Bu nasıl hakemlik?
Fenerbahçe, rakip forvetlerden çok korkmuş olmalı ki geriye yaslanarak 8 oyuncu ile alan savunmasıyla başladı. Önde Dzeko ve En-Nesyri, 15 dakika orta sahadan ileriye gidemedi. Göztepe savunmada çok doğru pozisyon alarak önde başladı. Rakibin 3'lü stoper madenini bulunca defans arkasına atılan uzun yüksek toplarla Rumulo ve Juan ile gol aradı. İlk yarıda son yılların en kötü Fenerbahçe'sini seyrettik. Maça başlaması gereken düzene ikinci yarı değişikliklerle dönünce temposuyla futbol aklıyla ve golleriyle bir başka Fenerbahçe seyrettik.
Atilla Karaoğlan'ın gösterdiği göstermediği kartlar verdiği vermediği fauller rahatsız ediciydi. Çok acı ve üzücü ama maalesef hakemlerimiz evrensel kural uygulamalar yerine, maçtan sonra Acun Ilıcalı veya Metin Öztürk ne demeç verirler endişesi, kaygısı, hatta korkusu ile maç yönetiyorlar. Kararlarına, düdüklerine, kartlarına ve beden dillerine bu net yansıyor. Nielsen'in ilk yarıyı kartsız geçmesi kabul edilemez. Szymanski rakibin umut vaat eden atağını kesti, sarı olmalıydı pas geçti. Göztepe hücumunda 36'da kalkan ofsayt bayrağı hatalıydı. Bilerek oynayan savunmadan gelen toptu. Yüksek topta Heliton'un Dzeko'nun kafasına hareketi net sarı olmalıydı vermedi. Djalma'nın hareketi kaçınılmaz temas değil, kontrolsüz hareket ve sarı kart olmalıydı. Heliton, Dzeko'yu ikinci yarıda da ezmeye dövmeye devam etti ama yine kart görmedi. Karaoğlan sahada uygulaması gereken disiplin cezalarını vermeyince kulübeler gerildi ve bu kez kulübedekilere kartlar havada uçuştu. Bu nasıl bir ürkeklik bu nasıl korku bu nasıl hakemlik?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.