Bu kafa ile bitmez
- Hıncal Uluç Yazıları
- 03 Ocak 2012, 23:17:16
Basketbol Federasyonu'nu başka bir hakem atayamaz mıydı?
Türkiye Basketbol Federasyonu'nun yapmadığı rezillik kalmadı.
Ama diyorum ya; ülkede Spor Bakanı yok.
Bu Spor Bakanı göreve geldiğinde bir yazı yazdım. "Sayın Bakan; sizden evvelki bakan bu işe göz yumdu, ses çıkarmadı.
Genç bir adamsınız. Hiçbir şeye bulaşmadınız. Tertemizsiniz. Geldiğiniz bir belli olsun. Sayın Başbakan'ın emriyle Basketbol Federasyonu'na dünya ikinciliği primi olarak 28.5 milyon lira tahsis edildi. Bu 28.5 milyon lira kimlere, kaçar para verildi? Turgay Demirel'den makbuzlarıyla isteyin" dedim.
Spor Bakanı'ndan çıt yok! 'Sayın Uluç, ben geçmişin hesaplarını karıştırmak istemiyorum' de... Hayır.
Erkekliğin onda dokuzu kaçmak, onda biri hiç görünmemek. Yeni Spor Bakanımız bunu oynuyor. Niye; herhalde kısıtlı Turgay Demirel'e karşı...
'ÖZERK' DEMEKLE OLMAZ
Kız Takımı Avrupa ikincisi oldu, 'Onlara niye prim verilmedi' diye kıyamet kopuyor. O primler nasıl oldu! 'Kız takımı Başbakan'a niye çıkarılmadı' diye çıkarılan dedikodular yüz kızartıcı.
Benim kulağıma gelen Bakanın kulağına gelmiyor mu?
Sen nasıl Bakansın kardeşim bunları soruşturmuyorsun! 'Federasyonlar özerk' demek işi kurtarmaz.
Devletin, bütün özerk kurumlar üzerinde yasal gözetim ve denetim hakkı vardır. Onun için Spor Bakanlığı var. Yoksa ben ne yapacağım Spor Bakanı'nı!..
Bütün federasyonlarım özerk.
Özerk olmayan teşkilat yok ki...
Bunun adı idari vesayettir. 'İdari vesayet' ne demek açsın Bakan okusun.
28.5 milyon lira vereceksin ve bu parayı nasıl dağıttığını merak edip sormayacaksın!
Verdiğin para benim param, halkın parası... Hıncal Uluç'un ödediği vergiler. Ben bu paranın nasıl dağıtıldığını hâlâ öğrenemedim. Bir liste var yukarıdan aşağıya. Ama kime kaç para verilmiş belli değil.
Kız takımına niye ayrımcılık yapılmış, onlara niye doğru dürüst prim verilmemiş?
Erkek takımında odacıya kapıcıya kadar para dağıtılırken Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanı'na bir paye bulunup para verilirken; kız takımında niye yok bunlar? Bunları Spor Bakanı merak etmez de kim merak eder Türkiye'de!..
DEMİREL ALAY EDİYOR
Ama Turgay Demirel'e gelince akan sular duruyor bu memlekette nedense?
Onun için de Türkiye'de hakem kalmamış gibi Recep Ankaralı atanıyor.
Maçtan bir hafta evvel Fenerbahçe Başkanı'na "Merak etme başkan. Her şey kontrolümüzde" diyen adam o maça atanır mı ya!..
Adamın suçlu ya da suçsuz olduğunu iddia etmiyorum. Böyle bir şeyim yok. Ama 'hakem' dediğin müessesede birinci madde; inanmak. Böyle bir itham ortadayken, daha neyin ne olduğu anlaşılmadan adamı niye atıyorsun?
Yüz tane hakem var Türkiye'de...
Ama Turgay Demirel alay ediyor.
Turgay Demirel şov yapıyor. 'En büyük benim. Ne bakan, ne bilmem ne, ne o, ne bu...' Benden kimse hesap soramaz.
Soramadılar çünkü!..
Parayı veren Sayın Başbakan dâhil iki senedir kimse hesap sormadı. Hıncal Uluç olarak başvurmadığım makam kalmadı. Şu 28.5 milyon lira nasıl dağıtıldı?
Kime ne verildi, öğrenmek istiyorum.
