İhlal!
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 30 Ağustos 2022, 21:24:58, Güncelleme: 31 Ağustos 2022, 06:50:09
Fenerbahçe'yi Konya'da izlerken, "iki haftadır gösterilen harika fragmanlar bu filme ait değil" dedim. Sahada yenilgiyi kabullenmek tüm takımı sarmışken, sezon başında "yüklenen" övgülerin altında ezilen takım gerçeğinin yansımasını gördüm. Ne mücadele ruhu ne yaratıcılık. Çok beğendiğim Emre Mor'un varlığını oyundan alındıktan sonra fark ettim. Elbette böyle gitmez ama "sezon başında kaybedilen gereksiz puanlar sezon sonunda kaç puan eder?" sorusunun cevabını futbolculara bıraktım. En çok Valencia'ya şaşırdım. Kırmızı kartına ve attığı "malikane tekmesine" bakınca, "bu adam sezon başında verdiklerini yine geri alıyor" dedim. Not: Her şeye rağmen geçen hafta izlediğimiz Fenerbahçe ile Konya'da izlediğimiz Fenerbahçe arasındaki bağların bir maçlığına koptuğunu düşünüyorum.
Beşiktaş ilginç bir takım, maçın ilk yarılarında fırtına gibi esiyor, ikinci yarıda roller değişiyor. Bir takım her hafta maçın sonlarına doğru taraftarına stres yaşatır mı? Teknik direktörünüzün adı Valerien İsmael'se yaşatır. Yanlış oyuncu değişiklerini alışkanlık haline getiren bir teknik adamın maçların ikinci yarılarında Beşiktaş'ın rakibi olduğunu söylersek haksızlık etmeyiz. Takımda sevimli bir gladyatör var; Weghorts. Hem işçi hem proleter. Sezonun adamı olur. Muleka "gir çık oyuncusu" değil, Muleka'nın gölgesi bile Kenan Karaman'dan değerlidir. Eğer savunmanın göbeğine çare bulunmazsa, ligin en etkili forvet hattına sahip takımın başına ummadık kazalar gelebilir.
Trabzonspor sakat oyuncuların talihsizliğini yaşıyor ama önemli isimlerin sakat olmasıyla oynanan futbol arasında negatif bir bağ ararken, o formayı giyenlerin, olmayanların yokluğunu bu denli aratmaya hakları yoktu. Trabzonspor'un forvetindeki "ağırlığı" hafifletmek için Cornelius dün Kopenhag'a satıldı, yerine Umut Bozok alındı. Yabancı bir forvet de yakında. Not: En çok Visca'nın yokluğu hissedilirken, haftanın en anlamlı kazancı kaleci Muhammet Taha'ydı.
Galatasaray, Trabzon'da özellikle ikinci yarıda farklı bir görüntü çizdi ama baskılı oynadıkları zaman diliminde bile takımın gol atamayacağı ortadaydı. Seferoviç'in yanında getirdiği kartvizitin itibar görmesi için surat asmayı bırakması ve daha çok çalışması lazım. Kerem ve Yunus'un kimlik bunalımını aşması lazım. Not: Mertens ilerleyen haftalarda takımın yıldızı olur, Okan Buruk'un doğrularıyla su akar yolunu bulur.
Ligin başında elbette bazı şeylerin oturması zaman alacak ama kaliteli futbolun önünün açılması pek mümkün değil. Buna ne hakemler izin veriyor ne futbolcular. Topun oyunda kalma süresini kısaltan hakemlere tam puan veriliyor. Futbol oynamayı düşünmeyen futbolcuların hakemle oynama istekleri de üst düzey olunca futbol kalitesi paslı bir çerçevede duruyor. Bu ülke sahte faule balıklama atlayan yabancılar cenneti, birçoklarında çirkinliklerini yutturma telaşı. Çoğunu da yutturuyorlar, çünkü bilinçaltına yüklenen talimatlarla hakemlerin ciğerini okuyorlar. Yerli futbolcular da farklı değil. Formalarının üzerine sinek konsa bile öylesine abartılı düşüyorlar ki kendinizi kasabanın şerifi zannediyorsunuz. Nietzsche'nin sözü; "yaşama karşı sorumluluğumuz daha yücesini yaratmaktır daha alçağını değil." Not: Adamlık ihlalinde alçalan utansın!