Galibiyete hasret
Son haftalarda yaşadığı puan kayıpları ile zirve yarışının gerisinde kalan bordo-mavili takımda ilk hedef ligi ilk dört içinde tamamlayıp, Avrupa kupalarına takılmak gibi gözüküyor. Trabzonspor artık ne yapsa, kimi oynatsa ve kimle oynasa adeta berabere bitirecek diye tırnaklarımızı yer olduk. Tabii geriden gelen takımların performans durumlarına baktığımızda hallerinden hiç de şikayetçi gibi değiller, yerlerinden memnunlar. Bu durumda Trabzonspor'u dördüncülük sandalyesinde rahatsız edecek birisi gözükmüyor. Maçın kontrolü büyük oranda konuk takım Hatayspor'daydı. Trabzonspor kendi sahasında oynadı evet ama ne galibiyet, ne gol atmak ne de taraftarını bir nebze olsun güldürmek gibi bir amacının olmadığını bizlere gösterdi. Bu şartlar altında bu takımın bundan daha ileri oynaması da mümkün değil. Zira sezonu bir an evvel bitirmenin derdine düşmüş gibi bir halleri var. Fakat taraftar yine beyhude bir şekilde yine takımından galibiyet ve Abdullah hocanın ilk geldiği maçlardaki performansı bekler oldu. Abdullah hocaya şunu hatırlatmak isterim. Bu beraberliklerle ilgili ne olur hiçbir bahane üretme.
***
Bir takımın düzeni ile bu kadar fazla oynanması halinde başarının gelmeyeceğini Abdullah Avcı gibi bir futbol adamı bilmeyecek de kim bilecek. Abdulkadir Parmak'ı son demlerde oyundan hangi mantıkla alırsınız. Zaten kendileri hakkında oyunda kontrolü düşünülen birkaç adamdan biri de bu. Onu da oyundan alınca rakip takım savunması ile birlikte elbette rahat nefes alıp rahatça arkaya yaslanıyor. Bana göre bu takımın bu denli uyuşmasının ve sahada oyundan düşmesinin en önemli ve esas sebebi transferler hakkında bu kadar yüksek sesle bahsedilmesi sporcuları kötü yönde etkilediğini sen nasıl bilmezsin. Bundan ancak yöneticiler taraftarı uyutma konusunda kazanç sağlar o kadar.Ayrıntılar için lütfen tıklayın.