İyi hakem değiller
- Hıncal Uluç Yazıları
- 27 Şubat 2013, 19:52:56, Güncelleme: 28 Şubat 2013, 10:04:01
Hakemler kötü... İki genç hakem, Serkan Çınar ve Hüseyin Sabancı'yı göklere çıkarıyorlar, 'Fenerbahçe ve Galatasaray'ın aleyhine penaltı çaldılar' diye... Geçiniz...
Ben her zaman diyorum ki; akıllı hakem çaldığı düdük, gösterdiği kartla hata yapmaz.
Ben hakemin nasıl bir hakem olduğunu çalmadıkları ve göstermedikleri ile anlarım.
Fenerbahçe maçında mesela Emre ve Volkan oyunda kalıyorsa, Galatasaray maçında mesela Gökhan, Selçuk oyunda kalıyorsa, o hakem benim için iyi hakem değildir.
Yürekleri bir yere kadar... Bariz olanı çalmak zorunda, bunu çalmazsan orada oturan temsilci senin notunu düşürür. 'Bariz penaltıyı vermedi' diye... Çalacaksın.
Hele 45. saniyedekini rahat rahat çalacaksın. Çünkü önünde daha 90 dakika var, telafi edecek vaktin var, nasılsa!..
Nitekim etti. Bir kere daha altını çiziyorum; nitekim etti. O penaltı, penaltı değildi.
Esas önemlisi bu kadar çok kart çıkardıkları maçta ikinci sarıları çıkartamamaları...
Anadolu takımları yerden göğe kadar haklılar.
Onlara her türlü kart çıkartılıyor.
Bizim hakemlerimizin genel bir hatası var; ısrarlı faul yapanlara, sahadaki niyetinin oynamak değil, oynatmamak olduğunu daha 15. dakikada gösterenlere kart çıkarmıyorlar. Kart çıkartmak için ya adamın kasap gibi vurması ya da dalması lazım ya da hakeme itiraz etmesi lazım!
AMRABAT ÇILDIRDI
Yoksa ben topu 15 kere alayım, Bülent bana 15 kere çelme taksın, itsin, çelme taksın, indirsin, devam. 'Faul verdim ya... Daha ne istiyorsun!' 'Ben oynamaya uğraşıyorum, Bülent beni oynatmamaya uğraşıyor Hakem Bey! Adamın niyeti kötü...' Sen bu niyeti 15. dakikada cezalandıracaksın ki televizyonun başındaki 5 milyon insan futbol seyretsin.
Galatasaray'da kart görmesi gerekenlerden birisi de Amrabat'tı.
Ama onu telaffuz etmedim.
Neden; Amrabat'ı çıldırttılar çünkü... Başta Umbidess...
Her aldığı topta adamı indirdiler. Adamın pabucunun elinde olduğu pozisyonda faul vermedi hakem! Almış topu giderken... Topuğuna basıp pabucunu çıkarttığı halde 'devam' dedi hakem! Sen de futbolcusun... Bir de takımın mağlup durumda ve sen forvet oyuncususun...
Bütün seyirci, bütün takım senden bir şey bekliyor. Ama adam seni her seferinde indiriyor. Sinirlenmez misin!.. Ambarat da herkes gibi etten kemikten, sinirden yaratılmış bir insan... Rakip seni çıldırtırken hakem buna göz yumarsa sen de çıldırırsın.
Ama hakemin oynamak isteyeni koruduğunu anlarsan rahat oynarsın.
ÜMİT'İ, TERİM ÇAĞIRDI
Terim atıldıktan sonra kenar kulübesinde bir karışıklık yaşandı sanki... Üstüne Hasan Şaş da atıldı. O ara Ümit Davala da tribüne gitti, geri geldi.
Hayır; Ümit Davala'yı Fatih Terim çağırdı.
Çünkü Fatih, Hasan'a bıraktı takımın hocalığını...
Hasan da tribüne çıkınca maçın devamının nasıl oynanacağını anlatmak için Ümit'i çağırdı. Çünkü orada durup futbolculara bağıracak, işaret edecek adam Ümit artık...
Neye göre bakacak; Fatih anlattı ona ne yapılması gerektiğini...
Oradaki görüntü ve yorumlar yanlış.
Ümit, hakemi protesto etmek için dışarıya gitmedi. Ümit, 'Hocam ne yapacağız' diye sormaya gitti. Fatih çağırdı daha doğrusu...
