Tiyatro oynanıyor
- Hıncal Uluç Yazıları
- 01 Ekim 2013, 00:31:22, Güncelleme: 01 Ekim 2013, 02:19:21
Ünal Aysal-Fatih Terim anlaşamadı' diye bir şey yok. Ortada bir gerçek var: Ünal Aysal, Fatih Terim'i kovmak için bahane arıyordu. Daha doğrusu yolları ayırmak için bahane arıyordu ve Fatih Terim'i kovduğu zaman başına dertler açılacağını bildiği için de kendisi zülfüyardan görünüyordu. 'Sonuna kadar arkasındayım. Ben Galatasaray'da başkan kaldıkça Fatih Terim ile çalışacağım' diye yerli yersiz, her fırsatta söyleyerek, 'Bakın ben onu ne kadar istiyordum ama kendi ayrıldı'ya zemin hazırlama peşindeydi ve bütün taktiği Fatih Terim'i istifaya zorlamak üzerineydi. Elinden gelen her şeyi yaptı. Çünkü Fatih Terim'i taraftar ve ilk yönetim kurulundaki Fatih Terim yanlılarının baskısıyla göreve getirmek zorunda kalmıştı. Oysa İnan Kıraç ve Bülent Tulun'un kıskacındaki Ünal Aysal'ın Fatih Terim ile devam etmeyeceği başından beri belliydi.
EFSANE OLUR DİYE KORKTU
Ama Fatih Terim, Ünal Aysal'ın bu ucuz oyunlarının hiçbirine düşmedi. Bu seneyi geç, geçen seneki söyleşilerimizde kaç defa, şu cümleyi aynen kullandım: "Terim 'kan kusuyor, kızılcık şurubu içtim' diyor. İyi bir Galatasaraylı olduğu için de konuşmuyor." Fatih Terim'in, "Dördüncü yıldızı takmadan ayrılmam" sözü bardağı taşıran son damla oldu. Çünkü Ünal Aysal, Galatasaray Başkanlığını garip bir şekilde kendi şöhreti için kullanma peşinde... Pek çok kulübümüzün başkanı gibi... Galatasaray iki tane şampiyonluk yaşadı, Ünal Aysal'ın adını anan yok. Fatih Terim'in adı geçiyor. Ünal Aysal, "Çilek, çilek, çilek" diyor, gidiyor, oyuncuları alıp geliyor, yine konuşulan Fatih Terim... Fatih Terim, Galatasaray'a dördüncü yıldızı da takarsa Ünal Aysal'ın artık esamesi okunmaz, Fatih Terim efsane olur. Bunun önüne geçmesi lazım. Fatih Terim dördüncü yıldızı Galatasaray'a takmasın da Galatasaray şampiyon olmazsa olmasın!.. Bütün hesabı kitabı buydu. Terim, "Ne yaparlarsa yapsınlar, ben dördüncü yıldızı takmadan ayrılmam" deyince 'O zaman ben seni kovuyorum' demek zorunda kaldı. Başka çaresi yoktu. Bugün bu kovma kararının arkasındaki şifre budur. Fatih Terim'in 'Siz benim üzerimden silindir ile de geçseniz, ben dördüncü yıldızı takmadan gitmem' demesi... O zaman kafasına "dank" etti ki Fatih Terim istifa etmeyecek. Bu kadar çilek alınca, üzerine bir de krem şanti lazım. Mancini de o...
İtalyan hocalar genelde savunma futbolunu tercih ediyor ve Mancini de 1-0'ların adamı... Galatasaray şu an hücuma dönük bir yapıya sahip... Krem şanti, pastanın üzerinde janjanlı bir süs olarak mı kalır, yoksa bir uyum sağlanabilir mi?
