Helal sana Tatlı
Usta yorumcu Erman Toroğlu, Fotomaç Gazetesi'ne gündemi değerlendirdi. İşte o yazı;
Bütün eğitimimi Ankara'da gördüm. Kavaklıdere ilkokulu, Mimar Kemal İlkokulu, orta okulu, Atatürk Lisesi sonra da akademi, kamu yönetimi mezunu oldum. Yani dilekçe verseydim vali olabilirdim. Ama hayat bu, lise ve üniversite yıllarında futbolculuk yaptım, sonra da hakemlik ve 20 yıl kabzımallık. Soruyorlardı bana "Meslek olarak ne yapıyorsun" diye. "Kabzımalım" deyince "Estağfurullah abi" diyenler çok oldu. Ama bunu diyenler kabzımalın sözcük manasını bilmiyorlardı. Bilmedikleri gibi araştırma gereğini de duymuyordu bu zavallılar. İnsanlar her mesleği yapabilirler. Her meslek onurludur. Mesela Serdar Tatlı'nın önceleri yaptığı gardiyanlık gibi. Çok zor bir meslek. Herkesin yapabilceği bir meslek değil. Her türlü tehlikesi var. Ama baba parası ile okuyup, Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de pub'lara gidip hayatın ne olduğunu bilmeyenler kabzımalları da küçük gördüler, gardiyanları da. İnsanların ne okudukları, ne iş yaptıkları önemli değil, ne yaptıkları önemli.
Buyurun hakem camiası diyorsunuz, ticaret yapan, hayatında hakemlik yapmamış Ufuk Özerten, hakemlik yapmamış Zekeriya Alp, yine hakemlik yapmamış futbolcu Halim Çorbalı... Hepsi de geldiler Merkez Hakem Komitesi'nin başına geçtiler. Hepsi de dürüst insanlardı. Şimdi de Serdar Tatlı bu işi yapıyor. Neymiş efendim? Adam geçmişte gardiyanlık yapmış. FIFA hakemi de değilmiş. Helal olsun. Serdar Tatlı ile çay içmişliğim yok ama ben sahada ne yaptığına bakardım. Güvenilir bir tipti. Ben insanın yaptığı işe bakarım. Geçen hafta öyle bir karar aldı ki 10 numara. Sergen Yalçın'ın "Bir daha Beşiktaş maçına vermeyin" dediği hakemi "Al sana" dedi verdi.
Bu şu demektir, özellikle takımlar bu işi yaparlarsa, Serdar Tatlı o hakemi yine verecek. Ama parantez açalım, hakem maçı doğru yönetmiş olacak. Hakem maçın içine etmişse o hakemi bir daha ertesi hafta aynı takımın maçına veremezsin. Helal olsun Serdar Tatlı. Radikal bir karar aldın. Aynen devam et. İnsanlar hayatta 1 defa ölürler, 10 defa. değil. Buraya son bir not daha düşmem lazım. Tahsil cehaleti alır, eşeklik baki kalır. Anlayan anlar. Not: Yıl 1982... MHK Başkanı Mustafa Çakar, Ahmet'in babası. Trabzonspor-Beşiktaş maçına Talat Tokat'ı görevlendiriyor.
Beşiktaş yense şampiyon olacak. Olamıyor. 1 hafta sonra bu sefer Eskişehirspor- Beşiktaş maçı, Mustafa Çakar yine Talat Tokat'ı görevlendiriyor. Eskişehir yenerse kümede kalacak, Beşiktaş yenerse şampiyon olacak. Maç yarıda kalıyor, olaylar çıkıyor ve Beşiktaş şampiyon oluyor. Yıl 1989... MHK Başkanı Özcan Gürkaynak. Bir Trabzon maçına Ahmet Çakar'ı gönderiyor. Trabzon kanadı "Bir daha bu hakemi verme" diyorlar. Ertesi hafta Özcan Gürkaynak yine Ahmet Çakar'ı Trabzon maçına görevlendiriyor. Yani geçmişte bu örneğe benzer iki örnek var. Ama hiçbirisi bu seferki kadar etkili olmadı. Bunun için o zamanki şartlarla şimdiki şartlara da bakmak lazım.
ACEMİLİK YAPTINIZ
Bak Sergen. Çok iyi bir çıkış yakaladın. İyi de gidiyorsun. Hataların olmuyor mu? Oluyor. Ama özellikle Fenerbahçe maçı ve kaybettiğin Kasımpaşa maçında yaptığın hatalar seni ve takımını zor duruma düşürdü. Fenerbahçe maçında Halil Umut Meler 100 üzerinden 2-3 hat yaptıysa sen 60-70 hata yaptın. Kaybettiğin Kasımpaşa maçında daha da fazla. Ne oldu? Şu oldu Sergen. Galatasaray ile Fenerbahçe'yi entübe odasına sokmuştun. Ne olacakları belli değildi. Ama yaptığın işlerle onları bu odadan çıkardın, şimdi de bundan sonra bu ikili seni zorlayacaklar. Bu net belli. Yani Galatasaray ile Fenerbahçe'ye hayat verdin. Daha doğrusu hayat öpücüğü verdin. Dön bir aynaya bak. Ama hadi sen acemiydin teknik adamlıkta, peki başkan dahil yöneticilerine ne demeli? Onlar da senin peşinden gittiler. "Bir dakika dur burada Sergen. Yaptığın iş yanlış. Takımı bu havaya sokmayalım. Biz işimize bakalım" diyemediler. Şimdi de gelinen nokta bu. Bu durumlarda en tepedeki adama bakarım, yani başkana. Başarı da ona aittir, başarısızlık da. Yani hepsi acemilermiş.
HOCALIĞI BIRAK BAŞKAN OL
Hem takımı hem kulübü idare etmek istiyorsun. İkisi bir arada olmaz.
Gelelim Galatasaray'a... Fatih Terim bu yıl çok formsuz. Rakip takımların başkanlarıyla, görevlileriyle tartışıyor, hakemlerle dalaşıyor, devamlı oyundan atılıyor. Gördüğüm kadarıyla Galatasaray'da hem teknik direktörlük yapıp takımı idare etmek istiyor hem de maalesef perde arkasından kulübü idare etmek istiyor. Fatih hocam iki işi beraber yapamazsın. Yapmaya kalkarsan ikisini de yapamazsın. Senin işi sahada teknik direktörlük. Kulübü yönetmeye kalkma. Zaman zaman yönetime ısrar ederek, seyirciyle de oynayarak bazı şeyleri yaptırdın. Bunu herkes görüyor ama nereye kadar? Şu ana kadar sahada kötü gittin. Diyeceksin ki liderle aramda bu kadar fark var. Liderle bu kadar fark olması senin iyi olduğunu değil rakiplerinin ne kadar kötü olduğunu gösteriyor. Çok iyi gidiyor dediğimiz Beşiktaş en ufak bir darbeyle allak bullak oldu. Ama sen bakalım bundan faydalanabilecek misin? Sahadaki takımının görüntüsünde heyecan yok. İyiye giden bir görüntü de yok. Göreceğiz bakalım. Eğer Galatasaray'a başkan falan olmak istiyorsan, şimdiden deklare et. O zaman da takımı bırak öbür tarafta çalış. Tabii liseciler bu işe ne derler sen daha iyi biliyorsun! Öyle bir lig oynanıyor ki her an her şey olabilir. Şu ana kadar liderliği Beşiktaş hak ediyordu ama şu anda lig liderliğin hak edecek bir takım yok ortada. Biri şampiyonluk olacak ama kerhen.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.