Ordu karşısında Galatasaray'ın savunması Dany hariç değişti. Semih'in yerine Gökhan Zan, Sabri'nin yerine Eboue, Riera'nın yerine Hakan Balta oynadı. Oynayan üç oyuncunun performansı merak ediliyordu ama onlar da bekleneni veremedi gibi...
Geçen hafta sahaya çıkan savunma dörtlüsünden, üçü değişti.
Zaten tayyare bir savunmanın üçünü birden değiştirirsen bunlar olacak. Ama aylardan beri Dany ile Riera oynayacağına Gökhan ile Hakan oynasaydı bugün ikisi de çok daha iyi durumda olurlardı, ondan kesin eminim. İlk defa oynuyor adamlar.
Gökhan Zan geçen maçlarda kulübede bile değildi, tribünde oturuyordu. Tribünden getirip stopere koyuyorsun adamı ve diyorsun ki 'Sen hatasız oyna!' Hakan Balta en son ne zaman giydi Galatasaray formasını saha içinde? Diyorsun ki 'Hatasız oyna.' Nasıl oynasın!
Futboldaki en büyük dezavantajlardan birisi maç noksanlığıdır. Futbol sözlüğünde var bu kelime... Bunlarda maç noksanlığı yok, maç yok. Maç yokluğu var bunlarda, noksanlığı değil. Bunlarda ısrar ederse anlayacağız biz Hakan ile Gökhan'ın ne işe yarayıp, ne işe yaramadığını.
Ama oynayanların yaramadığını biliyoruz.
Senin böyle bir savunman olduğu zaman topu tehlike bölgesinden uzakta tutacaksın.
Burada iki konu var:
BEN BÜYÜK ADAMIM!
1- Rakip baskısı anında her savunma adamı bilmeli ki birinci görevi topu tehlike bölgesinin dışına atmak. Topu iyi yere atmak, topu iyi kullanmak, topu olumlu kullanmak falan değil. Topu tehlike bölgesinin dışına atmak. O arada kendi arkadaşlarında birine atıyorsa ne mutlu... Ama rakibe atmayacaksın.
Rakibe attığın zaman top gittiği gibi geri gelir. Duvar tenisine döner. Kornere at, taca at, nereye atarsan at.
Topa orada basıp, oyalanma gafletine düşmeyeceksin; 'Ben şimdi önüme gelen iki kişiyi çalımlarım, topu da hücuma sokarım' aptallığını yapmayacaksın. 'Ben büyük adamım topu taca atmam' aptallığını hiç yapmayacaksın. Galatasaray'ın yediği ikinci goldeki penaltı pozisyonuna bak; orada kaç tane Galatasaraylı var? Bir tanesi topu tehlike bölgesinden dışarıya atmayı düşünmüyor.
İki tane Galatasaraylı yerde yatan adamı topa vurdurdular.
Neden? Birisi vursa top taca gidecek. 'Ben topu taca atar mıyım, ben büyük futbolcuyum!' 'Ben koskoca Hıncal'ım. Taca topu Bülent atar. Ben topu taca atarsam 'Vay Hıncal'a bak. Topu taca attı' derler.
Gitsinler de Beckenbauer'in maçını seyretsinler.
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük liberosu... Bir tane riskli hareketi var mı adamın?
Tık, bırakır. Çünkü taca bıraktığın anda bütün savunma yerini alır, rakibin seni gafil avlama imkanı kalmaz.
Topu bir an evvel tehlike bölgesinden çıkaracaksın.
Birinci görevi bu Galatasaray'ın ve bütün dünya savunmalarının...
2- Hele bu iğrenç sahada, kendi sahanda yan paslar yapmaktan vazgeçeceksin.
Kaptırdığın anda gol yersin. Her takım Schalke değil, her takım Ordu değil. Biri gelir öldürür
seni.
EMRE'NİN GÜNAHI YOK
Fenerbahçe ile Kasımpaşa arasında küfür polemiği yaşandı. Şota maç sonrası, kendisine küfür edildiğini söyleyip, "İlk defa Türkçe bildiğim için utandım" dedi. 'Emre'yi hedef aldığı' şeklinde haberler çıktı. İspanya'dan döndükten sonraki tavırlarıyla beğeni toplayan Emre'de bir değişim mi söz konusu!
Maçtan bir gün evvel bütün gazetelerin manşetinde Emre'nin bir sözü vardı.
Ne diyordu Emre: "Arkadaşlarıma, antrenmanda söylediğimi yapın, yaptığımı yapmayın diyorum." "Benim yaptığımı yapmayın!" derken neyi kastediyordu?
