Futbola ihanet
- Hıncal Uluç Yazıları
- 03 Kasım 2010, 00:35:47
Bence, Bursa-Fenerbahçe maçının konuşulması gereken iki şeyi var.
1- Öncelikle gazetelere baktım. Ne yazık ki bizim gazetelerimiz ormana bakmaktanağaçları göremiyor! O maçta utanç verici bir Bilica var. İyi bir gazetecinin o maçın sonunda 'Bu adam Türkiye'de nasıl futbol oynuyor?' diye sorması lazım. Aynı soruyu Sivassporlu Keita için de sorması lazım.
Bunların gönderilmesini sağlamalı Türk medyası. Sahtekârlıkla rakibe kırmızı kart gösterme düşüncesinde olan bir adamın kafası bu ülke futboluna yarar değil, zarar sağlar.
Nasıl bir oyunculuk tezgâhladığını televizyon kameraları çok güzel gösterdi. Bilica'nın Sercan'ı, Keita'nın da Guti'yi attırmak için...
Hakem yanılsa ve atsaydı ne olacaktı Sercan ile Guti'ye?
Nasıl geriye döndürecektin? Puanı falan bırak. 11'e 11 Bursa-
Fenerbahçe maçını seyretmek başka şey, 10'a 11 Fenerbahçe-
Bursa maçını seyretmek başka bir şey. 10 kişi kalınca Bursa taktik değiştirecek. Başka türlü oynayacak.
Fener'i oynatmamaya yönelecek. Benim televizyon başında futbol seyir zevkimin içine tükürecek.
O arada da günahsız bir adam kırmızı kart görüp oyundan alınacak, gelecek hafta da otomatik olarak cezalı olacak.
Niye? 'Bilica sahtekârlık yapıyor' diye!
Ben artık buna nasıl güveneceğim! Keita'ya nasıl güveneceğim!
Bunların hakikaten yasaklanması lazım.
Futbol ahlakına, insanlığa ihanet ettikleri için... Çok ayıp bir şey!
Ben beklerdim ki bu televizyon görüntülerinden sonra Futbol Federasyonu, Bilica ve Keita'yı tedbirli olarak ceza heyetine sevk etmiş olsun.
2- Cüneyt Çakır; sorarsan, Avrupa'nın en iyi hakemlerinden birisi... Hayır! Türkiye'de hakem falan değil Cüneyt Çakır. Türkiye'de kimse hakem değil. Sebep; bunlar başta Fenerbahçe, büyük kulüplerin futbolcularına kırmızı kart çıkartmaya korkuyorlar. İster direkt kırmızı, ister ikinci sarıdan kırmızı; ödleri patlıyor. Onlara ödleri patladığı için vicdanen öbür takıma da çıkaramıyorlar.
Vicdanları rahatsız olduğu için. 'Ben büyük takımın oyuncularına çıkaramadım, bunlara da çıkarmayayım' diye.
Böylece bunların maçlarında futbol çığırından çıkıyor.
Her türlü rezilliği seyretmeye başlıyorsun. Türkiye'de görev yapan hakemleri kural sınavından değil, yürek sınavından geçireceksin. Gerekirse maçın 30. saniyesinde kim olursa olsun kırmızı kartı çıkarabiliyorsa; ben ona 'hakem' derim arkadaş.
Sarı kart çıkartmak için 80. dakikayı bekleyeceksin ya da bir adama sarı kart çıkarttığın zaman yanında beraat diplomasını vereceksin; 'Oğlum, sen sarı kartı gördün. Artık merak etme. İkinciyi görmezsin. Ne istiyorsan yap' diyeceksin... Bu hakemlik değil. Bir de o Cüneyt Çakır'ı ertesi gün metheden gazeteler var. İnanamıyorum ya.
DEFANS OYUNCUSU KALMADI
Yani maçtan aklımda kalan Bilica ve Cüneyt Çakır'dı.
Haricinde beklediğim bir Bursa-Fenerbahçe maçı oldu.
Türkiye'de savunmalar garip bir şekilde çok kötü oldu.
Her takım çok büyük açık veriyor. Girilen pozisyonlara bakıyorsun. Böyle büyük ustalıkla hazırlanan pozisyonlar değil. İkram! Ömer Erdoğan benim için Türkiye'nin en iyi stoperlerinden biriydi. Ne yanlışlar yaptı bu maçta. Fener savunması öyle... Beşiktaş öyle... Beşiktaş'ın yediği golü düşünsene!..
O gol yenir mi? İkramın artık yaldızlısı. 'Lütfen cevap veriniz' notu eksik.
Garip bir şekilde bütün takımlar hemen hemen önce savunmayı düşünerekoynadıkları halde müthiş bir savunma zaafı var Türkiye'de.
Bir yığın da yabancı savunma oyuncusu transfer ediliyor.
Dünyada yabancı savunma oyuncusu transfer etmekgerzeklik!
Çünkü herkes bilir ki savunma oyuncusu için çok üstün vasıflara gerek yok. İyi bir teknik direktör iyi bir savunma oyuncusu yaratabilir, iyi bir santrfor yaratamaz.
