Görevden alınmalı
Milli takım, öne geçtiği karşılaşmada Macaristan'la berabere kalmaktan kurtulamadı ve Brezilya'ya gitme şansımızı mucizelere bıraktı. Aslında maça çok iyi başladık ama sonunu getiremedik. Film nerede koptu?
Bizim Brezilya'da yerimiz falan yok. Bir defa hocamız kötü... Ne şanssızlık, ne beceriksizlik ne başka bir şey... Türk Milli Takımı'nın hocasının olmadığı Macaristan maçında kanıtlandı. Ne hocası var ne de yardımcıları var. Yani kulübede kimsesiz bir takım olduğunu net bir şekilde gördük.
1-0 öne geçmişken ve her şey yolunda giderken takımın değil, sahanın en iyi oyuncusunu kenara almayı ancak bir casus yapar! Birisine, 'Türkiye'yi kalbinden vur' desen bunu yapardı ancak... 1-0 öne geçince Alper'i oyundan alırdı.
Ben milli takımda son zamanlarda bu kadar faydalı oynayan bir adam daha görmedim. Kalecisinden sol açığına kadar... Bir adam daha görmedim. Bir bakıyorsun orta sahanın önünde, gizli santrfor gibi, bir bakıyorsun kalecinin önünde top çıkarıyor. Bir kaleden öbür kaleye durmadan ataklarla, pres yaparak, adama baskı uygulayarak mücadele ediyor. Yani futbol daha nasıl oynanır, hakikaten bilemiyorum. 'Bu takımın en iyisi Alper' diye konuşurken tabela kalktı ve Abdullah Avcı, Alper'i oyundan aldı!
Demek ki oyunu seyretmiyor, kenardan izlediği oyunun farkında değil ya da demek ki futboldan anlamıyor ya da demek ki maçtan evvel, maçı defterine yazmış; 'şu takımla çıkacağım, sonra şunu değiştireceğim, sonra bunu yapacağım' diye... Sahada olup bitenle alakası yok, o önceden yazdığı ev hesabını uygulamaya uğraşıyor.
Bunların hepsi antrenörlük için feci yanlışlar. Hangi şık olursa olsun.
Abdullah Avcı şık beğensin. Hadi o anlamıyor, farkında değil işin... Komada, panikte... Ne bileyim...
Yanında 'Okan (Buruk)' diye bir adam oturuyor. Birebir, Okan'ın futbol hayatı, Alper gibi oynamakla geçti. Yani o sahadaki Alper'i en iyi anlayacak, en iyi değerlendirecek adam Okan... 'Hoca sen ne yapıyorsun!' diyerek gırtlağına sarılması lazım. 'Takımın ruhunu, beynini, aortunu, kalbini, atar damarını, ana damarını oyundan alıyorsun, sen ne yapıyorsun!' Hayır... O kulübede öyle oturuyor!
MAAŞI NE KADAR!
Abdullah Avcı casus gibi adam değiştiriyor.
Kulübede Avcı'nın yanındakiler de ses çıkarmadan öyle oturuyor. Ben Okan'ın yerinde olsam kulübeyi değil, stadı terk eder ve tarihe geçerdim. 'Abdullah Avcı'nın şaşkınca adam değiştirmesine itiraz eden, öfkelenen Okan Buruk stadı terk etti.' Hadi bakalım görelim ondan sonra... Böyle adamlar lazım bize...
Bir takım, 'takım' diyoruz, takım olduğunda liderin olacak. Alper sahanın içinde lider gibi oynuyordu.
Ama kenarda lider yok. Abdullah Avcı'nın lider olmadığını fark ediyorsa Okan Efendi, dizginleri ele alacaksın. Kaç para maaş alıyor Okan? Abdullah Avcı'nın her dediğine 'He...' demek için mi? 'Padişahım çok yaşa' demek için mi? 'Senden büyük Allah var' demek için mi?
Okan'ın adını özellikle kullanıyorum. Çünkü Okan öyle oynadı hep... Galatasaray'ın başarısında Okan'ın bu oyununun çok büyük rolü vardı. Galatasaray'ın gizli kahramanlarındandır Okan... Ama gol atan ya da gol tutan adam olmadığı için bugün adı pek hatırlanmaz. Alper öyleydi ve anlayacak adam da Okan'dı.
Abdullah Avcı ve ekibi derhal görevden alınmalı... Ama bunu yapacak federasyon var mı; güldürmeyin beni...
Aslında milli takım oyunun genelinde hakimdi ama çok da kötü bir gol yedi. Taç atışını Semih'in sektirmesiyle topu kalemizde gördük.
Kötü gol her zaman yiyebilirsin.
Taçtan geleni yemesen, duran toptan geleni yiyorsun. Bir tanesini Onur kurtardı, ikincisi yine Onur direkle kurtardı. Taçtan geleni de yedik.
