Barış'tan Baros'a
Ankaragücü maçı başlamadan önce herkeste bir tedirginlik var, bu takım ligin en az ve zor gol yiyen takımı. Yeni teknik direktörüyle de hiç yenilgi almamış. Rakamlar bir şeyleri gösteriyor. Moral açıdan Arda'dan yoksunluk ve sakatlıktan yeni çıkmış bir golcünün eksikliğiyle oyuna başlamak da Galatasaray'ın sıkıntısı olsun. Ama iki esmerin koordinasyon arayışından belki de biraz tesadüf bir pasla golü maçın 'ilk beşi' dolmadan buldu sarı-kırmızılı takım. Hem de Jo'nun ayağından. Bu dakikalarda uzun toplarla ve kenarları zorladı Galatasaray. Sahanın her yerinde sert ve boşluklar arayarak oynadı Ankaragücü. Ancak ileri uçtaki Vassell'in yalnızlığı hem takımının hem kendisinin handikapıydı. Ekürisi Vittek'le küs gibiydiler... Bunun yanında sarı-lacivertlilerin en büyük talihsizliği Vassell'le 'birlikte' oynayan Servet'in de gününde oluşuydu. Sadece Servet mi peki? Tabii ki hayır. Sabri istekliydi, Caner dikkatli, Barış top kayıpsız, Elano her an her şeyi yapabilecek usta görünümünde...
Bir atakları bile yoktu
Tek eksik Dos Santos'un acemilikleri. Bunu da Keita kapatıyordu Galatasaray'da. Ankaragücü'nün yine 'hurraaaa!' diyerek çıktığı hücumda defans azalmasını fırsat bildi ve bir yan top kapıp gitti tekmeleri de yıkarak! İkinci golü buldu 'esmer hayta!' Ankara'nın sarı-laciverti ekibinin maç boyunca elle tutulur bir 'atak girişimi' olmadı. -91. dakikada Vassell'in taşıdığı topu saymazsak- İlginç! Diyelim ki Galatasaray orta sahasını kolay aştılar, hızlı oynama istekleri bu kez de Galatasaray'ın Neill'inde eridi. Dün gece öncesinde söylenenleri tekzip edercesine rahat bir 'Keita maçı!' oynandı Ali Sami Yen'de. Kazanç hanesine Baros'u yazdı bu kez sarı-kırmızılı armada; bir de zafer şarkılarıyla devam eden yürüyüşüne devam etti elbette...
YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
TÜM YAZILARI