Zoraki yayıncı
- Hakan Kulaçoğlu Yazıları
- 01 Ekim 2011, 00:02:13
Hele dur bakalım, deyip kendi kendime, Stoke City-Beşiktaş maçına kadar bekledim doğrusu. Yoksa geçen yıllarda Şampiyonlar Ligi maçları öncesi cebi armalı kruvazeleri çekmiş yorumcularla yapılan ön programları, devre arası değerlendirmelerini ve maç sonrası röportajları göremeyince çoktan koca bir "Acaba?" demiştik, Trabzonspor-Lille randevusunda....
Aslında perşembe yayınına da başlama vuruşuna az kala başladılar.
Ancak hiç değilse maç sonrası röportajlar ve özetler vardı bu kez. Elin stadından bunu yapabilen, Trabzon'dan neler yansıtmazdı ki ekrana? İstese tabii.
Sanki o TV kanalı, "Maçı yayınlamak bile içimizden gelmiyordu ama UEFA bize de ceza verir diye mecburen…" düşüncesi ile vermiş Şampiyonlar Ligi maçını. Biraz reklam gelirinin de zararı olmaz, demiş zahir.
Trabzon'daki ilk Şampiyonlar Ligi şöleni biter bitmez dizi tekrarına başlayan bu zoraki yayıncı için diyecek çok şey var elbette de, bizimkisi sadece tarihe bir not düşmek.
Ayrıca, öyle düşünüyoruz ki, bu 'iletişim ve insan' çağında insanımızı yok saymaya, 'Egemenya' dışından katılımcılık tanımamaya çalışan kafaların miadının dolmasına az kalmıştır.
Para gücü, iktidar gücü, ilişki gücü...
HER ŞEYE FRANSIZ YORUMCU
Hepsi ama hepsi geçicidir, yalandır, insanın kendisinin yanında. Asıl ve kalıcı olansa emek ve insanlık onuru. Bunların hepsi silinip gidecektir iyiliğin gücü karşısında. Son sahnede bir hoş seda mı yoksa boş bir veda mı olacaktır, ona bizzat kendileri karar verecektir ayrıca. İnanın, devletin bakanının "Devlet içinde devlet olma heveslileri, kural tanımak istemeyenler" sözleriyle tanımladığı eski sahipleri bile olsa, Trabzon'un Şampiyonlar Ligi gururu bu kadar görmezden gelinmezdi bu ülkede.
Neyse… Olumsuz duyguları bir yana bırakalım yine de. İşe iyi yanından bakmaya çalışalım zor olsa bile. Yayıncı kuruluşun bazı incelikleri de yok değildi salı gecesi. Kalbi Trabzonspor için çarpabilen anlatıcı Sabri Ugan'ın yanına, bir Lille sempatizanı yorumcu eklemek 'Fair Play' ruhuna çok uygun bir incelikti meselâ.
Üstelik bu 'her şeye Fransız' yorumcu kadrosuna son derece akıcı Türkçe'ye sahip bir eleman bulunması da harika bir sürprizdi! Kutlarız…
Aslında perşembe yayınına da başlama vuruşuna az kala başladılar.
Ancak hiç değilse maç sonrası röportajlar ve özetler vardı bu kez. Elin stadından bunu yapabilen, Trabzon'dan neler yansıtmazdı ki ekrana? İstese tabii.
Sanki o TV kanalı, "Maçı yayınlamak bile içimizden gelmiyordu ama UEFA bize de ceza verir diye mecburen…" düşüncesi ile vermiş Şampiyonlar Ligi maçını. Biraz reklam gelirinin de zararı olmaz, demiş zahir.
Trabzon'daki ilk Şampiyonlar Ligi şöleni biter bitmez dizi tekrarına başlayan bu zoraki yayıncı için diyecek çok şey var elbette de, bizimkisi sadece tarihe bir not düşmek.
Ayrıca, öyle düşünüyoruz ki, bu 'iletişim ve insan' çağında insanımızı yok saymaya, 'Egemenya' dışından katılımcılık tanımamaya çalışan kafaların miadının dolmasına az kalmıştır.
Para gücü, iktidar gücü, ilişki gücü...
HER ŞEYE FRANSIZ YORUMCU
Hepsi ama hepsi geçicidir, yalandır, insanın kendisinin yanında. Asıl ve kalıcı olansa emek ve insanlık onuru. Bunların hepsi silinip gidecektir iyiliğin gücü karşısında. Son sahnede bir hoş seda mı yoksa boş bir veda mı olacaktır, ona bizzat kendileri karar verecektir ayrıca. İnanın, devletin bakanının "Devlet içinde devlet olma heveslileri, kural tanımak istemeyenler" sözleriyle tanımladığı eski sahipleri bile olsa, Trabzon'un Şampiyonlar Ligi gururu bu kadar görmezden gelinmezdi bu ülkede.
Neyse… Olumsuz duyguları bir yana bırakalım yine de. İşe iyi yanından bakmaya çalışalım zor olsa bile. Yayıncı kuruluşun bazı incelikleri de yok değildi salı gecesi. Kalbi Trabzonspor için çarpabilen anlatıcı Sabri Ugan'ın yanına, bir Lille sempatizanı yorumcu eklemek 'Fair Play' ruhuna çok uygun bir incelikti meselâ.
Üstelik bu 'her şeye Fransız' yorumcu kadrosuna son derece akıcı Türkçe'ye sahip bir eleman bulunması da harika bir sürprizdi! Kutlarız…