0-0'ı hedef belirledik
Milli Takım'ın yaratıcı gücünü sağlayan oyunculardan Hamit ve Nuri zaten sakattı. Buna Emre'nin de sakatlığı ve Selçuk İnan'ın cezası eklenince Ernst Happel'de bu yükün tamamen Arda'nın sırtına bineceği kesindi.
Maç başladığında yetenekleri sınırlı Avusturya'nın hafif bir gazla üzerimize geleceği de gayet belliydi. Bu gerçekleşirken sıkıntıyı azaltacak isabetli pas yüzdesinin uzağında kaldık.
Eksikler sırıttı. Selçuk-Yekta-Topal üçlüsü birlikte oynadıklarında rakibin boşluklarını değerlendirecek bir güç ortaya çıkmıyor maalesef. Bu kötü oynadıkları anlamına gelmiyor.
Sadece oyuncu özellikleri eksik olan 4 adamla örtüşmüyor.
PENALTICIMIZI BULABİLSEK...
Neyse ki 20. dakikadan sonra Avusturya'nın ataklarını kesmeye ve ilk bölüme oranla daha iyi pas yapmaya başladık. Ancak bu kez de hücum hattındaki üçlü birbirinden o kadar uzak kaldı ki bir pozisyonda Arda kimseyi bulamayınca sıfırdan çaresizce şut çekti. Yaratıcı güç Arda ile sınırlı kalınca da hücum anlamında heyecan verici bir varyasyonumuz olmadı. Azerbaycan'ın hafta sonunda Belçika'dan aldığı puan belli ki beraberliği çekici hale getirmiş.
Aynı Azerbaycan, bizim maçtan önce Kazakistan'ı mağlup etti. Bu da Milli Takım'ın en iyi ikinci olma konusunda da şansını hayli azalttı.
Böyle olunca eksikleri ve ligin bu hafta sonu başlayacağını göz önüne alarak resmen 0-0'ı hedef skor olarak belirlemiştik. Buna rağmen son dakikada kazandığımız penaltı bize galibiyeti getiriyordu. Ama peş peşe ikinci maçta da penaltı kaçırmayı başardık. Artık bulalım şu penaltıcımızı!
Hiddink döneminin en önemli farkı şu.
Neredeyse hiçbir maçta tatminkar futbol oynamadan grup ikinciliğini elde ediyoruz.
Eskiden hep destan yazmak zorunda kalıyorduk. Bu durum güzel gibi görünse de sonu iyi olmayabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.