İki pencere
Fenerbahçe'nin iki haftadır "avlanması an meselesi" olan maçları kazanıyor olmasının düşünülecek iki tarafı var. İlk bakış; ligin ilk haftalarında böyle galibiyetlerin "estetik" yanını aramak yerine "matematik" yanına bakmak daha mantıklı. İkinci bakış; galibiyetlerin gülen yüzüne alkış tutmak kadar gerçeklerin düşündüren yanına göz atmak da gerekiyor. Pereira'nın savunmayı "göbekte kale kurmak" gibi görmesiyle, iki kanattaki surların harabe olması arasındaki gerçekler rakibe verilen pozisyonlarla çelişmektedir. "Uçurumu sevenlerin kanatları olmalı" cümlemiz iki bek içindir. Güney Koreli Kim Min Jae'e "canavar" diyorlarmış, futbolcu olsun yeter. Szalai'nin Antalya maçında bu kadar öne çıkmasında Kim Min Jae'ye duyduğu güveni hissettim ama Szalai'nin sırtındaki yükün ve döktüğü terin "canavar balonun" bilmem kaç katı olduğunu da hatırlatmalıyım. Geçen sezonun saatli bombası Tisserand'daki harika değişikliğin adını "kendine gelmekle" tanımlarken Szalai deyince parantez açalım. (Böyle adamlar zor bulunur, futbolunun hem yürekli hem efendi olanına da kalemimiz köle olur.) Not: Futbol; kazanmak adına içi içini yiyen adamlarla güzeldir, etiketli siluetlerle değil.
H H H
Bazı gelişmeler ortada. Fenerbahçe kaç sezondur maça başlarken gösterdiği cesaretin direncini, maçın sonlarında kendi içindeki yanlışlarla kırıyordu. Hele son 15 dakikalar geçmek bilmiyordu! Şimdi iki haftadır maç sonlarında ayakta duran bir Fenerbahçe gerçeği görüyoruz. Valencia'nın takıma girmesiyle maçın kazanılmasında arasındaki bağlantının Pereira'nın "zamanında müdahalesinin" eseri olduğunu söylemek gerek. Maç boyu Pereira'yı izledim de "kurnaz" bir teknik adam bakışı vardı. Son bıraktığımızda kulübede kahvesini yudumlarken yarı uykulu bakıyordu çünkü. Pelkas'ın da takıma girmesiyle çok şeylerin değişeceğine hiç şüphem yok. Fenerbahçe'de en çok gençlerin de bu takımda oynama şartlarının oluşmasına sevindim. Muhammed Gümüşkaya ve Arda Güler oynadıkça kalitesini yansıtacaktır. Gençlerin kattığı enerji kısa devre yapanların ipliğini pazara çıkarırken, o gençler önemli bir örnek olacaktır. Çünkü gençlerimizin tırnağı olamayacak kadar ıskarta yabancılara yeteri kadar doyduk.
H H H
Her takımın kendine göre artıları eksileri var. Galatasaray'ın golü yedikten sonra Hatayspor karşısındaki yarım saatlik baskısı harikaydı ama ikinci yarıda sıradan bir takıma dönüştü. Bu takımın temeli gençler üzerine kurulmalı. Kerem Aktürkoğlu ve Berkan Kutlu hem yetenek hem de insan kalitesi olarak formaya yakışan isimler. Galatasaray Başkanı Burak, Elmas Marcao gibi bir futbol edepsizine verilen cezayı, Galatasaray'ı diz çöktürmek eylemiyle bir tutacağına gençlerin saflarını tutsun. Galatasaray'dan kovulması gereken bir futbol zorbasının giydiği formayı adı efsaneye çıkmış onurlu insanların giydiklerini de hatırlasınlar. "Marcao denen edepsizi korumak Metin Oktay ruhuna ihanettir" ve böyle zorbalara verilen cezalar insanlığın nefsi müdafaasıdır.
H H H
Gökhan Gönül'ün kaybolan kardeşiyle buluşma öyküsüne baktım da çok dramatik. İzmit'te yetiştirme yurdunda büyüyen Can Gönül'ü yıllar sonra biriktirdiği hasretle kucaklayan Gökhan Gönül'ü de bizler kucaklayalım. Meseleyi fazla didiklemeden bu buluşmanın geç kalmışlığını ödeştirecek sevginin Gökhan Gönül ve ailesinde var olacağını bilelim. Böyle duruşlar ömür rütbesidir. Gökhan Gönül de "abilik apoletinin" özel adamı olarak alkışlarımızı kabul etsin.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.