Meksika ateşi
Galatasaray'ın baharı da genç isimleri işte. Santos, Jo, Caner.... Ve bunların her biri için sanki özel üretilmiş bir Keita... Bir maçın bitme anına ilişkin bir anekdottur Kasımpaşa maçı. İlk yarı 'deplasmandaki' kapışmada ne kadar panikse bu maçta o kadar ne yaptığını bilerek oynadı sarı-kırmızılı ekip. Avrupa'daki maçtan öyle ayrılınca lig içi maçta böyle olması gerekiyordu. Kilitlenecek anlar olacaktı; oldu. Bu anlarda iki kaptan girdi devreye ve Arda anahtar gibi bir gol çıkardı; Kasımpaşa'nın 'acar'ı ise oyunun tadını artıracak denli güzel bir sayı yakaladı ekibi için. Ancak hem Avrupa'da zor bir kapışmadan çıkmak hem de içerde 'bu kadar geniş' oynayan bir takıma karşı 'Sami Yen çayırlığını' kontrol altında tutmak kolay iş değil. Bu gecenin 'kontrolörü!' Santos'tu. Bıraksalar Meksika Ateşi diyeceğim ona ama erken bir benzetme olacak. Rijkaard ona belli ki 'kaleyi gördüğün anda vur!' demiş. Her şutu ayrı 'tehlike' idi.
Keita mükemmeldi
Ve iki golün onun vuruşlarından dönen toplardan yapıldığını bir kenara yazalım. Orta sahasında 'basit' ileri ucunda 'yaratıcılığı' zorlayan bir yol haritasıydı dün geceki maçın görüntüsü. Hollandalı teknik adam bu kez de böylesini 'denedi!' Kasımpaşa'nın hatası -Yılmaz Vural'ın diyelim- Galatasaray'ı 'ağır defansının göbeğinden delme inadı' idi. İyi 'top yapıcılar', 'iyi boş alan değerlendiricileri!' var. Ama son vuruşlardaki 'ustaları eksikti' bu maçta. O eksikliği de hayli yoğun yaşadılar. Keita için bir mim atalım; esmerin gecesiydi resmen. Kaç hafta sonra ilk defa onu yine ilk haftalardaki gibi 'geniş otlakları' yiyip bitirmek isterken izledik. Zevkti, iyiydi, goldü, iyi niyetti Keita. Tıpkı Galatasaray gibi...
YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
TÜM YAZILARI