Maçın yarısını ziyan ediyor
- Hıncal Uluç Yazıları
- 08 Kasım 2011, 00:07:28
Maçın en önemli iki golünü Mersin kaçırdı. Elmander'in kaçırdıklarına her maçta rastlayabiliriz. 'Vay bu da kaçar mı Elmander' denilerek, saç baş yolduracak bir pozisyon yoktu.
Ama Mersin İdman Yurdu'nun birisi penaltıdan, diğeri 5 metreden kaçan iki net pozisyonu vardı. Penaltıyı 11 metreden karşında kaleci varken atıyorsun ama Nduka 5 metre mesafeden vurdu ve üstelik kaleci de yoktu.
Akla hayale gelmez iki gol kaçırdı Mersin İdman Yurdu... 'Bu maçı kazanamadık' diye dövünecek takım Galatasaray değil, Mersin... 'Galatasaray'ın iyi olduğu, istekli olduğu' görüşlerine de katiyen katılmıyorum.
MELO FUTBOLU BİLMİYOR
Fenerbahçe'nin kaybettiği maçın uzatma dakikalarına bakın; 2-0 mağlup, bir gol atması işe yaramıyor, puan alabilmesi için 2 gol atması lazım.
Buna rağmen o uzatma dakikalarındaki o Fenerbahçe'ye bir bakın; nasıl hırslı, nasıl yükleniyor ve nasıl gol kaçırıyor.
Uzatma dakikalarındaki Galatasaray'a bakın; topla oynayan takım Mersin, Galatasaray değil... Galatasaray topa bile sahip değil. Maç 0-0 iken bir gol atsa çok şey değişecek! İki gol atması gereken Fenerbahçe'nin çırpındığını görüyorum ben; bir gole ihtiyacı olan Galatasaray topa sahip olamıyor. Mersin ile oynuyorlar!
Bu nasıl hırs oluyor?
Kimse kimseyi kandırmasın, bu Galatasaray ümit veren bir durumda değil. Oyuncu olarak da kadro olarak da iyi değil.
Göklere çıkarılan Melo futbolu biliyorsa ben de yarın futbola başlayabilirim.
Hırs ise hırsın daniskası Sabri'de var. Takıma bir Sabri daha almışlar.
Artık bir maçın her türlü istatistiği tutuluyor. Benim ricam, Fatih Terimbu istatistiği tutan firmadan, maçta topun oyunda kaldığı süreyi ve topun Galatasaray'ın ayağında kaldığı ve Galatasaray yarı sahasında oynandığı süreyi öğrensin. Bu iki rakamı karşılaştırdığı zaman Galatasaray'ın maçın en az yarısını ziyan ettiği ortaya çıkacak. Beraberliğe yatan, beraberliğe oynayan takım mantıken deplasmandaki Mersin...
Hayır; beraberliğe yatan, beraberliğe oynayan takım Galatasaray!..
Çünkü ayağındaki topun yarısından fazlasını, yan ve geri paslarla oynuyor.
Mersin'in ekmeğine tere yağ değil; üstüne de bal sürüyor, üstüne de kaymak sürüyor. Şimdi bunların adı hazırlık pasıysa ben hayatımda futbol bilmiyorum.
Futbol çabukluk oyunu...
Trabzon'un attığı bir gol var; kaleci Tolga'nın topu tuttuğundan itibaren 12 saniye sonra... Bomboş, penaltı atar gibi gol attı Burak... Top Tolga'dan Burak'ın önüne 12 saniyede geldi... Bir tane çalım yok, bir tane yan top yok, top süren tek adam 5 metre Serkan, geri kalan hepsi tek pas... 5 pasta işi bitirdiler.
MARİFET ZANNEDİYORLAR
Sene başından beri Galatasaray'ın oynadığı bütün maçları izleyin böyle bir hamle göremezsiniz. Galatasaray, 'Ben büyük takımım, rakibi gafil avlamak bana yakışmaz. Arkadaşlar bakın, top benim ayağımda.
Herkes yerini alsın.
İleri gidenler de geriye gelsin. Stoperler kornere çıkmışsa onlar da tekrar yerlerine dönsünler. Ben hücumu ondan sonra başlatacağım. Ben katiyen kontratak yapmam, ben katiyen rakibi gafil avlamam. Ben 11'e 11 golümü atarım!' diyor. İşte atarsın! Böyle atarsın! 0-0 biter maç...
Kontratak teşebbüsü dahi yok Galatasaray'da...
Niyeti yok çünkü...
Galatasaray'ı kendi halinde bırak; sabaha kadar kendi sahasında oynar, sen de maçı berabere bitirirsin.
Ben Galatasaray'ın teknik direktörü olsam, döverim. Vallahi döverim...
Tekme, sille değil. İnsanlar tekme, silleden daha beter dövülürler. O yan yana oynayan, yengeç gibi oynayan adamları döverim ben!..