Hakkım değil mi? Benim param çünkü... Adam inatla ve ısrarla açıklamıyor.
Şimdi de bunu yapıyor inatla ve ısrarla.
Diyor ki 'Ben Muhammet Ali'yim. I am the greatest (En büyük benim)." Öyle... Turgay Demirel en büyük!..
Türk futbolu adına sıkıntılı bir yılı geride bıraktık. Siz 2011'le ilgili neler söyleyeceksiniz? Üzerinde konuşmaktan dahi üzüldüğüm bir sezon... Keşke yaşamasaydık.
İnşallah bir 2011 daha yaşanmaz.
Ama bu kafa ile daha çok 2011'lerin bizi beklediğini de açık.
Gereken tedbirleri ve kararları alamadığımız sürece...
Tabii... Sen kararı genel kurula bıraktığın sürece, böyle bir emsal de yaratırsan...
Bu çok önemli...
Diyelim ki seneye Çatladıkapıspor takımının başkanı Hıncal Uluç, şike yaptı ve Futbol Federasyonu, Çatladıkapıspor'un düşmesine karar verdi.
Ben diyeceğim ki '2011'de küme düşmesi gereken takımlar için, genel kurulu topladınız, emsaldir bu... Benim için de toplayın bakalım. Genel kurul karar versin.' 'Hayır' dediğin anda açtığım bütün davaları kazanırım ben...
Çünkü emsal var. Hukukta emsal çok önemli... Özellikle Ceza Hukuku'nda...
Bülent'e tanıdığın hakkı, Hıncal'a tanımazsan, 'Değişik standartlar uyguluyorsun' demektir. 'Adaletli davranmıyorsun' demektir. Genel kurul toplanır, Çatladıkapıspor'un düşmesine karar verir. O ayrı...
KURULA MI SORACAKLAR!
Ama federasyonun artık herhangi bir takımı küme düşürme ya da puan silme cezası verme yetkisi yok artık. Kurul toplanacak, onlar karar verecek.
Şimdi bu yapılacak kurulda 'küme düşürülmesin' kararı verildi; kaç puanı silinecek? Yarın onu da mı kurula soracağız!
Diyelim ki A takımı, verilen puan silme cezasıyla, küme düşme hattına girdi, düşecek. Ne olacak? 'Yok bunu fazla verdik biz. Biraz azaltalım. Nasıl azaltalım; kurulu bir daha toplayalım. Arkadaşlar biz 30 puan silme cezası verdik ama bunlar küme düşüyor. Oysa biz bu sene küme düşmeyi kaldırmıştık. Gelin bu 30 puanı, 20 puana indirelim!' Matrak... Hakikaten matrak... Ama acı matrak...
Burada Mehmet Ali Aydınlar, orada Turgay Demirel hâlâ federasyon başkanlığı yapıyorlar!
FIFA YÖNETECEK
Buna karşılık Hollanda'da Ajax-Alkmaar maçında bir taraftarın, kaleci Esteban'a saldırmasının ardından adalet hızlı işledi. Ajaxlı taraftara 4 ay hapis cezası verildi ve 30 yıl da statlara girişi yasaklandı. Maçın da tekrar edilmesi kararlaştırıldı.
Bu batıyla bizim, doğunun farkı buralarda ortaya çıkıyor.
Adam sahaya indi ve seyretme hakkı bitti. Veren de kendi kulübü... Cantona'ya ne oldu; en parlak döneminde!.. Avrupa'nın en önemli golcüsü... Seyirci sahaya inemez, futbolcu tribüne çıkamaz. Adamlar o kararları uyguluyorlar. Cantona'nın da futbol hayatı bitti.
Biz de serbest. Volkan'a şişe atan adam ne oldu? Cam şişe adam öldürür.
Öldürmeye teşebbüs... Trabzon'un kalecisinin suratında patlayan su şişesi!..
Ertesi gün yakalanmış. Sonra...
Sayın Trabzon Savcısı dava açtınız mı? Sporda Şiddet Yasası var. Hafifletilmiş olsa da suç adamın yaptığı...
Hiç unutmadığın bir örnek var. Bunu her zaman söylüyorum. Kocaeli-Galatasaray maçına gittim. Kocaeli Valisi benim mülkiyeden sınıf arkadaşım.
