Gelenek oldu

Galatasaray, Spor Toto Dostluk Kupası'nda, Fenerbahçe karşısında aldığı yenilgilere bir yenisini daha ekledi. Hazırlık maçıydı belki ama artçıları büyük oldu. Rakibi 10 kişi kalmasına karşın, üstünlük sağlayamadı. Fenerbahçe maçlarının Galatasaray için kabusa dönüşmesinin sebebi nedir? Maçın Fenerbahçe açısından fazla bir değeri yok. Eksik oldukları bir hazırlık maçı oynadılar.
Kaybetselerdi önemli değildi, kazandılar.
Bu da çok fazla önemli değil. Ama Galatasaray açısından önemi çok büyüktü.
Galatasaray'da Fenerbahçe'yi yenememek, Fenerbahçe maçına daha soyunma odasında mağlup çıkmak bir gelenek oldu.
Bu maç bunun kanıtı. 3 gün evvel dördüncü sınıf bir Alman takımı Köln'den 5 yiyen, üstelik de 14. dakikada 10 kişi kalan bir Fenerbahçe'yi doğru dürüst pozisyona giremeden yenemiyorsan, üstüne de mağlup oluyorsan bu demektir ki 'Galatasaraylı futbolcularda, Fenerbahçe'yi yenebilme umudu kalmamış.' 'Maç evvela bir gece evvel kafada kazanılır' diye bir söz var. Galatasaray hocasıyken Mustafa Denizli'nin, beyinlere yerleştirdiği bir laftır bu. Hoca kafasında oynardı maçı ve kazanırdı, nasıl kazandığını da futbolcularına anlatırdı. Futbolcuları da çıkar kazanırlardı.
Şimdi Galatasaray'da tam tersi bir durum var. Fenerbahçe maçlarını kafadan kaybediyorlar.
Yani karşılarında Fenerbahçe forması giymiş kim var, kaç kişi var önemli değil, Fenerbahçe'yi görünce, 'Biz nasıl olsa yenemeyiz' diyorlar ve yeniliyorlar.
Bu çok kötü bir durum. 'Galatasaray'ı bu hale düşürenler utansın' demek yeterli değil. Çünkü onlarda utanma duygusunun olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan şu; Galatasaray'ın bu durumuna teşhis koyup, bir çıkış yolu bulmak. Ama görüyoruz ki önlemleri alacak kişiler ortada yoklar.
Maçın arkasından, maçtan da feci bir durum yaşandı. Galatasaray otobüsünün etrafını saran taraftarlarla, futbolcular arasında...
Protesto eden, alkışlayan, ne olursa olsun...
Bir takım otobüsünün bir disiplini vardır. O otobüsün bir kumandanı vardır. En önde, şoförün arkasındaki koltukta oturur. Otobüs nerede duracak, kapı ne zaman açılacak o karar verir.
BAŞKANLAR NEREDE!
Görülüyor ki Galatasaray'da tam bir başı boşluk var. Protesto başlar başlamaz şoför arabayı durduruyor, aşağıya ilk atlayan kaptan Arda!.. Galatasaray'ın kaptanına bakar mısın? Hiçbir yöneticinin olmadığı, teknik direktör olduğu sanılan Rijkaard'ın sessiz sedasız oturduğu otobüste kaptan Arda, azap askeri gibi en önde kendini aşağıya atıyor. Orada toplananların birisinin elinde bıçak olsaydı ve Arda'ya saplasaydı, ne olacaktı!.. Sarhoş da olabilir, içkili de olabilir, her şey olabilir... Bu soruya Adnan Polat, eğer Galatasaray'ın başkanı ise cevap vermek zorunda. Bir haftadır çıt yok Adnan Polat'ta... Arda bıçaklansaydı ne olacaktı? Şimdi ben soruyorum, Fotomaç'ta, Sabah'ta Adnan Polat cevap verene kadar da sormaya devam edeceğim. Böyle bir başı boşluk olabilir mi, böyle bir gayrı ciddilik olabilir mi? Böyle bir laubalilik olabilir mi? Takımın başına getirdiği, tayin ettiği, "Aralarında ne varsa" demekten dilimde tüy bittiği, Adnan Sezgin kulübün tahsis ettiği BMW ile lortlar gibi gidip geliyor, otobüse binmiyor. Koca Adnan Sezgin tenezzül edip otobüse biner mi!.. 735 BMW ile gidip geliyor. Kimbilir kimlerle geziyor onu da bilmiyoruz!.. Adnan Polat suskun. Adnan Polat'ın göründüğü bir tek yer var; Aziz Yıldırım'ın yanı. Adnan Sezgin'in, Aziz Yıldırım'ın adamı olduğunu bilmeyen yok. Onun gönderdiği parayı İstanbulspor'a dağıtan kişi değil mi Adnan Sezgin!.. Ama Adnan Polat da Aziz Yıldırım'ın adamı oldu. Aziz Yıldırım çıktı bir gün, "Konuşurlarsa canlarına okurum. Herkes haddini bilecek" dedi, Fenerbahçe tribünlerine "Herkes haddini bilsin" pankartları asılmaya başladı, o günden beri Adnan Polat, Aziz Yıldırım'ın koltuğunun altında. Papermoon'da Aziz'in masasında, Sorti'de Aziz'in masasında, tekne de Aziz'in yanında... Aziz ne derse Adnan Polat, kakara kikiri!.. Efendim, 'Fenerbahçe-Galatasaray dostluğuymuş!..' Adnan Polat'ın başkanlığı Galatasaray için utanç verici bir hâl almaya başladı. Ama hâlâ Galatasaray camiasında çıt yok. Hadi Galatasaray kongresini geçiniz, Galatasaray Divan Kurulu'nu geçiniz, Taner Aşkın başta olmak üzere yönetimdeki aklı başında Galatasaraylıları geçiniz; yaşayan bir sürü Galatasaray Başkanları var. Selahattin Beyazıt var, Ali Tanrıyar var, Faruk Süren var, Alp Yalman var, Mehmet Cansun var. Ölü toprağı mı serildi bunların üzerine!..
