Schuster suç işledi
- Hıncal Uluç Yazıları
- 04 Kasım 2010, 02:12:29, Güncelleme: 04 Kasım 2010, 02:12:44
Schuster'in de kişilik sorunuvar. Bu hafta artık kesin kararımı verdim. Bak bu hafta yine akreditasyon kartıboynunda yoktu. Kurallara isyan etmeyi marifet zannediyor.
Zannediyor ki Türkiye, Almanya'nın sömürgesi. O da bir Alman olarak Türkiye'nin kurallarına uymak zorunda değil.
Diğer takım teknik direktörünün kartı boynunda asılı dururken, saha görevlilerinin uyarmasına rağmen Schuster iki haftadır takmıyor. İnatla ve ısrarla takmıyor.
Hakemin her kararına itiraz ediyor ve gösterişli bir şekilde itiraz ediyor. Beşiktaş'ın sahasında, Beşiktaş tribünlerini tahrik edici şekilde!.. Yere vurduğu su şişesi, futbol kurallarına göre değil, Futbolda Şiddet Yasası'na göre suç. Savcının takip etmesi gereken bir suç... Schuster şişeyi öyle vurursa tribün sahaya iner. Tribün sahaya inince de kaç kişi ölür, kaç kişi yaralanır bilinmez! Maçın hakeminin buna cevabı göz kırpmak! Kırmızı kartı alnına dayamıyor adam. Çünkü Beşiktaş'ın sahasında Schuster'e kırmızı kart çıkarmak için yürek lazım. Adam da bunu bildiği için...
Kendi futbolcusuna soyunma odasında sövüyor.
Arkadan basın odasına gidiyor, medya ile dalga geçiyor. Her şey ile dalga geçiyor adam.
Tam böyle "Bu ikinci sınıf ülkede benim ne işim var" diyormuş gibi... Hani, bazı Almanların vardır ya "Biz üstün ırkız, ayrı ırkız" söylemleri... Sanki onun temsilcisi adam. Daha antrenörlüğünü konuşmadım. Almanya'dabunları yapıyor muydu? İspanya'da bunu yapıyor muydu? Çok merak ediyorum. Ama bizde adamı uyaranyok. Ne başkanı uyarıyor, ne yönetimi uyarıyor, ne federasyon uyarıyor, ne medya uyarıyor. "Kimsin sen Schuster!" diyen bir tane başlık görmedim. Banane; kim olursan ol. Ama önce adam ol. Bu ülkeye gelmişsin. Bu ülkede para kazanıyorsun, çalışıyorsun. Benim kanunlarımın verdiği izin ile çalışıyorsun. Çalışma iznin var burada senin.
Sadece turist vizen yok. O zaman benim kanunlarıma uyacaksın arkadaş. Beni aşağılayamazsın. Ne futbolcumu, ne medyamı, ne federasyonumu...
Bu akreditasyon kartını takmamak 'federasyonu aşağılamak' resmen. Önce "Kimsin sen Schuster?" diye soracağız.
Ona bir karar verelim. Ondan sonra Beşiktaş'ta ne yapmak istiyor ya da ne yapamıyor onu tartışırız!..
EMRE, G.SARAY İLE ANLAŞMIŞTI
_Arda'ya 'Aklı varsa, Türkiye'den gitmesi gerektiğini' söylüyordunuz ama yıldız futbolcu, Galatasaray ile olan sözleşmesini 2013 yılına kadar uzattı. Sözleşmesi gitmesine engel değil. -Ama Avrupa takımları büyük paralar ödemek istemiyorlar.
Hayır bence akıllıca davrandı ve Emre'nin, Hasan'ın durumuna düşmedi. Giderse de rahatlıkla gidecek, çünkü Galatasaray da para kazanacak. Ama 'Sözleşmem bitsin, serbest kalayım. Elimde bonservis ile daha çok para kazanırım' diye düşündükleri için Hasan Şaş bir sene kaybetti ve ondan sonra bir daha kendine gelemedi. Emre, Galatasaray'dan aforoz edildi.
Adnan Polat, Emre ile anlaşmıştı. Galatasaray camiası, 'Biz onu istemiyoruz' diye ayağa kalktı. Bakma sen "Doğuştan Fenerliyim"laflarına. Hepsi hikaye... Emre, Adnan Polat ile anlaşmıştı, Galatasaray'a gelmek için... Ama İnter'e giderken, daha fazla para kazanmak için Galatasaray ile anlaşmayı reddetti. Üstüne bir de yalansöyledi. "Ben İnter ile anlaşma yapmadım" diye basın toplantısı yaptı, aynı gece, İnter resmi sitesinde, Emre'nin imza fotoğraflarını yayınladı. Bir de yalan söylemesini affetmedi Galatasaray camiası...
Adnan Polat her şeyi bitirdiği halde "İstemeyiz"dediler ve Adnan Polat karşı koyamadı.
FERGUSON ŞAKA YAPMIŞTIR
_Ciddiyeti ile bilinen Ferguson, Bursaspor maçı öncesi sorulara, "Bursaspor 55-0 kazanır" diye biraz da alaycı karşılık verdi.
Hangi koşullarda, neden dediğini bilmiyorum. Ferguson'u tanıyan birisi kimseyi hafife almayacağını bilir. Onun için orada olmak ve o lafın nasıl edildiğini bilmek lazım. Ama bence şaka yaptığı kesin. Rakibini küçümseyen bir adamın Manchester United gibi bir takımın başında neredeyse asırlar boyu kalması mümkün değil.
