Terbiye
Dünya Kupası finallerini izlerken, hepimizin ortak görüşü. "Türk Mili Takımı orada olmalıydı."
Olmalıydı ama yok. Çünkü birçok takımda olmayanlar bizde çok.
Küstahlık, dokunulmazlık, iç kanama.
Ne yazık ki, pişmanlığın da faydası yok.
Kaybettikten sonra düş kurmak yerine...
Gerçeklerin farkına varmak bile, bizlere çok şey kazandırır.
Alman Milli Takımı'ndaki Mesut Özil'e baktım. Futbol anlayışına ve terbiyesine.
Saha içi ve saha dışı eğitimin harika ürünü olarak duruyordu.
Bizim ülkemizde bir gencin yetenekli olması, onun küstah olmasının sebebi sayılıyorsa... "Eğitim şart" sloganı, komik reklamların arasına konmuş bir laftan ibarettir.
Ve Türkiye'nin finallerde olmayışının sırrı, kişilerin kendilerini toplumun önünde görme sevdasıdır.
Teknik adam olarak da...
Futbolcu olarak da...
Sercan Yıldırım, yetenekli bir futbolcu.
Son vuruşlarındaki eksikliğini eleştirenlere, hazırlık maçında attığı golle tepki gösteriyor. "Bu da benden kapak olsun!" "Beni eleştirenler sağolsun, kendimi geliştirmeme yardımcı oluyorlar" dese, kendini aşağılanmış sayar.
Ama böyle ucuz tepkilerle, arkasını sıvazlayanı çok olur.
Ve Sercan "sistemin delikanlısı" olur.
Sercan 21 yaşında.
Böyle tepki çekecek çirkin açıklamaları kimden öğrendi derseniz cevap hazır.
Sistemin içindeki züppelerden ve onlara arka çıkanlardan.
21 yaşındayken eleştirilere "kapak" bulan bir delikanlının, arayıp da bulamayacağı şey terbiyedir.
Bu ülkede öldürülmüş terbiye, yaşayan terbiyesizliklerin de sebebidir. Terbiyesizlerin de...
Sezonu futbol oynamadan kapatan Arda Turan, Mesut Özil'in oynadığı futbolun yarısını oynasa, yağcı sistem onu tanrı ilan ederdi...
Arda Turan gibilerinin, ölü sezonda bile "nefreti canlı tutacak" açıklamalarda bulunması ve "Allah Fenerbahçe'de oynamayı nasip etmesin" açıklaması, popülerliğin cahil yanının yansımasıdır.
İngiltere Milli Takım kalecisi Green'in, Amerika'dan yediği gol, İngiliz ve İtalyan basınında felaket eleştirilere sebep oldu. "Yeşil tavuk." "Rafadan yumurtlayan Green." "Capello palyaço Green'i atmalı."
Dünyanın çağdaş futbol ülkelerinde eleştirilerin rengi sorgulanmaz. Hele milli takım düzeyindeki eleştirilerde.
Ama bizim gibi üçüncü dünya ülkelerinde, eleştirenler eleştirilir.
Futbolcuların arkasında duran savunma avukatları, çıkarlarının metresliğini yapar. O yüzden futbolcunun terbiyesizi itibar görür.
Türk Milli Takımı da, Dünya Kupası finallerini 40 yılda bir görür.
Gerçekleşmeyen güzellikler, futbolun temelinde kök salan çirkinliklerin bedelidir.
10 yabancı, futbolumuzun alnında tarihi bir kara leke olarak duruyor.
Futbolun terbiyesi bile bu karara karşı durmaya yeterdi.
Ama Güney Afrika'daki finallere katılamamayı, sadece ticari açıdan değerlendiren futbolun "yazar kasaları", giren çıkana bakıyor.
Borçlandırdıkları kulüplerin neredeyse sahibi olan kulüp başkanları varken...
10 yabancı onlar için çok şey demek.
Ne diyelim... Hayırlı işler!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.