RİJKAARD TÜKÜRDÜ
Sahada 10 kişilik Fener'i yenemiyorsun, rezil oluyorsun, maçtan çıkıyorsun otobüste rezil oluyorsun. Olmadık rezillik yok! Rijkaard durmadan yüzlerine tükürüyor bunların!.. Geçen sene Fener'in 10 puan arkasında kaldılar, ne dedi; "Elimdeki malzeme bu kadar." Yani senin yaptığın transferlerle sonuç bu! Bu sene Fenerbahçe maçından sonra ne dedi; "Elimdeki malzeme bu kadar." Yine aynı... Yani 'Sen Adnan Polat ve Adnan Sezgin kardeşim, işte yaptığınız transferler bu kadar!.. Bu kadro ile ben 10 kişilik Fener'i bile yenemem!..' Bu laflar suratına tükürme değilse, nedir!.. Bu Rijkaard Adnanlar'ın baş tacı. İnanamıyorum... 'Sen ne diyorsun hoca?' demiyorlar. Geçen sene Rijkaard'ın eline, Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en iyi kadrolarından birisini verdiler. O kadroyu yapan Haldun Üstünel'i temizlediler! Bu defa Adnanlar yaptı kadroyu, Rijkaard yine "Elimdeki malzeme bu kadar" diye sövüyor. Bunlar da çıt yok. Yağmur yağıyor. Rijkaard tükürüyor 'Bunlar yağmur yağıyor' diyorlar. Güzel, yaz günlerinde yağmur iyi oluyor! İnanılır gibi değil.
* * *
GALATASARAY'A LAYIK
Derbinin sonucu Galatasaray açısından önemliydi ama Rijkaard pek fazla ciddiye almış görünmedi. Yedek kadro ile çıktı, değişiklikleri maçı kazanmaya yönelik değildi.
Rijkaard hiçbir şeyden anlamıyor. Ben Rijkaard üzerine konuşmak dahi istemiyorum. Rijkaard insandan anlamıyor, Rijkaard futboldan anlamıyor. Bir örnek yeter Rijkaard'ın nasıl bir adam olduğunu göstermek için... 10 kişilik Fenerbahçe'ye karşı Galatasaray 1-0 mağlup durumda oynuyor, Galatasaray'ın kadrosunda sakatlıklar, eksikler nedeniyle, bir tane forvet var; Mehmet Batdal. Fenerbahçe 1-0 öndeyken, Mehmet Batdal'ı kenara alıyor, Galatasaray sağdan soldan ortalar yaparken 1.70 boyunda bir adamı maça alıyor!.. Kafa vurma şansı olan tek adamı oyundan çıkarıyor. Mehmet Batdal'ı çıkarırsın, Servet'i santrfora koyarsın; olabilir. 'Bir düşüncedir' der, geçersin. Ama Mehmet Batdal'ı çıkarıp sahaya soktuğu 1.70'lik bir adam. Forvet de değil. Ne zaman oyundan alıyor; Mehmet gol kaçırdığı anda... Adamı bitiriyor. Mehmet Batdal'ı bitiriyor, Galatasaray'ı da bitiriyor. Adam futbolu da bilmiyor, insan psikolojisini de bilmiyor. Ondan sonra da kalkıp, "Elimdeki malzeme bu" diyor ve Adnanlar buna ses çıkarmıyor. Ben Rijkaard ile ilgili konuşmak istemiyorum. Rijkaard antrenör olarak üzerinde konuşulmaya değecek bir adam değil. Tanıdığım en büyük futbolculardan bir tanesi... Ona hiç itirazım yok. Ama antrenör olarak on para etmez, insan olarak on para etmez. Onun için üzerinde konuşulmaya da değmez.