Adamda o yetenek yoksa. Ama iyi bir stoper yaratabilir.
O zaman savunma oyuncusunu mümkün olduğu kadar kendi ülkenin içinden bulup, dışarı vereceğin büyük parayı futbolun güzelliği olan hücum oyuncuları için harcamak lazım. Biz de savunma oyuncusu da yok. Olmadığı için habire tonla dışarıdan savunma oyuncusu getiriyoruz.
Onlar bizimkilerden beter.
Avustralya Milli Takımı'nın stoperi Lucas Neill. Galatasaray'da nasıl stoper oynuyor hayret ediyorum. Yok, hakikaten yok. Bu kadar çok hata yapamazsın. 'İyi top çıkarıyorlar' o da yok! 'Türkiye'de şu iyidir' diyebileceğim savunma oyuncusu kalmadı.
-En çok konuşulan isimler Servet ve Lugano. Gerçi Lugano'da da bir düşüş var gibi...
Lugano hırsıyla iyi oynuyor. Lugano'nun hırsı devam ediyor ama futbolunda düşüş var. Servet de öyle. Ama Servet'i Rijkaard bitirdi.
AZİZ YILDIRIM'ADA BAĞIRABİLİR -Emre Belözoğlu için ne düşünüyorsunuz? Futbolunu her geçen gün daha da geliştiriyor. Ancak öteki taraftan agresifliği de devam ediyor.
Performansı ona bağlı. Agresifliğini de kontrol ettiği zaman harika oynuyor. Seyretmeye doyamıyorsun.
Ama agresifliği başladığı andan itibaren o güzel futbolu da düşüyor. Yani Homo Homini Lupus; "İnsan insanın kurdudur" derler, Emre, Emre'nin kurdu! Emre'yi yücelten de Emre, bitiren de Emre. -Maç sırasında Aykut Kocaman'a dahi bağırdı. Bağırabilir. Öyle bir tip çünkü. Aziz Yıldırım'a da bağırabilir yarın... O an yanında olsa Aziz Yıldırım'a da bağırır.
Aziz Yıldırım ile karşı karşıya geldiği zaman artık rahatlamış olduğu için bağırmıyor. Bu ayıp bir şey değil.
Ben hep söylüyorum; futbol takımlarının iyi bir mentöre, iyi bir ruhsal yardımcıya ihtiyaçları var, profesyonel...
Ruh doktoruna gitmek 'adamın deli olduğu' anlamına gelmez. Uygar ülkelerde en çok para kazanan ruh doktorları...
Adam derdi olduğu zaman gidiyor, konuşuyor, rahatlıyor. Ama biz de bu kadar büyük paralarla oynayanlara profesyonel bir ruhsal yardımcı getirmeyi düşünmüyor hiçbir kulübümüz.
Hayret ediyorum. Emre'ye, profesyonel birinin anlatması lazım. Senin bu öfkenin zararı sana... "Keskin sirke küpüne zarar" lafını birisinin anlatması ve tedavi etmesi lazım.
Ben teknik direktör olsam Emre'yi oynatır mıyım, oynatmaz mıyım; bilemiyorum. Çünkü her an seni 10 kişi bırakabilir. Bir tane yürekli hakem olsa yeter. 20. dakikada ikinci sarıdan gider.
* * *
HAGİ İLE İLGİSİ YOK
Fenerbahçe karşısında futbolu beğenilen Galatasaray, Antalya maçını kazandı ama pek de tatmin etmedi. Maç ve Rijkaard'sız geçen iki hafta ile ilgili neler söyleyeceksiniz?
Galatasaray'da öyle yeni bir hocanın gelişinin gösterisi henüz yok. Bu seyrettiğimiz futbol eski hocadan kurtulmasıyla ilgili... O bile Fenerbahçe'ye yenilmemeye ve de Antalyaspor'u yenmeye yetebiliyor.
Bu iki hafta Hagi'nin gelmesinin ne kadar doğru olduğunu değil, ne kadar gecikmiş de olsa Rijkaard'ın gönderilmesinin ne kadar yerinde olduğunun bir göstergesi... 'Kasten oynamıyorlar' iddialarına katılmıyorum.
Hiçbir profesyonel futbolcu, kendi kariyerini yok edecek böyle bir hareket yapmaz. Hele de Galatasaray gibi üst düzey bir takımda oynuyorsa... Ama işte o kadar oynar... Rijkaard'ın gitmesiyle futbolcular, daha istekli, daha canlı, bir de sahaya çıkan takımda Hagi'den çok, Tugay'ın rolü var. Çünkü Hagi, daha kimseyi tanımıyor.
Rijkaard'ın takıntılarına göre değil, oyuncuların değerlerine göre takım seçiliyor. Böyle olunca da daha iyi sonuçlar alınabiliyor. Ama bu sonuçlarda her şeye rağmen Galatasaray'ın şansının rolünün olduğunu da kabul etmek lazım.
