Deli olmak!
Fenerbahçe 9 yıl sonra kupa aldı. Oysa 9 yıl içinde yerli yabancı onlarca futbolcu aldı, bilmem kaç tane teknik adam değiştirdi de karşılığını alamadı. 9 yılda en çok menajerler kazandı! 9 yıl sonra Fenerbahçe'ye kupa kazandıran Jesus'un tarihe geçtiğini söyleyebiliriz ama Jesus'un Fenerbahçe'den aldıkları da inkar edilemez. Futbol sadece tarihle değil tarifle de sınar insanları. 9 yıl sonra Fenerbahçe'ye kupa kazandıran Jesus'un bir tarifi varsa; "kupayı kazanırken teknik direktör, ligi kaybederken mızıkçı!" Gönüllerde başka tercümesi yok. Eğer Jesus kupa aldı diye yanlışları örtbas ediliyorsa, adını tarihe altın harflerle yazsınlar! Ya da okkalı bir çek yazsınlar!
9 yıldır kaybedilen şampiyonluklara birileri "dış güçlerin eseri" diyor, bizler "Fenerbahçeli çocukların yaşlanması" diyoruz. Birileri "bizi şampiyon yapmıyorlar" diyor, bizler "siz isteseydiniz önünüzde kim durabilirdi?" diyoruz. Fenerbahçeli bir çocuğun İstanbulspor maçındaki beraberlikten sonra sosyal medyada yayınlanan görüntülerinin tercümesi netti. "Delirmek üzereyim." O görüntülere birçok futbolcunun "komik video" gözüyle baktığına şüphem yok.
Uğrunda savaşmadığın aşk senin değildir. Fenerbahçe'nin gözünü kırpmadan bedel ödeyecek adamlara ihtiyacı var. Topu taca atanlara ve en kritik maçlarda rakibine tekme atanlara değil! Bir takım kazanacağını zannettiği anda kaybediyorsa vardır bir bit yeniği! Bazılarının Fenerbahçe formasını bedenine uygun "kıyafet" zannetmesiyle, bazılarının buna müsaade etmesi arasındaki ortaklığın bedelidir bunlar! Şifreyi siz kırın, ben "taş atarak" cam kırmak istemiyorum artık!
Hafta içinde Arda Güler'in Alex de Souza ile görüntülerine baktım. "Eğer Arda ile Alex futbolcu olarak aynı çatı altında olsaydı, Arda Güler'in futbolu ikiye katlardı" dedim. "Abisi Alex olanın sihri de başka olur!" Fenerbahçe takımında Arda Güler'in gelişimine sekte vuran adam çokluğunu işaret ederken not düştüm; "bu delikanlının korunması rica olunur!"
Pazar günü oturduğum mahallenin parkında babalar ve çocuklarıyla futbol konulu bir sohbetin içindeydim. Herkesin ortak fikri, futbolun kendine zarif anlamlar bulması gerektiği ve meseleye de yöneticilerden başlanması. Aklı başında olanlar en azından bir konuşma dilinin oluşmasını bekliyor. Sportmenliğin ölüsüne basarak yürüyenleri işaret ettim de "ofsaytımsı, şampiyonumsu sözcükleri başkanların diline ne kadar yakışıyorsa, başkanlar da o koltuklara o kadar yakışıyor" dedim.
Sohbetin sonunda deli tarafım tuttu, doğaldır ki başkanların tarafını tutmadım. Meyve sandığının üzerine çıkıp sokakta nutuk atan ve adına 'deli' denen adamları kulüp başkanlarına tercih edişimdeki gerçekleri sıraladım. 28 yıldır bu köşedeyim ve delilerden aldığım akılla yazıyorum yazılarımı. Yoksul ama onurlu insanlara "deli olduğumu" beni okuyanlar bilir zaten!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.