Futbolu kurtarma günleri
Dosyalar açılıyor, telefon konuşmaları yayınlanıyor.
Ortalık toz duman. Sadece Fenerbahçe değil, Beşiktaş ve Trabzonspor'un durumu da kritik. Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, "88 yıllık tarihimizin en zor günleri" diyor süreç için.
Temiz futbol için yapılan bu operasyon, Türkiye'de futbolu bitirmenin eşiğine geldi. İnsanlar daha yeni farkına fardılar durumun vahametinin. Sadece tutuklananlar değil, milyonlarca insanın etkileneceği, yaralanacağı, cezalandırılacağı bir durum söz konusu.
Bu işi ilk federasyon fark etti. "Hemen karar verilsin" çığırtkanlarına rağmen, beklediler, sabırlı davrandılar. Suç ile suçluyu birbirinden ayırmanın formülünü arıyorlar. Bunu yapmazlarsa, futbol adına yönetecekleri çok bir şey kalmayacak ellerinde.
Hata sahada olsun
Bu oyunu kirletenlerin yakasına yapışmakta çok kararlıyız.
Bu durumdan kimsenin geri adım atmaya niyeti yok. Hayatlarının büyük bir bölümünü tuttukları takımın kapladığı, o saf insanları kandırıyorlar böyleleri.
Sahada konuşulsun her şey dedik. Hatalar da orada olsun.
Olsun ki, herkes görsün.
Kapalı kapıların ardında belirlenen performanslardan kurtulalım artık.
2008'den itibaren başlayan bir dönem bu. Şu anda tutuklu bulunanların hala masum olduklarını inanarak yazıyorum bunları. Önce futbolu yönetenler değişti, sonra da sahada yönetenler (hakemler)… Yeni bir kuşak geldi karar noktasına.
Ardından bir futbolcu ve teknik direktör nesli takip etti değişimi. Peşinden medyada da köşe başları terk edildi, isimler ve resimler farklılaşmaya başladı. Daha cazip, daha futbol kokan yorumlarla birlikte iklimi ılımanlaştırmaya başladık hep beraber.
Mahmut Özgener'in görevden ayrılırken işaret ettiği, "Egolarının, hırslarının esiri olmuş" yöneticilere geliyordu sıra.
20 yıldır futbolun, kulüplerin içinde olup da, bugün tartıştığımız kirliliğe bulaşmamak mümkün değildi. Bu tarlaların içinden çıkanların, futbolun adaletine teslim olmaları çok beklenemez.
Onlar zamanında yaşadılar ve yaşattılar. Bu mücadele içinde var olmaları için yapmaları gerekeni yaptıklarına inanıyorlar.
Yani; yaşamak için öldür.
Doğanın kanunu onların hissettikleri. Bizim futbolumuzun düzenine uyum sağlamaları, ancak bir aslana en çok yakınlaştığımız andaki gibi, parmaklıklar arkasından olabilirdi.
Önce Fener gelir
Sokakta bile karşılaştığınız her Fenerbahçeli kendince bir yoruma sahip. Kimisi küme düşürülmekten yana; "Görsünler neler olacağını. Fenerbahçe olmadan neler yapabiliyorlarmış, bir görelim" diyor.
Kimisi haksızlığın boyutlarını, geçmişte de aynı şeyleri yapan diğer takımların cezasız kalmasıyla izah ediyor; "Biz düşeceksek, onlar niye kalıyor" diyor.
Bir çoğu komplo teorilerine sahip. Başkan Yıldırım'a karşı yapılan bir operasyonda Fenerbahçe'nin kurban edildiğine inanıyor.
Genel bölüm hepsini birden söylüyor.
Fenerbahçe Yönetimi ne düşünüyor?
Daha hiç birimiz bilmiyoruz. Bu kaostaki yol haritaları nedir? Kulübü bu durumdan nasıl çıkartacaklar. Neden kız basketbolcuları serbest bırakıyorlar. Aykut kocaman'ın istediği transferler ne olacak? Kongreye gidecekler mi, gitmeyecekler mi? UEFA ile görüşmek için bir strateji oluşturdular mı?
Bir küme düşürme cezası gelirse nasıl plan yapacaklar?
Hiçbir şey yok. Son Divan'da genel kurulun toplanması, komisyonlar oluşturulmasını, kulüp üyelerinin aktif hale getirilmesini, çalışma grupları ile arama konferansları yapılmasını teklif ettiler.
Hala ses yok… 104 yıllık tarihinin en büyük çıkmazını yaşıyor bu külüp. Efsane Başkan Ali Şen koşturuyor sadece etrafı toparlamak amacıyla.
Kulübün eski veya yeni önde gelen isimleri ile görüşüyor. Mahkemeleri geri aldırtmaya çalışıyor. Kararın mümkün olanın en iyisi olması için lobi çalışması yapılması gerektiğine inanıyor, bunun için çağrı yapıyor.
Duyan veya uyan var mı? Belli değil… 8 Mayıs'taki mali kongrede yerin dibine soktukları, Konuşan Fenerbahçe Platformu üyeleri fikirler ortaya atıyorlar. Divan Kurulu'nda yönetime desteklerini açıklıyorlar.
Hala kompleksler, eski hesaplar ile oturuyorlar koltuklarında. Fenerbahçe'nin tuğlalarını söküyorlar, kimse farkında değil.
Ali Şen kendisi için "Onunla aynı ortamda bulunmak istemiyorum" diyerek düğün krizi yaratan Aziz Yıldırım'ı Metris'te ziyaret etti.
Neden? Fenerbahçe'nin başkanı olduğu için. Bu büyük ders bile her şeyden önce Fenerbahçe'nin gelmesi gerektiğini hala öğretemedi mi insanlara…
Ceza hem az hem fazla
Futbol Federasyonu Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK), F.Bahçe'ye iki maç seyircisiz oynama cezası verdi. Gerekçe, Shakhtar Donetsk maçında seyircilerin sahaya girmesi.
Bazı filmler vardır ses ve görüntü uyumsuzluk gösterir. Film Oscar bile alsa izleyemezsiniz. Bu ceza da aynen öyle.
Görüntülere bakarsanız, sahaya onlarca taraftar girmiş, ortalık ana-baba günü. Bilmeyen "Bir katliam çıkacak" diye düşünür. Buna göre verilen 2 maçlık ceza az bile.
Ancak olayın başka bir yönü de var.
Şike soruşturması nedeniyle zor günler geçiren taraftarlar çok hassas. Yapılan gösteriler, isyanlar gırla gidiyor.
Yargısız infazlar da cabası. Her kafadan bir ses çıkıyor. Kimse ne olayı biliyor, ne belgeleri. Ancak herkesin bir hükmü var.
Bu ortamda oynanan maçta taraftarların sahaya girmesi biraz makul görülebilir diye düşünüyorum. Üstelik bir taşkınlık, bir itiş-kakış, bir kavga da yok.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.