Büyük takım değil
- Hıncal Uluç Yazıları
- 18 Ekim 2011, 01:01:54
Galatasaray'ı anlamak zor! Galatasaray büyük takım olduğunu unutmuş.
Sıradan bir Anadolu takımı ruhuna bürünmüşler ve Fatih Terim gibi bir hoca bunu nasıl fark etmiyor anlayamadım!
Galatasaray birinci devrede çok güzel oynadı. Bursa'yı darmadağın etti, aslında... Farkı da açabilirdi. Çok net bir penaltıyı, Hüseyin Göçek nasıl çalmadı; hayretler içindeyim!..
Ama ikinci yarı başladığı anda gördük ki o Galatasaray sahada yok. Daha 50., 55. dakikaydı, Galatasaray kalecisi Muslera'nın vakitten çalmaya başladığını gördük. Rahatlıkla önüne gelen bir topu kapıp, hızla kontratağa sokacağına, mesela Almanya kalecisi gibi, ayağının dibinde bekliyor ki Bursalı üzerine koşsun!.. Oradan 10 saniye kazansın; öbür toptan 5 saniye kazansın!..
Savunma adamları ileriye oynamaktan vazgeçtiler, yan pas, geri pas yapıyorlar ki onları kaptırmak bir takım için büyük bela...
İkinci yarının başından evvel, Galatasaray, İstanbul'da, kendi sahasında, 35 bin seyircisinin önünde oynadığını unutup, 1-0'ın üzerine yattı. 1-0'ın üzerine 5 dakika yatılır, 7 dakika yatılır ama 45 dakika yatılmaz! Hele kendi sahanda yatamazsın.
Yine böyle yağmurlu bir havada Bursa'nın, Galatasaray'ı kötü gününde yakaladığını ve maçı 5-0 bitirdiğini biliyoruz.
Galatasaray büyüklüğünü yitirmiş.
Oyuncular Galatasaray formasının ne manaya geldiğini unutmuş.
FLORYA'YA KARA TAHTA KOYSUN
Nitekim rahat oynamaya başlayan Bursa golü buldu ve skoru eşitledi.
Bursa'nın golü hiç sürpriz değildi. Bağıra bağıra geldi. Zil çalarak, davul çalarak geldi. İlan ederek geldi. O sırada bir gazete yayınlansa, tam sayfa 'Bursa'nın golü geliyor' diye okurduk.
Ama bunu kenardaki Galatasaray heyeti, başta Fatih Terimolmak üzere, Hasan Şaş, Ümit Davala'nın fark etmemesine, 'Ne yapıyorsunuz?' dememesine, Terim'in saha kenarlarına kadar fırlayıp, bas bas bağırmamasına inanamadım.
Skor 1-1 olur olmaz, sihirbaz Galatasaray'ın omzuna tekrar dokundu; o uyuşuk, o korkak, o 1-0'ın üzerine yatmaya çalışan, çırpınan takım gitti, ilk yarıdaki Galatasaray geldi. Gelir gelmez de golü attı. Peki böyle oynamak için gol yemek mi lazım, gol yemeyi beklemek mi lazım!..
Herhalde ben Galatasaray'ın başkanı olsam, Florya'ya kocaman bir kara tahta koyarım ve her futbolcuyu, o kara tahtaya 500 kere 'Galatasaray büyük takımdır', 'Galatasaray büyük takımdır' diye yazmaya mecbur tutarım.
Büyük takım olduğunu kafana koyamazsan, büyük olamazsın. Büyük takım kendi sahasında 40-45 dakika vakit çalmayı düşünmez. Düşünüyorsa küçük takımdır, sıradan takımdır.
Senelerden beri böyle Galatasaray...
Ben Galatasaray'ın bu haline alıştım ama Fatih Terim'in, bu oyunu sessiz şekilde seyretmesine alışmadım. Bağıra bağıra gelen bir gole önlem almamasına alışmadım.
EKSTRA MOTİVASYONLA ÇIKMIŞ
Bursa'nın golünden önce Sercan'ın topu taca atmak yerine kornere vurmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sercan'ı itham etmek kolay... Ama tam tersi... Bursaspor, Sercan'ı, bitirdi.
