Sadece 3 puan
Kolay gibi görünen ama en zor maçlardan bir tanesiydi Fenerbahçe için. Sadece liderliği korumak için çıkmadılar sahaya, Olympiakos maçının yıpranması da üstlerindeydi.
Bugüne kadar çok seyrettiğimiz, sezon boyunca da çok karşılaşacağımız maçlarından birini oynadılar. Öne geçene kadar baskı uygulayıp, skoru aldıktan sonra da kendi sahalarında beklediler.
İlk yarı bittiğinde topla oynama oranı eşitti. Kadıköy'deki bir maç için normal değil. Ama skor 2-0 ile ellerindeydi. Gustavo'nun takımı toplayıp, Pereira'nın yanına götürmesi de tribünlere bir "barış" mesajı, Portekizli teknik adama da güven hamlesiydi. Eğer oyuncular hocayla birlikteyse, skorda da galip yazıyorsa; Kadıköy'de "Bu ne biçim oyun" tartışması olmaz. Akıllıca...
İkinci yarıda 61'e 39 ile baskı da geldi Kasımpaşa'dan gol de.
Fenerbahçe geçen hafta Hatay'daki tecrübesini sahaya yansıttı ve tuttu kalesini. Hızlı hücumlar ile denedi şansını ama maçı hiç tehlikenin eşiğine getirmedi. Lider girdiği haftadan, ünvanı ile çıktı. Böyle bir maça, bambaşka bir ön taraf ve genç Crespo ile başlamak, biraz önce anlattığımız maçın eşik noktası olduğunu, Pereira'nın hala anlamadığını gösteriyor.
Crespo'nun arkasında doğru bir performans olmadan ilk 11'de başlaması, kredisini bitirmek demek. Nitekim akıllarda kalamadı.
Serdar-Berisha'nın yan yana olması, atak sonlandıran adamların, atak geliştirmesini beklemek anlamına gelir ki, yine denemesi yapılmamış bir hamle.
Şunu bilmek gerekir; bu oyun Fenerbahçe'yi şampiyonluğa taşımaz. Maç kazandırır ama puan kayıplarını da sürpriz olmaktan çıkarır. Mesut, İrfan Can ve Valencia bile takımın kalitesini yükseltmekte yetersiz kalabilecekken, maceraların peşine düşmek anlamsız.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.