- Bunların hiçbiri Ünal Aysal'ın umurunda değil. Ünal Aysal günü kurtarmaya uğraşıyor. 'Tribünler ayağa kalkmasın, kendisine tepki göstermesin' diye isme ihtiyacı var. Helenio Herrera mezarından kalkıp gelse onu getirecek. İtalyan olması veya olmaması hiç önemli değil. Mancini'yi getiriyor ki Galatasaray tribünleri hele bir 'duralım, bakalım, bekleyelim' desin. İsimsiz birini getirse, 'Fatih'i kovup da bunu mu getirdin!' diye kıyametler kopacak. Bir isme ihtiyacı var. Ondan sonra Mancini başarılı olamadığı zaman zaten Fatih Terim konusu unutulmuş olacak. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. İnsan hafızası unutur. Galatasaray, o tribünler kimleri unuttu, Fatih'i de unutur, Mancini gider Hancini gelir! Günü kurtarmaya uğraşıyor.
Terim'in gönderilmesinin hemen ardından 'Mancini' isminin ortaya çıkması ve 5 gün içinde İstanbul'a gelmesi de ilginç...
- Bana sorarsan, kişisel kanaatimi söylüyorum: Mancini'nin ayağına Bülent Tulun'un gitmeleri, Mancini'nin İstanbul'a gelmeleri, sabahlara kadar süren toplantılar hepsi hikaye...
PARALARI GERİ İSTİYOR
Mancini ile prensip anlaşması, Fatih Terim görevdeyken yapılmıştı. 'Sırf Fatih Terim gitti, hemen ardından Mancini geldi' denmesin diye bir tiyatro oynanıyor. 'Fatih Terim'den sonra Mancini ile temasa geçildi' şovu yapılıyor Galatasaray camiasına ve Türk kamuoyuna...
Bonuslar hariç yıllık 4.5 milyon euro'luk bir ücretten bahsediliyor. Rekor bir rakam... Türkiye ve Galatasaray'ın şartlarını düşündüğünüzde bu rakamların verilmesi normal mi?
- Spor Bakanı, "Kulüpler Yasası'nın çıkması için kulüplerin çalışmasını bekliyoruz" diye kamuoyunu aldatmaya devam ediyor.
Bugünün kulüp başkanları ve yöneticileri, Kulüpler Yasası'nı çıkarırlar mı!.. Ünal Aysal geldiği zaman Galatasaray'ın borcu neydi, bugün ne!.. Yıldırım Demirören, Beşiktaş'ı batırdı gitti, üstelik şimdi kendi verdiği paraları da geri istiyor! Neden; geç kulübün başına, milyonlarca borca sok, kabul edenler-etmeyenler; edilmiştir! İbra ol git...
Hiçbir sorumluluğun yok ondan sonra... Yarın olağanüstü kongre yapılır, Ünal Aysal kaybolur gider, başkası gelir, Ünal Aysal bir kuruş ödemek zorunda değil. O zaman Mancini'ye bu kadar parayı niye vermesin! Drogba'ya, Sneijder'e verdiği gibi...
Gazetelerde adı geçsin, 'manşet olsun' diye Galatasaray camiasının parasıyla hovardalık yapıyor! Bunun Anadolu'da güzel bir lafı vardır ama şimdi yeri değil...
'HAZIR OL'A GECMiŞLER
Olağanüstü kongre kararı alması, ilk yönetimindeki muhalif sesleri kesip atması, Terim'i kovması üzerine, 'Diktatör' benzetmesi yapıldı.
