Berbat görünüyorsunuz
- Hakan Kulaçoğlu Yazıları
- 22 Temmuz 2011, 23:38:04, Güncelleme: 22 Temmuz 2011, 23:38:22
Saha temizmiş yani!
Dönelim güzel ülkemize. Medya bir kulübü şike soruşturmasından en az hasarla kurtarmak için türlü manevra yapıyor, Zihni Sinir projeleri üretiyor. Meselâ bir yazar spor hukukunu yok sayıp mahkeme sonucu bekleyin diyor, ki yasaya muhalefettir.
Diğer birkaçı "Şike varsa da sahadaki sonuca etki etmemiştir" gibi komik bir şey söyleyebiliyor.
Saha temizmiş yani!
Hep dik duruşu ile bilinen başka bir yetenekli yazar, medyadaki genel sulandırma politikasının, belki de bazı uğurlu ya da uğursuz ağabeylerinin etkisiyle adeta şikeyi bırakın da iktidar partisinin belediye seçimini kazanmak için Trabzon'a gönderdiği milyonları araştırın diyor (Varsa elbette araştırılsın, gereği yapılsın. Lakin şike konusunda da gereği tümden yerine getirilsin.)
Akıl veriyorlar
Sanki bu yorumculara medyadaki bazı rütbeli abileri "Oğlum var ya, şey kulübü küme düşerse biz de biteriz. O ballı maaşlara elveda demek zorunda kalırız" diyor. Onlar yazıp gariban taraftarın aklını karıştırdıkça da geçen geceki maçta olanlar oluyor. Düşük ücretlerle haber peşinde koşturan emekçi muhabirler saldırıya uğruyor. Bazı gazeteciler daha da ileri gidip, bazı gazetelerin zamanında Danıştay'ın bir dairesine yaptığını, TFF Etik Kurulu üyelerine yapıp fotoğraflarını afişe ediyor. Sorumsuzluğun dik alasıdır.
Bakalım şu sahaya yansıma işine. Bir kere, Barcelona'nın bile başaramadığı "17 maçta 16 galibiyet" aklı olana çok şey anlatır da, bu argümancığı bir zekâ pırıltısı sanıp ortaya atmak için insanın IQ düzeyinin ne olması gerekir acaba? Güya maç izleyecek TFF yetkililerine akıl veriyorlar.
Yahu bir ligin ilk yarısında ve Türkiye Kupası'nda alınan sonuçlara bakın, bir de ikinci yarıdakilere.
Aslında ben medyadaki bu aklı evvellere çok da şaşırmıyorum.
Kendi içlerinde tutarlılar yine. Bir takım "Aa bakın su üzerinde ne güzel yürüyebiliyoruz" derken bunlar da şahitlik edip "Evet gördük, su üzerinde yürüdüler" dememişler miydi? Trabzonspor'a siz de o takımı tebrik edin diye akıl öğretmemişler miydi? Mantalite aynı yine.
Titreyen futbolcular
Bir başka zorlama düşünce de "Neden içeride daha fazla futbolcu yok?" sorusunu üretmiş. Ne biliyorsunuz, şu an hazırlık kamplarında tir tir titreyen kaç futbolcu daha olmadığını?
Varsa, onlarla telefon görüşmesi şeklinde değil de, menajerleri ya da aracılar vasıtasıyla yüz yüze görüşülmüş olabileceğini akıl edemiyor musunuz? Meselâ, soruşturmada ifadesi alınan bazı futbolcuların serbest kalması vicdani bir karar sonucu mudur yoksa elde belge olmaması nedeniyle midir?
Kamu vicdanı bu konuda gerçekten tatmin olmuş mudur?
Geçelim federasyona. Akla ihtiyacımız yok, diyorlar; ama bakıyoruz baştan beri "Küme düşme olmasın, suçlar kişiselleştirilsin" diyenlerden aklın kralını alıyorlar. Bakınız, biz TFF'nin aklı olup olmadığı konusunda şüphe taşımıyoruz. O aklı nasıl kullanacağını merak ediyoruz.
Hayır yolunda mı, şer yolunda mı?
İşin en önemli noktasını bir tek Haşmet Babaoğlu yazmış aslında. "Tam temizlik" felsefesiyle örtüşen yazısında diyor ki: "Esas soru şu.
Bu Kulüpler Birliği'ni ne yapacağız?
Bu adamlar bu kulüpleri yönettiği sürece futbolumuz yeni bir döneme geçebilir mi?"
Ne kadar doğru bir bakış. Her kulüp bu arınmadan kendisine pay çıkarmalı.
Birçok başkan ve yönetici artık futbolumuzun içinde yer almamalı.
Spor sayfalarını, ekranlarını yöneten bir takım beyler de etik maluliyetten emekli olmalı. Hepsinin yerine doğru dürüst, aydın kafalı insanlar gelmeli.
Her yol mübah mı?
Korkarız ki asıl sorun toplumun ta kendisindedir. Güce ve paraya tapan, "Kazanmak için her yol mubahtır" anlayışına sıkı sıkıya bağlı hale getirilmiş bir toplumda şike de, emek hırsızlığı da ciddi ölçülerde kabul görebilir. 'Benden çalmadılar ya, varsın olsun' diyenler az değildir artık bu ülkede. O nedenle temiz ve dürüst futbolseverlerin bir şeye şükretmesi gerekmektedir:
İyi ki bu ülkede bağımsız hakimler ve özerk federasyon kurulları vardır. İyi ki Amerika'daki gibi halk jürilerimiz yoktur. Yoksa sanal ilahlar suç işlediğinde ceza verilme şansı sıfıra yakın olurdu.
Olay kapanıp giderdi. Neticede son sözüm şu: Bakın efendiler, çok kirli bir düzenin içindesiniz ve giderek daha kötü görünüyorsunuz. Hadi tam söyleyeyim, berbat görünüyorsunuz. Size tuttuğumuz aynaya bakacak yüzünüz olsa bunu siz de göreceksiniz.
Kendinizi daha fazla yıpratmanıza gerek kalmadan da açıkça beyan edeyim: Paranız pulunuz sizin olsun, bize oyunumuzu geri verin...