Beklenti!
Fenerbahçe'nin Karagümrük karşısında kazanma duyarlılığına sahip olması için ikinci yarıyı beklemesi gerekti. İlk yarıda kurgusuz bir takım, savunma savruk, orta alan slow ağırlıklı, geri dönüşler de kağnı gibi. Kruniç'i izlerken yaptığı her hamlede kaybedilen bir şeyler olduğunu görmek kadar, bu takımı Crespo'dan mahrum eden anlayışın Fenerbahçe'ye verdiği zararın hesabını da sormak gerekiyor da bunu kim yapacak! Ligin devre arasında bir takımın omurgasını bozmak ve gereksiz transferlere milyon dolarlar harcamak, bazı maçlarda açığa vursa da gerçekler sorgudan muaf olur. Nasılsa her biçimde her konuda mazeret üreten birileri bulunur!
Fenerbahçe'ye maçı kazandıran adamın Livakovic olduğunu söylersek, meselenin hangi boyutlarda olduğunu söylemeye gerek kalmaz. Maç içindeki bindirmelerin ortalaması alınırsa Osayi Samuel öne çıkar. O yüzden maçın son dakikalarında yerde oturması onun en doğal hakkıdır! Attığı gole rağmen Dzeko'daki bitik duruş dikkat çekici. Topa vuruşlarında ayaklarında ağırlık taşıyormuş hissi yaratıyor. Hakeme ellerini kaldıracağına takımını ayağa kaldırmayı düşünse daha iyi olur ama sahada gerektiğinden fazla tutulduğu gerçeğini İsmail Kartal görebilse daha da iyi olur! Çünkü Batshuayi'nin bu takımda her zaman yeri var. Böyle birine tanınan zaman bazen yetersiz olabilir!
Galatasaray da aynen Fenerbahçe gibi Alanyaspor karşısında ilk yarıda yokları oynadı. Okan Buruk en doğru hamleyi pozisyonları ezen Kerem Aktürkoğlu'nu ikinci yarıda oyundan almakla yaptı. Ziyech, "ihtiyaç halinde camı kırınız" gerçeğine imza attı. Ve bambaşka bir Galatasaray çıktı sahneye. Harika goller sergisinde gecenin adamı Barış Alper Yılmaz. Attığı iki gol de karbon kopyaydı ama güç ve estetik değerleri üst düzeydi. Rakiplerinden birkaç saniye önce hareket edebilen bu gencin, her pozisyonda ayakta kalması da gecenin değişmesindeki en büyük etkenlerden biriydi. Bir ödülü de olmalıydı. Görünen o ki "iki takımlı ligde" her şey final sahnesine uzanacak.
Beşiktaş bu sezon teknik direktör öğüten değirmen. Sükseli bir etiketle takımın başına gelip, eli cebinde maç izleyen Fernando Santos da yolcu edildi. Usta terziler eskileri onarmakla yeni bir takım elbise dikmek arasında bu kadar uzun zaman harcamazlar, yoksa böyle harcanırlar! Teknik direktörler kadar futbolcuların vermediği mücadeleyi de öne çıkarmak gerekir. Boş manzaraya havalanmaz diye tanıdığımız Kartal'ın bu kadar uysal olması alışılmış bir şey değil çünkü. Takımda kalanlar gidenleri aratırken bu takımın onarılması büyük emek gerektirecek.
Hepimiz biliyoruz ki bu sezon futbol sahalarına sokulmaması gereken hakemler ligi yaşanıyor. Onların terazisinde yürek de yok okka da! Ve onlara güven duygumuzun yeniden oluşması asla mümkün değil. O yüzden noktayı koyarken başlıyor yüreğimizdeki adalet hikayesi!
Memleket isterim gözleri doymayan hakemler acıkınca hak yemesin. Her türlü kabalığı ve züppeliği matah bir şey zanneden yöneticiler eleştirilince, "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" demesin. Maça giden çocuklar babalarına seslensin; "baba bize asaleti öğret!" Memleket isterim yasaları adaletli, insanları merhametli bir memleket!
Adaletsizliğin gururla beslendiği, insanları dolandıran teknik adamların pasaportlarının süslendiği memlekette ben daha çok beklerim!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.