-'Diktatör' demek kadar aptalca bir şey olmaz. Çünkü diktatör o diktayı kaybettiği anda kellesini de kaybeder. Ünal Aysal, hiçbir şey kaybetmeyecek. Diktatör ötesi Ünal Aysal... 'Yönetim Kurulu' diye toplanmış kafa sallayıcıları var. 'Terim'in gönderilmesi kararı ittifakla çıkmadı' deniyor, niye biri çıkıp konuşamıyor koskoca Galatasaray Yönetim Kurulu'nda!.. Yakın arkadaşım Özkan Olcay dahil, Galatasaray'ın şu anki mevcut yönetiminde en kıdemli yönetici o... Galatasaray'ı en iyi bilen adam o... 'Hayır! Ben itiraz ettim. Ben sonuna kadar direndim' niye diyemiyor! Çünkü diyenleri Ünal Aysal'ın nasıl kapıya koyduğunu biliyor. Sedat Doğan benim kardeşim... Tanıyamıyorum! Ben Sedat Doğan'ı çok iyi bir liseli olarak tanırdım meğer en dazlak liseciymiş! Seneler senesi benden bile gizlemiş. Ünal Aysal'ın karşısında hazır ol vaziyette duruyor Sedat! Bütün yönetim öyle... Bir kişi çıkıp konuşmaz mı ya!..
Türk spor tarihinin en uyumlu yönetimi!
- Ne alakası var dikta ile!.. Ünal Aysal kızıyormuş. Ben de söylüyorum; 'Diktatör değil.' Çünkü ödeyeceği bir tek hesap yok maddi ve manevi... Canı istediği zaman şapkasını alır gider. Galatasaray Kongresi onu kovduğu zaman da gene şapkasını alır gider. Çünkü Kulüpler Yasası yok. Spor Bakanı da hâlâ bekliyor ki bu yasadan başı derde girecek yöneticiler o yasayı çıkarsınlar! Yok ya... Herkes bir aldatmacanın içinde...
TERiM'iN CEP TELEFONUNU AÇMADIĞINI KiM SÖYLEDi?
Terim'in ayrılmasının ardından Demirören ile Aysal arasında gerginlik yaşandı. Demirören, "Fatih Terim benim elemanım değil, kader birliği yaptığım görev arkadaşımdır. Ben kimi ararsam telefonunu açar. Açmazsa da hatayı kendimde ararım" dedi ve Aysal'ı hedef aldı.
Telefon olayı çok utanç verici bir olay. Ünal Aysal'ın nelere tevessül ettiğinin aynası... Ben seni cep telefonundan arıyorum. Bunu kim bilir? Bir ben bilirim, bir sen bilirsin. İki kişi arasındadır cep telefonu... Hadi iş telefonu olsa bilmem ne başkaları da duyar aradığını... Cep telefonu iki kişi arasındadır. Böyle bir arama var mı yok mu bilmiyoruz. O gece iki tane Galatasaraylı yorumcu televizyondaki programlarında 'Fatih Terim'in, Ünal Aysal'ın telefonlarını açmadığını' söylüyor. Fatih Terim mi onlara söyledi; 'Ünal Aysal beni aradı da açmadım' diye acaba! Tezgah başından beri adım adım Ünal Aysal ve Bülent Tulun tarafından kurulmuş, yakınındaki gazetecilere de sızdırılmış, onlardan da yardım istenmiş... Lutfi Arıboğan'ın açıklamalarını okudunuz mu? Onu da ilan ettiler. Fatih Terim, Lutfi Arıboğan'a demiş ki 'Beni telefonumda bulamayan sekreterim var, yardımcım var. Onlar kanalıyla bana ulaşabilir.' Aslında gayet mantıklı bir laf... Ama Lutfi Arıboğan diyor ki "Hayır! Ben böyle bir şey söylemedim." Lutfi Arıboğan'ı da yalana alet ediyorlar ve Lutfi Arıboğan "Ben böyle bir şey söylemedim" diyor. Ayrıca Fatih Terim, Arıboğan'a böyle bir şey dese ne olacak! Bundan daha doğal şey olmaz. Ben kendi yaşadığımı biliyorum. