Bağışlamak!
Bundan 7 yıl önce Emine Behrami adlı İranlı kadın evlilik teklifini reddettiği için yüzüne kezzap döküp gözlerini kör eden adam için önce mahkemede "kısasa kısas" istedi.
"Kısas yasasına" göre adamın her iki gözüne 5'er damla asit damlatılıp gözleri kör edilecekti.
Ama İranlı kadın son anda "affetmek fazilettir" diyerek kendi gözlerini kör eden adamı affetti.
Görmenin nasıl kutsal olduğunu bilen kadın, gözlerini alan adamı karanlıklara mahkum ettirmeyerek faziletini gösterdi.
Adamın gözleri yaşardı ama o kadının kendisini bağışlarken gördüklerini o adam hayatı boyunca göremeyecek.
En çok da kadının görmeyen gözleriyle dünyaya nasıl baktığını merak edecek.
Galatasaray Kulübü Başkanı Mustafa Cengiz, 2011 yılında Adnan Polat'ı ibra etmeyenlerden biriydi.
Salonda sevinç çığlıkları attı.
Mustafa Cengiz gibilerinin kongrelerde yarattığı kalleş silah şimdi bumerang oldu.
Kongre siyasetini sevmem umurumda da değil!
Aslında Mustafa Cengiz'in sportmenliğinin ibra edilmemesi gerekirdi ama kimde o zarafet?
Futbol tarihinde bir başkanın diğer başkana söylediği en çirkin cümleyi hatırlatıyorum.
"Biz hayvanlarla hayvan olamayız!" Mustafa Cengiz bu cümleyi Ali Koç nezdinde Fenerbahçe Kulübü için kullanmıştı.
Ve kimsenin çıtı çıkmadı.
Mustafa Cengiz kendi başkanını ibra etmeyecek, rakip başkana böylesine çirkin bir cümle kullanacak ve ibra kahramanı olacak ha!
Hayvanları aşağılamakla insanlığa insanlık katılmıyor.
O cümleden sonra Mustafa Cengiz'e tepki gösterdiğim cümleyi hatırlıyorum.
"Bir hamamböceği ağırlığının 800 katını taşır. Siz o koltuğun ağırlığını taşıyor musunuz?" Herkes başkan olabilir ama Mustafa Cengiz; rahmetli Özhan Canaydın gibi bakmayı, onun gibi cümle kurmayı ömrü boyunca öğrenemeyecek.
Biz buna kısaca "asalet körlüğü" diyoruz!
Bu ülkede eleştiriler tazelense de gerçekler bayattır. Şiddet ve nefret üzerine kurulu sistem futbolun egemen gücüdür artık.
Acı ama gerçek; insanlar futbolun çirkinliklerini futboldan daha çok seviyor.
Ne zaman ki sportmenlikten sapanlar forma rengine bakılmadan reddedilecek!
Ne zaman ki sakatlanan rakip futbolcuyu alkışlarla uğrayan tribünlere sahip olacağız.
O zaman futbol ülkesi olacağız.
O zaman öznemiz para değil insanlık olacak!
Her yıl bir şeyleri kaybediyoruz da kazanmış sayıyoruz.
Oysa insanların kötülüğe karşı kazanacağı bir zafer kalmamıştır.
Her suçu işlemeyi özellik sayan girişimciler tarafından zarafete ve sportmenliğe erişim engellenmiştir!
O şerefli maziler herkesin kalbinde yara olarak kalacaktır.
Bizim gibi modası geçmiş adamlar geçmiş zaman sinemasında kendi çocukluğunu izliyor hala.
O yüzdendir ki duyguların arkeolojisinde kazıyoruz, yazıyoruz hatta bazen de kendimize kızıyoruz.
İşin en kötü yanı; hala ellerinde kezzap şişeleriyle gezinen sözde futbol adamlarını, çocuklarımızın gözlerini kör eden teknolojiyi televizyonları bağışlıyoruz ya!
O yüzden mi kendimizi bağışlayamıyoruz acaba?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.