Semih'in topu sektirmesi hata da Burak'ın ya da Umut'un kalenin içinden vuramadıkları hata değil mi!.. Atamayan yazılmıyor, atamayan konuşulmuyor.
Burak ve Umut onları atsalardı, o sırada maç 4-0 olsaydı, Semih'in hatası bug ü n konuşulur muydu? Manşetlerde 'Muhteşem milli takım, Macaristan'ı darmadağın ettik' başlıkları olacaktı.
Futbolda gol olduğunda ya büyük ustalık vardır ya da hata vardır. Başka türlü gol olmaz. Semih'in hatası var; ne yapalım, asalım Semih'i!
İyi asalım, peki...
GÖKHAN SEKTİRDİ
Egemen ve Gökhan Zan var ama Semih'in oynatılmasını eleştirmek yanlış olur bu aşamada...
Ama tabii siz de 'Stoperin ilk görevinin topu kaleden uzaklaştırmak" olduğunu sık sık söylüyorsunuz.Ama defans oyuncuları da aynı hatayı yapmaya devam ediyorlar!
Semih şu anda Türkiye'nin en iyi stoperi... Ne Egemen, ne Gökhan'la, hiç kimse ile mukayese edilemez.
Ama Semih'in de hataları var ve bu hatalarının düzeltilmesi lazım. Bu hatalarının düzeltilmesi için de Fatih Terim tarafından, milli takım hocaları tarafından, kim çalıştırıyorsa onlar tarafından, tahtaya 500 kere yazarak öğretilmesi lazım.
Savunma adamının birinci görevi; topu tehlike alanın dışına çıkarmaktır.
Tabii Semih orada topu kontrol etmek için yapmadı o hareketi... Topu sektirdi. Nasıl Burak sektiriyorsa!..
Gökhan Gönül önündeki topu sektirdiği için biz 5 kere kaleciyle karşı karşıya kalacakken fırsatı kaçırmadık mı? Gökhan orada sektirdi, Semih kendi kalesi önünde sektirdi. Ne fark var, ikisi de savunma oyuncusu... Ama Gökhan'ın lafı edilmiyor bugün... Gökhan'ın sektirdiği topların lafı edilmiyor, Semih'in sektirdiği top 'gol oldu' diye...
Geçiniz...
Böyle hatalar her zaman olur, böyle hatalar yüzünden de kelle falan kesilmez. Şu anda Türk Milli Takımı'nın stoperleri içinde Semih ile aşık atacak hiç kimse yok.
20 DAKiKAYI HARCADI
Aslında ilginç olan, Macaristan'ın golünün 71. dakikasında gelmesine ve oynanacak daha en az 19 dakika olmasına karşın futbolcuların oyundan bir anda moralman düşmesiydi.
Gol düşürmedi takımı, Alper'in çıkması düşürdü.
Ondan sonra yapılan değişiklikler de inanılır gibi değil. Nuri iyi oynamıyordu. Kenarda Hamit'i gördüğüm zaman benim aklıma gelen ilk isim Nuri'ydi. Çünkü o ana kadar hızlı oynayan bir takımın var, bu takımın hızını kesen en önemli adam Nuri'ydi. İlle topa basıyor, bir tur atıyor etrafında, ondan sonra ayağından çıkarıyor. Tek top oynamıyor katiyen... 'Bu adamı nasıl Dortmund'da oynatıyorlar' diye kendi kendime soru soruyordum. O an oyundan çıkarılacak adam Nuri.
Fakat Nuri'yi çıkarmamışsın, Hamit'i oyuna sokmuşsun, oyun 1-1'e gelmiş, ondan sonra artık senin mucizelere ihtiyacın var. Mucize yaratabilecek adamın iki unsuru var: 1- Teknik çapı... 2- Oyuna ısınmışlığı...
Kaçıncı dakikada çıktı Nuri; 90. dakikada... 90. dakikada Nuri'yi çıkarıp Kerim'i sokmanın mantığını, anlamını, futbol olarak gerekçesini bana biri izah etsin Abdullah Avcı! Nuri'yi çıkarıp Gökhan Zan'ı sokarsa anlarım.
BURAK NİYE ATTI?
'Şurada üç dakika kalmış, topu bu kaleden öbür kaleye götürecek vaktimiz yok, onun için biz doldur boşalt oynayacağız, Umut'u da oyundan aldığım için kafa vuracak adam lazım, onun için Gökhan'ı soktum oyuna.' Hiç itirazım yok. Bunun bir mantığı var. Ama Nuri gibi, gereğinde 30 metreden, 40 metreden gol atabilecek, gol yaratabilecek ya da gol pası verebilecek bir adamı sen panik içinde oyundan alıp bugüne kadar milli takımda 30 dakikadan fazla oynamamış Kerim'i kurbanlık koyun gibi sahaya sürersen ben sana 'antrenör' falan demem.
Zaten Alper'i aldığı andan itibaren 'Antrenör' demiyorum ama ondan sonrakiler panik. Umut'u çıkarıp Mevlüt'ü almak da panik. Umut, Burak, Selçuk birlikte oynuyor.