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan beni bugüne kadar bir kere aradı, Sıtkı Usta'nın öldüğü gün başsağlığı dilemek üzere... Saat beş buçukta telefonu açtığımda bana gülerek önce dedi ki "Hıncal Bey bir de bana ulaşmanın zor olduğunu söylerler. Yardımcılarım sabahtan beri sizi arıyorlar." Çünkü ben tatil günümde cep telefonumu açmam genelde, sessizdedir, hele orada numara görsem hiç açmam. Bir isim görmeliyim ki açayım. Sabahtan akşama kadar nihayet Yasemin'e ulaşmışlar, Yasemin bana telefon ediyor "Hıncal Bey, sizi şöyle bir numaradan arıyorlarsa o Sayın Başbakan'ındır. Sabahtan beri sizi arıyormuş" diyor, ben "Tamam Yasemin, ararım" demeye kalmadan telefonum çalıyor, o numarayı görüyorum ve "Buyurun Sayın Başbakanım" diye telefonu açıyorum. Bir adamın sekreteri, yardımcısı varsa bu iş için var. Fatih hoca ne diyor; "O kadar moralim bozuktu ki 6-1'den sonra hiçbir telefonu açmıyorum. Oraya attım, duruyor telefonum." Sekreteri olan, yardımcısı olan adama telefon edilmez mi ya! Yardımcısına 'Fatih hocaya ulaşamıyoruz sabahtan beri. Bakın bakalım kriz mi geçirdi, hastalandı mı, ölüyor mu, kalıyor mu?' diye sorulmaz mı? Fatih hocaya ulaşma niyetinde olan adam ulaşır. Ama niyeti Fatih hocaya ulaşmak değil, niyeti gazetecilere ulaşıp 'Fatih Terim benim telefonlarımı açmıyor' diye ağlaşmak ki kovmak için bahane yaratsın. Ünal Aysal'ın bütün oyunları çok ucuz. Şair diyor ki 'Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın!' Ünal Aysal herkesi kör, âlemi sersem sanarak oynuyor oyunlarını. Yemezler! Kimse de yemiyor zaten!..
KİM YALAN SÖYLÜYOR?
Demirören, Aysal'ın kendisine "Ocak ayında Terim'i bırakabiliriz" dediğini söyledi, Ünal Aysal ise böyle bir sözü olmadığını ifade etti. Bir daha da ses çıkmadı. Bu durumda kime inanacağız?
- Efendim, Türkiye'de bir tek, bunu da açık açık söylüyorum, alınanlar beni arasınlar, yürekli gazete yöneticisi var, Yurt Gazetesi...
Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören diyor ki; "Ünal Aysal bana 'İsterseniz ocak ayında Fatih Terim'i serbest bırakabiliriz' dedi." Galatasaray Başkanı Ünal Aysal diyor ki "Ben böyle bir şey söylemedim."
Bu iki cümleyi alt alta koyduğun zaman bir gerçek ortaya çıkar; ya Galatasaray Başkanı yalan söylüyor ya Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı yalan söylüyor! Türkiye'nin en büyük camialarından birinin başkanıyla, Türk futbolunun başkanı, yani ikisinden biri kesin yalancı...
Bir tek Yurt Gazetesi'nde okudum başlığı; "Hangisi yalan söylüyor" diye... Bu iki açıklamayı birleştirip kullanan tek gazete...
Öbürlerinin hepsi birbirinden ayrı şeylermiş gibi yer vermiş! 'Fasulyeyi sever misin?' 'Ben pilavlı sevmem.' Böyle verdiler ya! Bu kadar ezik, bu kadar mı korkak olur bir medya ya!..
Bu mesleğin bir de onuru var. Ne yapar Yıldırım Demirören sana, ne yapar Ünal Aysal sana? Bunca gazetede bir tek Yurt Gazetesi 'Birisi yalan söylüyor!' diye haberi veriyor.
Şimdi ben söylüyorum hadi bakalım; "Hanginiz yalancısınız Aysal ve Demirören beyler!"
Bugün öyle bir durum var ki ikisi de yalancılığı kabul etti. Çünkü ikisi de itiraz etmiyor. 'Birinden biri yalan söylüyor' başlığına hiçbiri itiraz etmedi.
Hatta 'Bir yanlış anlama olmuş' diye yumuşatmaya dahi teşebbüs etmediler.
Röportaj: Bülent CAN