Evde kaldık
Rakip takımlar nasıl oynarlarsa oynasınlar Beşiktaş'la baş edemezler.
Bu bir gerçektir. Bir diğer gerçek, Beşiktaş'a karşı siyah-beyazlı takım gibi açık futbol oynayan rakiplerin, izleyenlere keyifli futbol görmelerine katkı yaptıklarıdır.
Beşiktaş'a karşı oynayan takımların, katı savunma yaparak puan almaları mümkün değildir.
Beşiktaş, genelde yüksek tempolu oynayan bir takımdır. Rakiplerinin aynı tempoyla karşılık verme teşebbüsleri kendilerine puan kaybı yaşatır.
Çünkü Beşiktaş'ın çok etkili, gol atma becerileri üst düzeyde olan golcüleri var bu golcülere pozisyon üreten Quaresma, Gökhan Töre, Oğuzhan, Sosa, Tolgay gibi oyuncuları da sahip.
Ligin final haftalarına yaklaştıkça puanlar tüm takımlar için çok daha değer kazanıyor.
Zirve yarışındaki Beşiktaş ile Fenerbahçe'nin şampiyonluk yolundaki mücadeleleri kıran kırana geçiyor.
İki takımda da başarı baskısının arttığını görüyoruz. Başarı baskısının altından kalkabilen, en az kartı gören takım, şampiyonluk ipini göğüsleyecektir.
Beşiktaş'ın ezeli rakibinden farkı, iki yeni savunmacıyı transfer etmesi. Marcelo ile Delgado takıma uyum dönemindeler.
Bu dönem mümkün olduğu kadar kısa olursa Beşiktaş geri bölgedeki sorunda aşama kaydetmiş olacaktır.
Nerelerden geldik
Bu arada üç ezeli rakip arasındaki maçlarda rakip takımın stada alınmama ilkesi artık son bulmalı.
Devlet gücü, bir grup çapulcuya papuç bırakmamalı.
Konuk taraftarsız tribünler gördükçe, insan 30 yıl önceki dönemleri anımsıyor.
Üç ezeli rakibin maçlarında taraftarlar kravatlı, takım elbiseli yan yana otururdu, küfürlü sloganlar, hakemlere küfürlü protestolar olmazdı.
Şimdi konuk taraftar stada alınmıyor.
Hakemlere protestoların, küfürlerin bini bir para. Taraftarlaın elinde döner bıçağı, kamalar... Bunun adı spor! Eskiden bu çirkinliği salon sporlarında görmezdik.
Şimdi bir grup kendini bilmez orayı da anarşi salonu yaptı.
Yanisi şu; bu tipler sporu teslim aldı!
Masum, günahsız, gerçek spor seyircisi de evinde, olanları televizyonundan seyrediyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.