Sahip çıkılmıyor
- Hıncal Uluç Yazıları
- 20 Temmuz 2009, 20:59:54, Güncelleme: 15 Temmuz 2010, 16:24:32
Olayla ilgili sağlıklı bilgilerin bize ulaştığı kanısında değilim. Bizim hem Milli Takımımız, hem kulüp takımlarımız bir ülkede çok kötü muamele görüyor. İşte 'Kardeşimiz' dediğimiz Kazakistan'a girerken, Galatasaray kafilesinin başına gelenler ortada. Dönüşte çocuklar yalvarmış; "Orada bizim canımıza okudular, siz de bunların canına okuyun" diye. Ben aynı şeyi yazmıştım bir zamanlar köşemde. Steaua Bükreş maçına giderken Galatasaray'a ve Türklere yapılanları. Ve dedim ki "Türk gümrükçüleri iki elim ahirette bile yakanızda olacak. Bunları sürüm sürüm sürümdürmezseniz." Ergun Gürsoy araya girdi de Steaua Bükreş'in gümrükten kolay geçmesini sağladı. Bizim başımıza her zaman bir takım şeyler geliyor. Bunun suçlusu Türkiye Dış İşleri Bakanlığı'dır bana sorarsan. Türk sporcularına sahip olunmuyor. Türk Milli Takım kafilesi inerken, Meksika Büyükelçisi nerede? Bana açıklamayı Dış İşleri Bakanlığı'nın yapması lazım. 'Büyükelçi gitsin' demiyorum fakat sürüyle adam var. 2. katip, 3. katip, 5. katip... Tonla adam var. Türkiye Dış İşleri Bakanlığı'nın bu olayın iç yüzünü açıklaması lazım ve bize karşı yapılan böyle bir rezillik varsa hakikaten Dış İşleri Bakanlığı'nın talimatıyla Türk takımı derhal geri çekilmeliydi.
<ı>_Genç bayanlar baştaki sorunlara rağmen gruptan çıkmayı başardı. Avrupa elemelerinde A Milliler, Dünya Şampiyonası Finalleri'ne katılma hakkı kazandı. Kız voleybolu parlak günlerine mi dönüyor?
Voleybolda büyük gelişme var. Kazanıp kazanmamak önemli değil. Bugün Türkiye dünyanın hangi voleybol takımı ile oynarsa oynasın galibiyet alabilir. Rakip takımı favori gösterme dönemi geçti. Türkiye'nin başa baş oynamayacağı, yenemeyeceği takım yok. Önemli olan bu istikrarı sağlamaktır. Voleybol Federasyonu'nu kutlamak lazım.
MUCİZE BEKLEDİM
<ı>_Türk sporu iki üzücü haber ile sarsıldı. Önce deneyimli spikerlerimizden Orhan Şengürbüz ardından da Beşiktaş ve futbol camiasının sevilen ismi Vedat Okyar hayata gözlerini yumdu.
Vedat'ı zaten bekliyorduk. Geçen hafta hastaneye yattığında "Ancak dua edebiliriz" demiştim ben. Ama işte yaşadıkça ümitler devam edebiliyor. İnsanın kafasında hep bir mucize olması isteği var. Durumunu bilmemize rağmen Vedat Okyar'ı kaybettiğimizi öğrenince kala kaldım bilgisayarın başında. Neden kala kaldım? Hakikaten ölümün yakışmadığı adamlar vardır. Hep denir ya!.. Vedat böyleydi. Öylesine yaşam dolu biriydi. Orhan'ın ölümü tam bir şok oldu. Hiçbir şeyi yokken hastaneye sadece eşini ziyaret etmeye giderken hayatını kaybetti. Neyin ne olacağı belli olmuyor!.. Gidenlerin yeri dolmuyor. Üzücü tarafı da o!..