Derinlemesine oynayan Galatasaraylı yok. Rakip 18'in köşesindeyken top 'gırgır olsun' diye "Kaleciye dönecekler" diyorum; 10 saniye sonra Muslera'da top! 3 pasta santraya, santradan tekrar tek pasta da kaleciye geliyor.
Bunu marifet zannediyorlar. Neden; çünkü bunlar istatistiklere, 'İyi pas' diye geçiyor.
Aut çizgisinden kalecinin karşısındaki santrfora topu çevirirsen o sırada o topu kaleci yumruklarsa o kötü pas! Ama santradan kendi kalecine verdiğin pas iyi pas!.. Çünkü rakibe gitmiyor.
Böyle bir istatistik anlayışı olur mu? Futbol bu mu?
Ama işte adamlar bu istatistiğe bakıldığını bildikleri için, 'Aman ben topu rakibe atmayım da nereye atarsam atayım' diye düşünüyor. Selçuk kaç pas yapmış 70; 68'i isabetli, iyi oyuncu!..
Selçuk bir daha o takımda oynamaz.
Selçuk bu takıma 'ileriye top atsın' diye geldi. 'Yana ve geriye atsın' diye değil. Yana ve geriye top atmak için Hıncal yeterli... Selçuk'a lüzum yok.
HEPSİ UYUŞUKLUK İÇİNDE
Bunu Fatih Terim gibi bir hoca nasıl göremiyor; hakikaten anlamakta çok güçlük çekiyorum.
İleriye, derinlemesine pas atılmamasının iki sebebi var. Birini söyledim; kimse riske girmek istemiyor. Yan ve geri pasın riski yok çünkü... 'Niye o topu oraya atıyorsun!' diye kızıp bağırıp, çağıran da yok. Sabaha kadar oynuyorlar.
İkinci sebep; Galatasaray'da bir adam orta sahada top aldığı zaman kendini gösteren, 'Topu bana at' diyen, hareketlenen bir Galatasaraylı yok.
Herkes bir uyuşukluk içinde... Ondan sonra gazeteyi okuyorsun; "Takım hırslıymış!" Nerede hırslı!..
Selçuk topu ayağına aldığı zaman, Melo topu ayağına aldığı zaman, 5 kişi fırlamalı...
Muslera iki kere elle topu oyuna sokmak için koştu, atacak adam bulamadı. Topu isteyen adam yok çünkü... Topu istemek, el kaldırıp, 'Bana at' demek değil. Topu istemek, 'Topu rahatça alabileceğin bir yere gitmek' demek.
Selçuk topu aldığı zaman üç kişi hareketlense hangi birini takip edecek Mersinliler? Biri ihmal edilirse, işte sana gol pozisyonu...
RİERA TERİM'E KÜSMÜŞ
Muslera'yı nasıl buldunuz? Yaptığı penaltı ve kurtarışı için neler söyleyeceksiniz?
Kaleci Muslera daha evvelden de penaltı kurtaran bir kaleciydi.
Ama ben hâlâ iddia ediyorum ki G.Saray'da yabancı kontenjanında kullanılacak bir kaleci değil.
Olsa da olur olmasa da olur. Büyük ümitlerle alınan Riera büyük bir düşüş içinde... Riera sezona en iyi başlayanlardan biriydi. Oyundan alındığında surat ifadesini yakından gördüm. Fevkalade kırgın ve üzgündü, yüzünden okunuyordu.
Öyle olduğu zaman işte oyunda böyle oluyor. Bir maç oynarsın, bir maç oynamazsın. Savunmada genç Semih'i nasıl buldunuz? Terim, Servet'i tercih etmiyor. Gökhan Zan'ı oynatıyordu, Gökhan sakatlanınca da Semih'i oynatmaya başladı.
GELECEĞİN ADAMLARI
Galatasaray A2 takımında oynarlarken Murat Akça ile Semih'i yan yana seyretmiştim. Ara sıra da kenarda otururlar, esas stoperler sakatlandığı zaman kupa maçlarında görünmüşlükleri de vardı.
İkisi de 'geleceğin adamları' olarak bende iyi izlenimler bırakmıştı. Hatta söylüyordum; "Semih ile Murat'a sahip olmamız lazım" diye... Murat'ı kaçırdılar ellerinden... Çok iyi oynuyor o da şimdi.
Semih'i de nihayet Fatih hoca oynatmaya başladı.
SANKİ BOĞAZ'DA
Fatih hocamın hayran olduğu, ısrarla, her maçta oynattığı Kazım'ı lütfen seyredelim. Lütfen Fatih hocamla birlikte seyredelim, yan yana, tribünde... Sahte koşular yapıyor.
Koşması gereken zaman yürüyor Kazım. Onun için de Galatasaray'da yeri yok. Santranın orada Kazım ileriye top çıkarıyor. Kazım forvet oyuncusu... Santranın orada ileriye top çıkaran forvet oyuncusu ne yapar; koşar, akına katılır. Hayır, bir tane akına katılmadı Kazım. Eli belinde öyle bakıyor, 'top nereye gidiyor' diye...
O akın kornerle sonuçlanıyor. Galatasaray korner atıyor köşeden, top ortalanıyor, Kazım hâlâ ekrandaki görüntüde yok! Çünkü yürüye yürüye ancak geliyor rakip 18'e...
Maçın uzatma dakikalarında topla beraber auta çıktı. Aut attı Mersin.
O top geri döndüğünde Kazım ofsayttı. Maçın son dakikası, bitiyor artık oyun ya! O anda dahi 'Benim artık hızlanmam lazım' düşüncesi yok. O anda dahi Boğaz'ın kenarında balıkçıları seyrederek, yürüyen adam havasında yürüyor. Spor yürüyüşü değil yani...
Fatih hoca, lütfen yanındakilerden birine 'Şu Kazım'ı takip et' diye talimat versin ya da tribüne bir kamera koysun. O kamera sadece Kazım'ı çeksin.
Benim ne kadar haklı olduğum ortaya çıkacak. 70 tane maç oynayacak, ayağına bir tane top oturacak, o topla gol atacak 'Vaay Kazım" olacak!..
Kazım yetenekli biri olabilir ama o saha kenarında dönüp duran Galatasaray'ın sponsoru Nike'ın reklamında 'Ruh' yazıyor. O ruh Kazım'da yok. Başkalarında da yok.
Kazım'da o ruh olsaydı, adam Türk vatandaşlığı statüsünde oynuyor, Fenerbahçe onu niye bıraksın?
Aşağı yukarı Caner ile Kazım'ı takas ettiler. Onu aldılar, onu verdiler.
İkisinin farkına bak.
Ruh olarak, Caner'in 10'da 1'i var mı Kazım'da!
SERCAN KİŞİLİĞİNİ KAYBETMİŞ
Sezon başına bakarsak; Galatasaray yaptığı transferler ve hazırlık maçlarında aldığı sonuçlar itibariyle şampiyonluğun en büyük favorisi olarak görülüyordu. Ama 10 hafta sonra başkanına dahi heyecan vermeyen futbolcular topluluğuna dönüştü. Bu 10 haftalık süreçte ne oldu, neden buraya geldik?
Ben bu sürecin hiçbir devresinde yoktum.
Ben başından beri bu Galatasaray'dan heyecanlanmadım.
Ben başından beri "Bu Galatasaray'da beni heyecanlandıracak oyuncu olmadığını" söyledim. "Gideyim, şu adamı seyredeceğim" diyeceğim bir adam bu takımda yok.
Transferler mi yanlış seçildi?
Sene başında takım kurulurken, özellikle de Selçuk, Ceyhun ve Sercan alınırken ben dedim ki, "Fatih hoca geçen defa yaptığını yapacak.
Türkler'den oluşan sağlam bir iskelet ve bunun yanına iyi yabancılar yerleştirerek Avrupa'da iddialı bir takım yaratacak. Çünkü Fatih hoca iddialı bir adam...
Fatih, Türkiye'de şampiyon yapmak için kolları sıvamaz. Bunları yaşadı çünkü. Fatih, Avrupa'da başarılı olacak takımın da temelini şimdi atacak. Bu sene görecek eksiğini, bilmem nesini...
Ondan sonra zaten yönetim de kendini toparlayacak.
Gelecek sene ona göre takviyeler yapılacak."
CEYHUN DA ORTALARDA YOK
Galatasaray bu sene Avrupa'da oynamayacağı için çok iyi adam alma şansı da yok fazla. İstediğin kadar parayı ver, adam Avrupa'da yoksa gelmez Galatasaray'a.
Onun için ben "Fatih bu sene 'Galatasaray'ı, Şampiyonlar Ligi'ne götürecek bir kadro olsun yeter' diye düşünüyor" dedim ben. Yerli iskelet için de güzel adamlar seçti. Ama gördük ki Ceyhun'la Sercan ortalarda yok. Sercan kişiliğini kaybetmiş. İkinci yarıda oyuna giren Sercan futbolcu falan değil. Kendine güveni yok, ne yapacağını bilmiyor, 'Hata yapacağım' korkusu içinde hiçbir şey yapmamayı tercih ediyor.
Böyle sittin sene oynamaz. Eğer Sercan'ı kazanmak istiyorlarsa oynayacağı ufak bir takıma kiralasınlar; adam kendine gelsin.
Ceyhun zaten ortalardan kaybolmuş, Selçuk, Trabzon'daki futbolunun yarısıyla ya oynuyor ya oynamıyor. Ee o zaman...