Şeref tribününde yanına oturttu beni...
İki eski arkadaş maç seyrettik. Galatasaray kazandı. Maç biterken şeref tribününde oturan birisi, hakemler tam şeref tribününün altından geçerken, oturduğu sandalyeyi kafalarına attı.
Maçın ardından ben İstanbul'a döndüm.
O zamanlar Cumhuriyet'te yazıyorum; "Sevgili Nurettin senin yanında, şeref tribününde hakemlerin kafasına sandalye atıyorlar. Biz böyle mi okuduk mektebi mülkiyede!" diye gırgırla karışık bir yazı yazdım. Nurettin yazım için telefon etti bana "Hıncal" dedi; "O sandalyeyi atan Kocaeli Savcısı... Kimi kime şikâyet edeceğim."
BİZ ONLARLA YAŞIYORUZ!
Yine Kocaeli-Galatasaray maçında basın tribünü tıklım tıklım dolu. Bizi saha kenarına aldılar. Yine Galatasaray'ın kazandığı bir maç... Tribünlerden şişeler mişeler ne bulursa atıyorlar sahaya...
Polisler geldi, bizi santra yuvarlağının içinde topladılar. 'Atılanlar oraya kadar yetişmez' diye!.. Bir de o gün başlarında Emniyet Müdürü var. "Ya müdürüm" dedim; "Atanları görüyorsunuz.
Bizi burada tutuyorsunuz.
Kaç saat daha burada bekleyeceğiz?"
Baktı ve güldü. "Hıncal Bey" dedi; "Bir saat daha duracaksınız; ondan sonra gideceksiniz. Ama ben burada bu adamlarla yaşayacağım."
İşte 'Orient' dediğimiz 'Doğu' dediğimiz bu... Emniyetin böyle düşünüyor, savcın öyle düşünüyor. Bunların öyle düşündüğünü de herkes biliyor. Onun için de 380 tane güvenlik kamerası ve böyle Sporda Şiddet Yasası'na rağmen adam çekinmeden elindekini kalecinin kafasına atıyor ve hakkında hiçbir şey yapılmayacağını biliyor ve yapılmıyor nitekim...
Ondan sonra da "Ajax seyircisine 30 yıl ceza verdi" diye haber yazıyorum.
Sion örneği de var. Bizim ileride bekleyen tehlikenin işareti gibi...
Sion önemli bir örnek. Sion örneği şu; FIFA, İsviçre Federasyonu'na diyor ki 'Sen yönetemezsen ben yönetirim arkadaş!..' Bizim başımıza gelecek de budur.
Türk futbolunu kısa bir süre sonra FIFA yönetmeye başlayacak.
Göreceksiniz!..
SIRTINDA TAŞIYORDU
Dünyada 2011 yılına Messi ve Barcelona damgasını vurdu.
Barcelona benim için iyi bir takım değil. O konudaki görüşlerimi aynen muhafaza ediyorum. Barcelona'nın futbolunu seyretmek bana zevk vermiyor.
Bir tutam bal için bir çuval keçiboynuzu...
768 tane anlamsız pas yapmak futbol değil benim için. Heyecanı yok. O tür futbolu ben sevmiyorum.
O nedenle benim için Barcelona efsanesi yok. Futbol heyecan işi, bir güzellik işi... Al topu kendi sahanda çevir Allah çevir... Korner noktasına kadar gönder sonra tekrar kalecine geri getir. Bu futbol değil.
Bana böyle futbol zevk vermiyor. 'Dünyanın en sıkıcı futbolunu oynayan takım hangisi?' desen hiç düşünmem 'Barcelona' derim. Bir tek kere heveslenmedim 'Barcelona oynuyor bugün seyredeyim' diye...
Messi konusundaki fikirlerimde de değişme yok. Ne zaman Arjantin Milli Takımı'nı sırtında taşır; o zaman futbolcu olduğunu kabul ederim.
Bütün Barcelona bana oynadığı zaman ben de oynarım.
Büyük futbolcu, bütün takım için oynar, bütün takım onun için oynamaz.
Arjantin Dünya Kupalarını kazanırken, efsane olurken bütün takım Maradona'ya çalışmıyordu, Maradona bütün takımı sırtında taşıyordu.
Editör: Bülent CAN