KULÜBÜ BATIRIYOR
Benim sorunum Adnan Sezgin de değil. Onu orada tutan Adnan Polat da değil, Polat'ı orada halen tutan kongre. Adnan Polat her hareketi ile kulübü hızla batırmakta olduğunu gösteriyor. Öyle duruyorlar. 115 imza. 115 imza toplanacak, olağanüstü kongreye gidilecek. Bunu yapmaktan aciz mi Galatasaray camiası! Şu Fener rezilliklerinden sonra, o otobüs fiyaskosundan sonra camiada tepki yok. O zaman demek ki 'Galatasaray da bu yönetime layık.' Kimi kime şikayet edeceksin!.. -Olayları körükleyen Arda ve Sabri'nin otobüsten inip kalabalık içine dalmasıydı. İdareci olmaması, kapıların açılması büyük eksiklik belki ama bireysel olarak, birer profesyonel olarak Arda ve Sabri'nin de artık bu tür konularda kendilerini kontrol edebilmeyi öğrenmeleri gerekmez mi? 'İdareci' diye bir laf var. İdarecinin kelime anlamı nedir: Yöneten adam. Bir kulüpte idareci niye vardır? Bu genç adamlar, adı üzerinde, 'delikanlı.' Yani kanları deli adamlar. Kendi kendilerini yönetebilecek durumda olsalar bir idareci sınıfına ihtiyaç olur mu? Bu yüzden bütün kulüplerde idareciler var. Ama o otobüste idareci yok. Otobüste idareci olmadığı zaman o delikanlı adam ne hissediyorsa öyle davranır. Ne Arda'yı suçlarım, ne Sabri'yi suçlarım. Mustafa Denizli olacaktı, ön koltukta oturacaktı da oyuncular kapıyı açıp ineceklerdi öyle mi? Belki inerdi ama bir daha da binemezdi. Otobüs de durmazdı zaten... İdareci yok, Rijkaard var da yok. Böyle bir şey olur mu? Sen genç adamı başı boş bırakacaksın, ondan sonra Arda'yı, Sabri'yi suçlayacaksın!
* * *
TÜRKİYE'DE ALEX HAKLI

Fenerbahçe ile Galatasaray arasında oynanan karşılaşmanın adının "Dostluk maçı" olması Fenerbahçe kaptanı Alex'i şaşırttı ve internet sitesinde, "Fenerbahçe ile Galatasaray'ın arasında dostluk yok ki!" diye yazdı. Dostluk bitti mi gerçekten! Dostluk var. Nasıl dostluk olduğunu tribünler gösterdi. Türkiye'de 'maymun kafesi' gibi demir parmaklıklarla ayrılan, üstlerine ağlar örtülen, beraber maça girip çıkmalarına izin verilmeyen Fenerbahçe ile Galatasaray taraftarlarının orada nasıl yan yana, iç içe oturduklarını ve nasıl medeni, insani oturduklarını gördük. İnsanlara nasıl davranırsan cevabını öyle alırsın. 'Hayvan' muamelesi yaparsan o insan hayvanlaşır. Türkiye'de 'güvenlik, güvenlik' diye insanlara hayvan muamelesi yapıyorlar. Orada bir sahne var hiç unutmuyorum. Tribün sahnesi. Genç karı koca 3 yaşında çocuklarıyla gelmiş. Kocanın üstünde Fenerbahçe forması, karısının üstünde Galatasaray forması, kucaklarında da bebekleri var. Türkiye'de böyle bir fotoğraf çekmene imkân yok. Çünkü o karı kocanın Türkiye'de aynı tribüne gitme hakkı yok. O zaman Alex 'Dostluk maçı değil' demekte haklı. Çünkü Türkiye'de, Fenerbahçe-Galatasaray maçının düşmanlık olduğu peşinen kabul ediliyor. Ayrı tribün yoktu. Hepsi iç içeydi. Ben de Avrupa'da kaç tane Fenerbahçe-Galatasaray maçı seyrettim. Herkes kol kola iç içe. Böyle bir düşmanlık yok. Türkiye'de düşmanlığı yaratanlar 'Güvenlik önlemi alacağım' diyenler. Bizi zorla birbirimize düşman ediy
DÜŞMAN DEĞİLLER
Ben sevgili arkadaşım Muzo ile Fenerbahçe- Galatasaray maçını aynı koltukta seyrediyorum. Ben ona laf atıyorum o bana. Bizim Muzo ile beraber tribünde canlı maç seyretme şansımız yok. Hangi stada gidersek gidelim aynı. Ancak Almanya'da oynanırsa maç Fenerbahçeli arkadaşım Muzo ile beraber maç seyredebiliriz. Onun için özellikle Avrupa'daki maça 'Dostluk maçı' denmesi çok güzel bir ifade. Bilerek mi diyorlar yoksa bilmeyerek mi bilemem. Ama dostluk orada var, Türkiye'de değil. Türkiye'de Alex haklı. -Saha içinde de sanki bir miktar Alex haklı gibiydi. Yok. Maç içinde olup bitenlerin hepsi doğaldır. Kimse olayları büyütmesin. Fenerbahçe- Galatasaray karşılaşmaları gerilimli olur. Ben Fenerbahçeli futbolcular ile Galatasaraylı futbolcuların birbirlerine düşman olduklarını düşünmüyorum. Onlar maçtan sonra bir yerde rastlaşsınlar yine sarmaş dolaş olurlar.


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.