Bizler bu oyuna HİSSEDARIZ!
Bir imparator şehirde yürürken, onu gören halk ayağa kalkıp selam duruyordu.
Yaşlı adamın biri istifini bozmadı ve hatta başını kaldırıp bakmaya bile tenezzül etmedi. İmparator makamına geri döndüğünde, ayağa kalkmayan vatandaşı huzuruna çağırdı ve azarladı.
"Sen kendini ne sanıyorsun?" Vatandaş; "siz nesiniz?" diye karşılık verdi. "İmparatorum!" Cüretkarlığını sürdüren yaşlı vatandaş "Bundan sonra ne olabilirsiniz?" diye sordu. İmparator makamından bir sineğe bakar gibi baktı. "Ne olacak hiç?" Yaşlı vatandaş bu kez gururla diklendi.
"Sayın imparator ben şimdiden hiçim!
Nasılsa bir gün aynı yolda buluşacağız." Ve noktayı da okkalı koydu."İçinize sinmeyenleri bile sindirdikten sonra."
***
Bir teknik adam medyaya gösterdiği saygı kadar saygı görecektir.
Medyanın da içine sindiremediği gerçekler varsa bırakın sorsunlar, bırakın eleştirsinler. Ortalık aydınlansın.
Yoksa kirlerin üzeri ne kadar örtülürse, yarın yayacağı koku o kadar berbat olacaktır.
***
Fatih Terim'in adı ve emekleri geçtiği zaman ortaya koca bir çınar çıkar. Ama o çınarın gölgesinde hala değişmeyen yanlışların belgesi vardır.
Fatih Terim'in değişmeyen egoları ve yarattığı düzen.
Futbol medyasının verilmeyecek cevapları olanlar için sorulacak soruları yoktur.
Çanak soru bankası mudilerine kumbara verir, içini de vıcık vıcık doldurur.
O yüzden afra tafra istasyonlarındaki posterlerin altına, "ben kulunuz falan filan" diye imza atanlar çoktur.
Her ne kadar şikayet etse de bu ülkede Fatih Terim'den daha güçlü bir futbol medyası da yoktur.
***
İçine sindiremediği gerçekleri hasıraltı etmekle, bir yorumcunun gafını yakalamak arasında garip bir duruş varsa, meselenin üstesinden gelmiş olunmaz. Üstelik Fatih Terim'in sayısız gafı mevcutken.
Bilinmelidir ki, Sergen Yalçın'ın ekrandaki gafı, Fatih Terim'in gol sevinçlerinden daha sempatiktir.
Hiç olmazsa Sergen tek tabanca!
İçinde kurşunu da yok!
Arkasında gündemi belirleyen medyatik gücü de.
Ne yapıyorsa kalbiyle yapıyor.
Hatayı da yorumu da!
***
Milli takımda oluşan gerçeklere baktığımız zaman, gevşeyen sevdalarla yalan davaların gösterisini izliyoruz.
Ve hala teknik adamla futbolcular arasında sağlanmayan bütünlüğün fotoğraflarını.
Adrese teslim şarkılarla Fatih Terim'e göndermeler yapan futbolcular da meselenin cabası!
O yüzden biraz da biz soralım.
O formayı taşıması için gerekli şartları oluşturanlara karşı, futbolcuların yerine getirmediği şartların utancı kime kalacak? O futbolcuların palazlanma gücü nasıl oluştu?
Milli takıma seçilen futbolcuların hal ve gidişinden sorumlu olması gerekenler, aynı futbolcuların kendinden önceki teknik direktöre karşı örgütlenmesine ses etti mi?
Başkalarına karşı yapılanlara suskun kalmakla, kendine yapılana kıyameti koparmak kardeş olabilir mi?
***
Futbolda tümöre dönüşen gerçekleri kendi içinde muhafaza edip besleyen sistem, ne ahlaki, ne edebi, ne de adilane vasıfların derdine düşmüyorsa.
Birbirlerine düşenlerin harcadıkları değerleri hesaplamak bizlere düşüyor.
Futbolun bizlerden başka geliri yok.
Oyuna da hissedarız, masraflara da.
Bunlara prim veren bizlerden başkası mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.