Ne yapıyordu Emre sahalarda yanlış? "Aman siz bunları yapmayın" diyor?
TV'DE GÖRDÜK
Ya da ben daha açık söyleyeyim; 'Benim korumam var, benim savunmam var. Bana bir şey yapamazlar ama siz belli olmaz. Aman ha!' Ne olabilir bu? Kaç kere televizyonda yakın çekimde Emre'nin neler söylediğini gördük.
Dudak okuma uzmanı olamaya gerek yok.
Emre İspanya'dan döndüğü ilk iki hafta harikuladeydi.
Söyledim de "Ne kadar iyi bir kaptan oldu" diye...
Ama daha dördüncü haftada eski Emre olma yolunda olduğunu gösterdi.
Neden; çünkü gelir gelmez burada Türk hakemlerinin kendisini korumaya aldığını hissediyor. 'Burada, İspanya'daki hakemler yok, o zaman salla gitsin.' Günah Emre'de değil!
Günah Türkiye'deki hakemlerde...
Günah Emre'ye bu hafta ikinci sarı kartı çıkarmayan o göklere çıkarılan Hüseyin
Sabancı'da!..
BENCE ORADA BiR ŞANTAJ VAR
Haftanın çok konuşulan konularından bir tanesi de Beşiktaş eski başkanı Demirören'in Beşiktaş mali genel kurulunda ibra edilmemesiydi. Bu karar Beşiktaş'ı, Demirören'i nasıl etkiler? Zira Demirören'in elinde Beşiktaş'ın senetleri var.
Deyişim ağır kaçabilir ama bence orada bir şantaj var! Fikret Orman'ın iki cümlesi var:
1- Her an Yıldırım Demirören'i mahkemeye verebilirim.
2- Eski bir Beşiktaş Başkanı ve iyi bir Beşiktaşlı olarak Yıldırım Demirören, Beşiktaş'a verdiği borçları bağışlasın.
Bu ikisini birleştirdiğin zaman güneş balçıkla sıvanmıyor ve bal gibi ortaya çıkıyor. 'Ey Yıldırım Demirören; bak seni ibra etmeme kararı aldık.' Bu şu demek; her an mahkemeye verilebilirsin ve sonu hapislere varılabilecek belalar içine girebilirsin. Gel şu senetlerini cebinde gezdirdiğin borçları bağışla biz de seni bağışlayalım.' Bu...
KRİTİK BİR DÖNEM
Beşiktaş, Sivas deplasmanından Hilbert'in golüyle 3 puanla döndü. Beşiktaş'ı saymadınız ama o maçta da hakem Çağatay Şahan'ın tartışmalı kararları vardı. Sivas iki pozisyonda penaltı bekledi.
Anadolu takımlarıyla, İstanbul takımları oynadığı zaman hakemler, Anadolu sahalarında tarafsız. Anadolu sahalarında seyircinin etkisinde kalmıyor.
Anadolu sahalarında yerel takım lehine yapmıyor yorumlarını...
İstanbul sahalarında, İstanbul takımları, İstanbul'un 3 büyük takımı tabii, Kasımpaşa'yı ve Belediye'yi kastetmiyorum, Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe olduğu zaman bütün yorumlar bunların lehine, bunun tipik örneği de Sivas maçıdır.
Son zamanlarda Beşiktaş, Federasyonu ve Merkez Hakem Komitesi'ni çok eleştirdi. Federasyonun başında Beşiktaş'ın başkanlığını yapmış bir adam var, Merkez Hakem Komitesi Başkanı da Beşiktaş'ın kaptanlığını yapmış bir adam var.
Belki de bunlar artık böyle kritik kongreler döneminde, 'Arayı da biraz düzeltelim' mi dediler, ne oldu bilmiyorum.
Bu hafta Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde göreceğiz. Hakemlerin işi zor.
Derbi için bir tahmininiz var mı?
Fenerbahçe'yi her takım yenebilir. Beşiktaş'ın sakatlarının iyileştiği, antrenmana çıktığı haberleri geliyor, o çok önemli...
Beşiktaş'ın sahasında maç...
Onun için hakemler Saracoğlu'ndaki gibi özgürce itiraz edenleri, kendileri dahil herkese küfür edenleri, el kol sallayanları bağışlamayacaktır, tahmin ediyorum. O zaman maç adil koşullarda oynanacak.
Saracoğlu'nda hiçbir maç adil koşullarda oynanamıyor, hiçbir stat da Saracoğlu gibi değil, Arena dahil... Onun için bu maçta her şey
olabilir.
RÖPORTAJ: BÜLENT CAN