VOLEYBOLCULAR TEZ OLUR
_Çin, Dominik Cumhuriyeti ve Kanada gibi zorlu rakipleri mağlup eden Voleybol Milli Takımı, Dünya Kupası'nda 2. tura yükselmeyi başardı. Kadın voleybolunda bir istikrar yakaladığımızı söyleyebilir miyiz?
Çin, Rusya, Dominik Cumhuriyeti hatta Kanada dünyanın üst düzey kadın voleybol takımları ve biz bunların hepsiyle başa baş oynuyoruz. Kazanıyoruz, kaybediyoruz o ayrı. Ama başa baş oynuyoruz.
Çin'i yendik, Rusya'ya yenildik. Tersi olabilirdi. Rusya'yı yenebilirdik, Çin'e yenilebilirdik. Ya da arka arkaya dört maçımızı kaybedebilirdik. Ya da arka arkaya dört maçımızı kazanabilirdik. Bunlar önemli değil. Önemli olan bu dört maçta ortaya koyduğumuzoyun. Biz dünyanın üst düzey takımlarıyla başa baş oynuyoruz.
Bu tesadüfen yakalanmışbir kuşağın başarısı değil. "Filenin Sultanları" dediğimiz takımdan bir kişi kaldı; Neslihan.
Filenin Sultanları takımı neredeyse tamamen değişti. Yeni sultanlar eskisinden de başarılı oynuyorlar. Demek ki bir süreklilik var, istikrar yakalamışız.
Nasıl yakalamışız? Voleyboldan habersizbir ülkede... Doğru dürüst voleybol oynayacağın salon yok, voleybol maçlarını yazan gazete yok, voleybol maçlarını gösteren televizyon yok, kadın voleybolunun bir numaralı kaynağı Türkiye'de kulüpler değil, okullar.
Hangisine sorarsan sor, okulda başlıyor voleybola. Çünkü kızın okulda ilk rahat yapabileceği spor voleybol.
Onun için hemen hemen sporcu olan kızın hayatında voleybol vardır. Hepsinin; ortaokulda, lisede. Onun için de başarılı olanlar devam ediyor, daha da başarılı olanlar işte kulüplere transfer oluyor...
Ama okuldakivoleyboldan kimin haberi var Türkiye'de?
Herhangi bir gazeteci yolunu şaşırıpvoleybol maçına gitmiş mi?
Muhakkak bir yerden bir akrabamız okulda voleybol oynuyordur.
Maçını izlemeye bile gitmiyoruz biz. Amerika'da bir lise voleybol kız maçına git. Oturacak yer bulamazsın.
İki bin kişi, üç bin kişi vardır. Ben o Amerika'yı yeniyorum. Nasıl oluyor!.. İnanılır gibi değil.
Voleybolda bir düzeye gelebilirsin. Yeniden söylüyorum.
Bir düzeye herkes gelebilir. Ama o düzeyde kalıyorsunbir de senelerce. Takım tamamen değiştiği halde sen daha aşağı inmiyorsun, daha yükseğe çıkıyorsun. Yani bu bir mucize...
Ben üniversitede hoca olsaydım, bunun doktora tezi falan araştırma yapardım. 'Türkiye'deki kadın voleybolu nasıl oluyor da bu düzeye gelebiliyor' diye. Bütün bu imkansızlıklar içinde!..
Profesyonel olunca tamam para kazanıyorsun.
Ama profesyonel olana kadar seni teşvik edecek tek şey; televizyonda resmini göreceksin, gazetede adını göreceksin. O da yok.
Nasıl oluyor peki bu kızlar voleybolcu?
TÜRKİYE İÇİN ÇOK ÖNEMLİ
_WTA, Championships'in bayrağını Katar'dan Türkiye'ye verdi. Türkiye'ye rica minnet, parayla getirebildiğimiz veya getiremediğimiz ilk 8'de yer alan kadın tenisçileri 3 yıl izleme şansına sahip olacağız. Sizin gözünüzden, bu turnuvanın Türkiye için anlamı nedir?
Bu güzel bir turnuva bir defa... Senin son turnuvası ve kadın tenisi bu turnuva ile kapanıyor. Bu turnuvada yarışma koşulu da şu; ilk 8'de, yani dünyanın Top 8 kadını yarışacak.
Üstelik, güzelliği de şurada lig usulü oynuyorlar. Birisi geldi, karnı ağırdı yenildi, yok. Lig usulü herkes birbiriyle oynuyor, yani dünyanın en iyi kadın tenisçilerinin hepsini doyasıya seyretme imkanı bulacağız İstanbul'da... Organizasyon için İstanbul önemli değil. Çünkü bu televizyonların turnuvası... Dünya televizyonları yayınladığı için... Para televizyondan kazanılıyor. Seyirci gelip gelmemesi önemli değil.
Ama İstanbul için güzel bir şey... Bu turnuvayı izleyecek gazetecilerin, televizyoncuların İstanbul'a gelmeleri, bir hafta İstanbul'da yaşamaları, gezmeleri çok önemli... Spor Bakanlığı'ndan çok, Turizm Bakanlığı, Kültür Bakanlığı bu işe el koyup, bu bir haftanın Türkiye açısından en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlamalı..