Maden ocağı!
Fenerbahçe uzun araştırmalardan sonra üçüncü kez İsmail Kartal'la buluştu.
Fenerbahçe taraftarının gönlü olduğu gibi, sosyal medyanın Fenerbahçe yönetiminde ne kadar etkili olduğu da bir kez daha kanıtlandı.
Ali Koç'un bu açıklamayı yapmak için neden bu kadar beklediğinin, aradaki zamanı kimlerle değerlendirdiğinin bir anlamı yok.
"Yumurta kapıya sıkışınca sarısı mı önemli yarısı mı?" diye sorgulamanın da gereği yok.
Ne diyelim İsmail Kartal hayırlı olsun.
Her şeyden önemlisi ömrü uzun olsun.
Yeni sezon; başarısızlıklara karşı kalkan olarak kullanılan "dış güçler" masalının sonu olsun, "iç güçler" gerçeğini örtbas etmek isteyenlerin de yolu açık olsun.
Polemik yaratmakla takım yaratmak arasında her mevsim bir günah keçisi bulunuyor da koltuklarına çivi çakanlara hiçbir şey olmuyorsa, bırakalım da herkesin gönlü olsun!
H H H
Şimdi transfer mevsimi. Yabancılara su gibi para akıtan kulüplerin gurur mevsimi. Bütün sezon yan gelip yatan futbolcuların da tatil mevsimi.
Böyle bir zamanda başkanların ve bazı futbolcuların "maden ocaklarını" ziyaret etmesi nasıl da muhteşem bir ütopyadır.
Ama gerçekler başka. Sahada tekme atmak ve tribünlere oynamak varken ve böyle adamların sırtını sıvazlamak yöneticilik sayılırken işçilerden ilham almak neyin nesi?
Maden ocaklarının hikayesi eskidendi.
Transfer edilen futbolcuların "kişilik sınavına bile sokulmadığı" bir ülkede, menajerler ve futbolcular kulüpleri parmaklarında oynatmayıp ne yapacak? Sistem tıkır tıkır işlerken!
H H H
Bugün sadece Arda Güler'i konuşuyoruz. Niye? Yetenek ve zarafet bütünleştiği için. Bir takıma yakışmak gerçeğinin sembolü olduğu için. Her şeyden önemlisi de altyapı zaferi olduğu için.
Önümüzdeki sezon Hataysporlu Bertuğ Yıldırım'ı da konuşacağız. Ama konuşacaklarımız bir elin parmakları kadar olacak.
Yayın gelirleri bile düşerken ayakta kalmak için altyapı inşaatını başlatmaları gerekenler hala yabancı sayısını yeterli bulmuyorsa gelecekte beklenenler olacak.
H H H
Para futbolun virüsüdür, futbolda ayakları yere basmayanlar hava basmayı sever, kendileriyle özel bağlantılı menajerlerin ağzının içine düşenler de para basmayı sever.
"Altyapıya değer vermeyen üstyapıya çuvalla para verir" cümlesinde harcanan çuvalla paranın karşılığı bizleriz. O borçlar nasılsa bizler tarafından ödenecek.
Bekleyin az kaldı. Kulüplerimizin yabancılara satıldığı günleri de göreceğiz.
Geleneklere sadakatten bahseden birkaç cılız haykırıştan sonra, "paralı bir yabancının" boyunduruğu altına girmeyi reddetmeyecek topluluklar, tribünlerde kulüplerinin yeni sahiplerini alkışlayacak.
Tarihin kemikleri sızlayacakmış ne gam! Her şey iki transfere bakar!
H H H
Duyarlı bir toplumda güzel insanlarının hükmüne saygı duyulan yılları kaybettik.
Yelelerine güneş taktığımız atlarımız vardı vurdular. En çok da yelesinde güneş olduğu için vurdular. Karanlık adamlara, hayatı burnundan çekenlere ve trolleriyle film içinde film çeken kabadayılara el pençe divan durdular.
"Gençlik ateşini yakmayanlar gün gelir kulüplerini yakar" dediğimiz zaman da hiddetle karşımızda durdular.
Kritik maçları güle oynaya kaybeden ama paraya boğulan "sözde starların" takımlarından neler "çaldığını" görmeyenlere ne desek boş.
Bu ülkede eleştiri sadece düşünce israfıdır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.