Alfabe lazım
Galatasaray golü yiyinceye kadar topu çeviriyor, 4 ya da 5 pas olunca da kanatlardan oyuna girmeye çalışıyordu. Doğrusunu isterseniz; bu tip oyun Nasrettin Hoca'nın göle attığı mayadan sonra "Ya tutarsa" demesine benziyordu. Galatasaray kadrosu açıklandığında göze batan ilk şey, Neill ve Kewell dışında yabancıların olmadığı idi. Şaşırtan olay ise 12 milyon liradan satışa çıkartılan ama 3 milyon liraya bile alıcı bulamayan Elano'nun yedekler arasında ilk defa sahaya çıkması idi. Elano'nun kurtarıcı gibi sahaya çıkması ise hiçbir şeye yaramadı. İlk yarının röntgeni incelendiğinde; sahaya çıkmış iki takımın da futbol adına bir şey vermediği kolayca göze batıyordu. Sahada sağa sola koşmak, bol hatalı pas yapmak, doğru dürüst şut atamamak ve de kale içinde sayısız gol kaçırmak, pozisyon yaratamamak benim için futbol değildi. Maçı yöneten Abdullah Yılmaz bir ara oyunu çığrından çıkartıyordu. Volkan'ın topla giderken yere düşmesi ve o anda oyunda olan topu elle tutması resmen sarı karttı. Ama orta hakem bunu görmezlikten geldi. Bir sarı kartı olan Volkan da atılmaktan kurtuldu. Baros'un hakeme arkadan omuzla vurması çok çirkindi. Ayhan da artık kendine hakim olmalı.
Futbolu unutmuşlar
15 dakikada gol yiyen Ufuk'un kestiği top, kısa düşmese gol de olmazdı. Ufuk'un özellikle ilk golde hatası da vardı. Ben yıllardır maç izlerim. Taraftarların bu kadar destek verdiği maçı çok az gördüm. Hiç susmadan tezahürat yaptılar. Ama ne çare ki üç puan alacak takım ortalıkta yoktu. Bursaspor ikinci golü attığında Galatasaray işin her şey bitmişti. Galatasaray'ın ikinci yarıdaki anlayışı, ilk yarının kopyası idi. Bu şekildeki oyunla gol gelmeyeceğini bilmeyen Galatasaray takımı adeta futbolu unutmuş gibiydi. Bana göre iki maçta sıfır puan alan Galatasaray'a lazım olan, beş derste futbol alfabesi idi.
YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
TÜM YAZILARI