Ne oldum delisi!
ncelikle 10 kişiyle Fenerbahçe'yi mağlup eden ve Saracoğlu'nda yıllanmış tarihi de yok eden Beşiktaş'ın hakkını verelim. Bonkör bir yönetime sahip olmayan Sergen Yalçın'ın akıl oyunlarına saygılarımızı sunalım ve Fenerbahçe'nin yenilme şartlarını oluşturan gerçeklere bakalım. Kimse hakem üzerinden sızlanma edebiyatı yapmasın. Adaletse her pozisyonda adalet, galibiyetse Beşiktaş'a anasının ak sütü gibi helal. Hakemlerin çaldığı düdüklerde ayrıntıya girenler, girdikleri çıkmaz sokakları fark etsin önce. Ya da aynaya baksın. H H H
Bu yenilginin sebeplerini oluşturanların bir adım öne çıkmaları rica olunur. Erol Bulut, Fenerbahçe'ye macera aramaya geldiyse ateşle oynuyor. Birkaç maç kazanmakla "ne oldum delisi" olanlar için geçmişin afişleri hala duruyor. Hiçbir teknik direktöre nasip olmayan bir transfer bonkörlüğünden elde kalanlar buysa Fenerbahçe yine yanlış yolda. Medyadaki "yağcıların" ağzının içine düşenler, kaybettikleri puanların sezon sonunda kaç puan edeceğinin derdine düşsünler! Saracoğlu'nda 3 maçta kaybedilen 8 puandan bahsediyoruz. Sonra da diyoruz ki; "bu statta 9 kişilik Hatayspor'u yenemeyen 10 kişilik Beşiktaş'ı nasıl yensin?"
H H H
Gerçeklerle inatlaştığın zaman tersine işlemeye başlar hayat. Savunma kurgusuyla oynayanlar da takımın geleceğiyle oynar. Beşiktaş'ın her bindirmesinde yelpaze gibi açılan bir savunmayı kim üretti? Tisserand, Fenerbahçe'nin kaybetmesine kurulmuş saatli bomba gibi. Böyle yabancılara gençlerimizin üzerinde değer verenler futbola hizmet ediyor öyle mi? Lemos gibileri ikinci ligde sürüyle, üstelik yüzde bir maliyetle! Teknik adamların özelliği oyuncu değişikliklerinde ortaya çıkar ama gördük ki Erol Bulut'ta böyle bir sihir mevcut değil. Maçtan sonra "bu futbol yetersiz" diyen bir teknik adama sormak gerek, "bu takımın teknik direktörü başkası mı yoksa?"
H H H
Sahanın ortasında her türlü artistliğe soyunanlar varken alın terinin ve yürekli mücadelenin hükmü yoktur. Galatasaray'da bir Melo vardı çirkeflikte eline su döken bulunmazdı. Her pozisyonda hakemin üzerine yürüyen üstelik kart görmeyen ve faullerde şiddet dizilerindeki vurulma sahnelerini sergileyen Ozan Tufan, Melo'nun izinde. İnsan böyle sahneleri izlerken futboldan soğuyor. Her futbolcu kendi adına "er kişi" olarak mücadele etmekle yükümlüyse ve ayakta kaybetmek dizüstü mızıkçılıktan bin kere onurluysa, böyle futbolculara suskun kalmak da teknik direktörlük ayıbıdır. Bu duruşu seyredenler için centilmenlik safsatadan ibarettir.
H H H
Daha önce söylemiştim sırası geldi diye bir daha söylüyorum. Sayın Erol Bulut! Siz bu takıma hazineye götürecek kaptanlığa sahip değilseniz, bu takımın sizin için hazine olmasına izin vermek suç sayılmalıdır. Beklentiler gerçekleşmezse onun hesabını da herhalde birileri soracaktır. Not: Derbide gecenin en güzel yanı Maradona için gösterilen saygı duruşuydu. Maradona o saygıyı hak eden biriydi ve asla "yabancımız" değildi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.