Sevginin gücü
- Hakkı Yalçın Yazıları
- 14 Mart 2011, 23:46:04
Futbolun olmasa da, coşkunun Fener alayı geçiyor.
Ligin ilk yarısında sevgisizlikten sınıfta kalmış bir takımın, "Birimiz hepimiz için" duygusunu keşfetmesinin ödülü alınıyor.
Sevgiden öte bir şey yok. Aşk her insana lazımdır, her cümleye.
Ve her futbolcuya.
Düşünüyorum da... Bu takımın başında sevgi dolu bir teknik adam olsaydı. Daum'un, "Beni sırtımdan vurdu" dediği gibi, Aykut Kocaman, Alex'in sırtına okları göndermesiydi.
Ruh sistemi sezon başında hayata geçirilseydi.
Ve sevginin yoksulluğunu hissedemeyen Aziz Yıldırım, meseleyi hakem sızlanmasına taşımasaydı.
Ne bildirilere gerek duyulurdu.
Ne de bu takım Avrupa'da yerle bir olurdu.
Galatasaray: Şahane sefiller Galatasaray'ı elden ayaktan düşüren de sevgisizlik ve şımarıklık.
Sevgisizliğin başı Adnan Polat.
Çünkü adamda sevgi yok.
Olmayan sevgiyi takıma aşılaması ne mümkün.
Koca başkan, Aydın Yılmaz'la uğraşıyor.
Futbolcusunu taraftarın önüne atarken, kendini kurtaracak.
Bundan daha sevgisiz ne olabilir?
Başarısız teknik adamı kovanlar, futbolcuyu kapı dışarı edenler, kendi başarısızlıklarına yalan mazeret uyduruyor.
Peki kalmak için bu kadar inat niye? Gurur önden gitmiyorsa...
Başkanlık arkada kalır.
Galatasaray'ın tarihinde liderin 24 puan gerisine düştüğü bir sezon mevcut değilse... Galatasaray'ın kimyasını bozan adamlar hala koltuğundaysa...
Ve onlar hizmetten bahsediyorsa.
Bu hizmet değil hezimettir. O yüzden Adnan Polat'a arka çıkan kongre üyeleri öne çıksın. Onlar bu sezonun ayıplarını ve kayıplarını inci yapıp, boyunlarına assınlar.
Günahların yarısı onların boynuna çünkü.
Bilinçli taraftarlık başka bir şey.
İngiltere'de Reading taraftarı genç, geçen sezon takımda en sevdiği futbolcu olan Gylfi Sigurdsson'ın formasını satın alıyor.
Formayı satın aldıktan bir ay sonra kulüp futbolcuyu Hoffenheim'a satıyor.
Ve taraftar genç kulübe başvurup, formasının parasını istiyor.
Genç mahkemeye başvuruyor. ödediği formanın parasını geri alıyor.
Bu meseleden çıkan sonuç. Taraftarlık çok forma almakla, kendini kulübüne sağdırmakla eşdeğer değildir. Gönül verdiği takıma karşı bile tüketici hakkını savunan bir taraftar.
Emin olun ki, kulübünün hakkını da herkesten çok savunur.
Yoksa "Ölmeye, ölmeye geldik" diyenlerin. İnsanlık adına bütün değerleri nasıl öldürdüğünü, küfür kıyamet gösterilerinde görüyoruz.
Şiddet Yasası nisan ayında tamam.
Spordan Sorumlu devlet Bakanı Faruk Özak, en doğru sözü söylemiş. "Şiddet yasayla bitmez." İnsanları bilinçlendirmedikçe.
Gözleri şampiyonluktan başka bir şey görmeyen başkanlardan kurtulmadıkça.
Ve ekranlardaki pozisyon kadavralığından, futbolumuzu arındırmadıkça.
Şiddet bitmez.
Şiddetin bitmesi demek.
Bu ülkede televizyonculuğun, hakem ve futbolcu eskilerinin ve şeytanlığın bitmesi demektir ki. Kimse buna izin vermez.
Özelikle şerefsiz aktörler!