Umudu kazandık
Milli takımımız bundan önce de güçlü rakipler karşısında kazandı. Hepsini de zafer olarak kutladık ve tadını çıkardık. Ama Fransa maçına daha farklı bakmalıyız.
Çünkü içinde tesadüf barındırmayan, tamamen hesaplanmış, rakibe göre uygun taktiklere, rakibin zayıf yönünü hedefleyen hücum aksiyonları eklenerek, tabelaya "2'de" kalan bir skor yazıldı. Lloris olmasa, daha farklı kazanacaktık.
Kenan ve Hasan Ali'nin sol kanadımızı kapatıp, Mbappe'nin önünü kesmesi, Melih Demiral'ın Giroud'un ensesinde ayrılmaması, Cengiz Ünden ve Zeki Çelik'in, sağ kanattan Digne üzerine yoğunlaşması maçın temel planıydı, tuttu.
Şenol Güneş'in oyunu, rakibi ve kendi oyuncularını yorumlaması muhteşemdi. Dünya şampiyonuna ve dünyanın en etkili forvetlerine isabetli şut çektirmeyen bir performanstan bahsediyoruz.
Elbette, Konya'daki taraftar baskısı da işimizi kolaylaştırdı ama öyle L'Equipe'in dediği gibi "Akılları başka yerde" bahanesiyle kurtulamazlar.
Bu savunmayı biri itirazdan iki sarı kart ile tamamladık. Öyle itip kakmadan, vurmadan itmeden organize olduk yani.
Sahada gerilim yaratarak, mental bir üstünlük sağlamanın da peşine düşmedi "Bizim çocuklar"...
Burak Yılmaz, bu konsantrasyonu;
"Büyük oyuncular karşısına çıkarken, isyan etmemiz gerektiğini konuştuk.
Bu kendi tartımızdı ve başardığımızı gördük" sözleriyle yorumladı.
Çok olgun ve doğru bir yaklaşım.
Bu galibiyet bizi Fransa'dan daha iyi yapmaz, futbol kültürümüzü daha öne çıkarmaz. Ama genç oyuncularımız nasıl başaracaklarını öğrendiler. Birlikte olduklarında ve doğru analizler ile başarabileceklerini anladılar.
Biz Fransa'yı yenmedik sadece umutlu olmayı da kazandık.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.