Umut da sahada, yerleşmiş, ısınmış, Mevlüt'ü, zavallı yapayalnız oraya sokmanın ne anlamı var!
Ne bekliyorsun!..
Burak o golü niye attı; Arda'nın pası muhteşemdi ama Burak da kafayı bomboş vurdu. Niye? Çünkü Umut rakip stoperi oyalıyordu o sırada... 'Ben bunu idare ediyorum, sen Burakçığım topu vur boş kaleye' dedi. Adam görmüyor, adam anlamıyor, adam panikte... 'Şimdi 1-1 oldu benim bundan sonra mucizeye ihtiyacım var.' 20 dakika daha var, niye mucizeye ihtiyacın olsun!
ŞAMPiYONLUK iÇiN GiDEBiLiRDiK
Biraz daha fotoğrafı genişletirsek son 5 turnuvanın birine katılmışız. Kötü bir grafiğimiz var. Sorun nereden kaynaklanıyor? Bir jenerasyon eksikliği mi var, futbolcular mı, teknik direktörler mi kötü! Yoksa federasyon yanlış tercihler mi yapıyor?
Dünya futbolu düşüyor, biz de düşüyoruz.
Ama biz büyük kulüplere yağ çekmek için yabancı futbolcu bolluğu yaratarak Türk futbolcuların yolunu kestik.
Türk futbolcu yetiştirme yolunu da kestik.
Pazara ucuz yabancılar hâkim olunca Türk takımlarının oyuncu yetiştirme amacı kalmadı.
Çatladıkapıspor niye oyuncu yetiştirir? 'Ben bunu bir gün büyük takıma satarsam kulübün üç yıllık bütçesini sağlarım da onun için.' Satamayacağını bilirse yetiştirmez. Bu kadar basit bu iş... Sen yabancı malların Türkiye'yi işgaline böylesine izin verirsen Türk malları biter. Koruma önlemleri almak lazım, eğer bu senin milli takımınsa... Umurumda değil bana ne dersen o zaman başka...
TFF BAŞKANI OLSAYDI
Aslında dünya futbolunun bu durumda olduğu bir dönemde biz Brezilya'ya çok da iddialı bir şekilde gidebilirdik.
2002'deki üçüncülüğü de geçecek, final oynayacak hatta şampiyonluk peşinde koşacak şekilde giderdik. Ama dünya ile beraber biz de düştük, biz üstelik daha da düştük. Şöyle bir paçavra gruptan!..
Grubun başında 18 puanla Hollanda var.
Hangi Hollanda; ahı gitmiş vahı kalmış. Hatırlıyor musunuz Hollanda'yı son şampiyonalarda, 'Vay ne futbol oynuyordu' diyeceğimiz bir futbolcu var mıydı? İşte en ünlü Hollandalı Sneijder... Gerisini ona göre ölçün. O Hollanda bizim grupta 18 puanda, bizim 7 puanımız varken!.. Anla bizim halimizi...
Ben Abdullah Avcı göreve geldiğinde destekleyen çok az sayıdaki gazeteciden biriydim. Abdullah Avcı'yı, Belediye'nin başındayken eleştiriyordum, 'Sen sadece büyük takımlarla oynayacağın maçlara takımını hazırlıyorsun.
Geri kalanını boş veriyorsun. Fener'e, Galatasaray'a, Beşiktaş'a kök söktürüyorsun.
Ama geri kalan bütün takımlara maçı rahatça bırakıyorsun. Bu yüzden Büyükşehir Belediyesi bir halt olmuyor' diyordum.
Ama bu kalıbı getirip milli takıma oturttuğun zaman tam Abdullah Avcı kalıbı... Senede 4 tane maça hazırlayacaksın takımı ve de bütün Türkiye'nin malzemesi elinde...İstediğini seçip alacaksın, senede 4 tane maç oynayacaksın. Bu kalıp Abdullah Avcı'ya çok uyuyordu. Ama gel gör ki Abdullah Avcı'nın çapı milli takıma yetmedi. Çok çapsız oldu.
Vardır ya küçük takımlarda büyük oyuncular Anadolu'da harikalar yaratır, İstanbul'a gelir topa vuramaz.
Abdullah Avcı öyle... Meğer Abdullah Avcı küçük takımın büyük hocasıymış. Bugün bu ortaya çıktı.
Abdullah Avcı açısından bugüne kadar bir milli takımın aldığı sonuçlar acı, trajik, son Macaristan maçı da süper trajik.
Türkiye'de futboldan anlayan, futbolu bilen, otoritesi olan, başkasının emri ile oraya gelmiş değil de bileğinin hakkıyla orayı kazanmış ciddi bir federasyon başkanı olsaydı, o maçın bittiği anda Abdullah Avcı'nın görevden alındığı televizyonlarda son dakika olarak alt yazı geçerdi.
Röportaj: Bülent CAN
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.