MAÇIN SONUNU GETİREMİYOR
Fenerbahçe maçını ilk yarıda kazanabilirlerdi, Antalya'ya ilk yarıda fark atabilirlerdi. Ama bu Galatasaray iki maçı, ikinci yarılarında kaybedebilirdi. Sebebi; yine Rijkaard döneminde aramak lazım. Hep söylüyorduk; bu takımın antrenman programı yanlış, kondisyonları yok. Ayrıca bu kadar çok sakatlık olması da bununla ilgili. Birisi gelip kasten sakatlamıyorsa, sakatlıklar yanlış antrenmandan kaynaklanıyordur. Bu yüzden Galatasaray maçın devamını getiremiyor.
-Hagi'nin buna çok acil çözüm bulması gerekiyor ama devre arasına kadar da zor görünüyor.
Hagi için henüz bir karar verebilecek durumda değiliz.
Hagi'nin, 'Bu takımı düzeltebilir' diyebileceğimiz bir kariyeri yok. Tam tersine bugüne kadar görev yaptığı takımlarda başarısızlığı var. Onun için sabırlı olup beklemek lazım. Şu andaki Hagi'nin katkısı psikolojik, takımın yaratıcısı da Tugay.
GOL YEMEMEYİ DÜŞÜNÜYOR -
Hagi'nin hücum yanının ne kadar kuvvetli olduğunu biliyoruz ama iki maçta defansif bir takım oluşturmayı tercih etti.
Defansif takımı tercih ediyor. Bunun simgesi de şu; Türkiye'nin en iyi santrforlarından bir tanesi Mehmet Batdal. Hem de Galatasaray'ın hemen hemen bütün forvetlerinin sakat olduğu, Pino gibi bir kanat adamının mecburen forvet oynatıldığı bir dönemde Mehmet Batdal'ın düşünülmemesi Galatasaray'ın ne kadar savunmaya ağırlık verdiğinin göstergesi. Galatasaray'ın hücum planına şöyle baktığın zaman; böyle bir planın olmadığı görülüyor. 'Biz topu ileriye doğru vuralım; Pino onu yakalar ve tek başına alıp giderse, gider' üzerine kurulu...
Çünkü oyun kurucu da yok Galatasaray'da...
Orta sahaya koyduğu adamlar, 'ön libero' denen, topu kesmenin dışında başka bir özelliği olmayan, benim yıllanmış tabirimle, kazmalar... Dört tane savunma adamı, önünde kazmalar, ileride iki oyuncu ile Galatasaray'ın hücumu düşündüğünü söylemek zor.
Hücumu düşünen bir takım Mehmet ile Emre Çolak ile başlar. Onlarla değil de Barış'la Mustafa Sarp ile başlıyorsan, bunları 90 dakika oyunda tutuyorsan, esas amacının 'Hele bir gol yemeyelim, ondan sonrası Allah kerim' diye baktığın ortaya çıkar.
-Bu kadar savunma oyuncusuna karşılık kalesinde arka arkaya pozisyonlar görmesi de ilginç... Bütün bu savunma hattına ve de birisi Avustralyalı olmak üzere dört milli oyuncudan kurulu olmasına rağmen Galatasaray'ın savunma hattı tam bir süzgeç. Gelen geçiyor...
* * *
ANTALYA ALKIŞI HAK EDİYOR
Antalyaspor'a da bir parantez açmak gerekiyor. Son 6 haftada aldığı 5 galibiyet ile öne çıktı. Galatasaray'ı da oldukça zorladı. Bu açıdan bir takdiri hak ettiğini söyleyebilir miyiz?
Antalya şu anda Türkiye Ligi'nde her takımı yenebilecek bir futbol oynuyor. Ama işte öyle olduğu zaman da bazen rast gelir, bazen rast gelmez. Galatasaray maçı da bütün bu koşullara rağmen rast gelebilirdi.
Berabere hatta galip dahi bitirebilirdi maçı... Ama önemli olan Antalya'nın oynadığı futbol...
Göze hoş geliyor. Antalya'da mı oynuyor, deplasmanda mı oynuyor; belli değil. Kazanmaya yönelik top oynuyor. Bu güzel bir şey. Alkışa layık bir futbol oynuyor.
GÖRÜNTÜDE ZOR
-Buna bağlı olarak Trabzon'u da konuşabiliriz. Konya'yı 2-1 mağlup ederek çıkışını sürdürdü. Hafta sonunda da Galatasaray ile karşılaşacak. Nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?
Görüntüde Galatasaray için çok zor bir maç. Ama Trabzon da istikrarlı oynamıyor. 'Hagi'nin bu takıma ne kattığı asıl bu hafta ortaya çıkacak' diyeceğim ama karşıda ayar sağlam değil.
Trabzon çok da iyi oynayabilir, çok da kötü oynayabilir.
Trabzon'un bir dengesi yok. Puan cetvelinde çok iyi bir yerde olmasına rağmen, şampiyonluğu zorlar durumda olmasına rağmen, 'Trabzon şu futbolu oynayacak' diyemiyoruz.
Gerçi 'hangi takım için bu kanıya vardın' dersen o da ayrı... Hiçbirinde bir istikrar yok.