Ertuğrul Sağlam, Sercan'ı ve Volkan'ı bitirdi.
Bunlar kişiliklerini, kimliklerini kazanmaya uğraşıyorlar; Volkan Trabzon'da, Sercan İstanbul'da... Bunlar Türkiye'nin son yıllarda bulduğu en önemli iki yetenek... Yabancı merakına düştü Ertuğrul hoca ve bunları oynatmaya oynatmaya yok etti.
Tam tersine Volkan ve Sercan, Bursa'ya değil ama Ertuğrul Sağlam'a karşı ekstra motivasyonla oynuyorlar.
Sercan'ın o hareketi ekstra motivasyonla maça çıkmasından geliyor. Tıpkı Baros'un golünü başlatan akındaki olağanüstü pası gibi orada da olağanüstü bir vuruş yapmak istedi.
Girdiği andan itibaren bakın; her tarafa koşuyor. Galatasaray'ın öbür forvetleri gibi değil. 70 metre, 70 metre oynuyordu oyunu... Hırsından... Orada öyle bir güzel bir vuruşla, taca da değil, topu ters bir vuruş yaparak hücuma sokmak istedi. Fakat saha da berbat olunca o kafasındaki vuruş, Galatasaray aleyhine ters vuruşa döndü. Korner oldu.
Her maçta korner olur ama 'korner' demek gol demek değil. Ama Galatasaray'da yine yıllardan beri değişmeyen bir şey var. Galatasaray duran toplarda çok gol yiyor. Kendisi duran topta çok az gol atarken, çok gol yiyor. Çünkü Galatasaray savunması yer almayı bilmiyor.
İkinci yarının başında, Galatasaray'ın bu saçma sapan oyuna niye döndüğü, Bursa'nın ilan ederek gelen golüne niye engel olamadığı, Galatasaray savunmasının duran toplar ve kornerleri bir türlü kesememesi tartışılmıyor, 'Sercan niye öyle vurdu' diye konuşuluyor!..
Ortalanan topa, Melo kafayı vurduğu zaman adam gol atmış kadar seviniyor.
Niye; çünkü başkası vurmuyor. Melo da olmasa o ortada gol şutuna dönüşecek.
Bunlar tartışılmıyor. Efendim 'Sercan'ın vuruşu niye yanlış?' Kendi kalesine de atabilirdi!..
* * *
BAROS YİNE YEDEK KALIR
Terim'in Galatasaray'ın kadrosunda son 3 maçta sadece bir değişiklik yapmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Terim 1996-2000 yılları arasında da aynı şeyi yaptı.
Doğru. Takım iskeleti kuruyor. Birbirini tanıyan, ne oynayacaklarını bilen insanlardan takım kuruyor. Öyle olması lazım.
Dünyanın bütün hocaları bunu yapıyor.
Barcelona her maça başka kadroyla mı çıkıyor ya da Real Madrid!
Her maça başka kadroyla çıkmak; arayış içinde olduğunu gösterir.
Terim, Türk futboluna yabancı değil, Galatasaray'a yabancı değil.
Eksiklerin ne olduğunu biliyor, ona göre transferler yapmış. Kafasındaki iskeleti yerleştirmeye uğraşıyor.
Günlük olarak bakmıyor. 'Bugün iyi oynadık; kalsın' ya da 'Bugün kötü oynadık; gitsin' diye düşünmüyor.
Öyle bile olsa girer girmez penaltı yaptıran ve galibiyeti getiren Baros ile maça başlardı. Hayır, Baros yine kenarda. Yine girer girmez golünü attı, gelecek maç yine kenarda olursa yine şaşmam. O tür bir hoca. İskeleti kuran. 'Doğru mu kuruyor' dersen? Ben mesela Sercan ve Kazım varken Sercan'ı değil de Kazım'ı kazanmaya çalışmasını anlayamıyorum!
Kazım'dan bir şey olmaz ama Sercan'ı oynatmayı başarırsa Engin gibi hem Galatasaray hem milli takım büyük bir adam kazanır. Bu da benim düşüncem.
Kimin haklı olduğunu zaman gösterecek.