal denince akla "Fenerbahçe savunma yapmaz, savunma yaptırır" sözü gelir.
Bundan yola çıkarak günümüz oyunlarında beden güçlü takımlar değil; zeki, hızlı, teknik, yetenek gücü olan takım olmak daha önemli.
Bu da bir takım için saha içinde en temel farkı yaratan özelliktir.
Ersun Yanal'ın; Deniz Türüç, Zajc, Rodrigues gibi farklı özelliklere sahip oyuncularla farklı oyun kurgularını denemesi lazım. Oyuna yapılan hamlelerde de geç kalındı, daha farklı tercihler yapılabilirdi. Futbolda saha içinde her tercih bir şeylerden vazgeçiştir. Yanal bu tercihleriyle üretken değil, defansif bir takımla oynamanın sıkıntısını yaşadı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.