Bu işler kurayla olmaz
Doksanlı yılların başı, hakemlik yapıyorum. Cavit Abi (Cavit Çağlar) Ankara'da karşılıyoruz "Senin milletvekili olmanı istiyoruz" diyor.
Federasyon Başkanı Şenes Erzik, UEFA'da etkili bir yerde. Ondan izin alıyorlar, aday oluyorum. Mersin'den kontenjanım. Rakibim de karşı partiden Aydın Güven Gürkan (Üniversiteden hocam ve arkadaşım). Çok az farkla Aydın Abi kazanıyor. Eğer ben kazansaydım spor bakanı ben olacaktım.
Ben olmayınca Trabzon'dan DYP adayı olan Mehmet Ali Yılmaz oluyor. Mehmet Ali Yılmaz Trabzonspor başkanlığı yapıyor. Bu alemi de iyi tanıyor. Bugün Trabzonspor 4. büyük takımsa ve bugün futbol özerkse Mehmet Ali Yılmaz'ın büyük emeği var, bunu biliyorum. Çünkü yaşadım.
Fakat bir gün aniden Bakan Mehmet Ali Yılmaz diyor ki "Bundan sonra 1. Lig'in hakemleri kurayla belirlensin..." Bakınız; Mehmet Ali Yılmaz, hakem alemini çok iyi bilen birisidir. Neden kurayla çekildiğini de o bilir. Amma bakan olduğu günlerde Yusuf Namoğlu ve Özcan Oal'la beraber ziyarete gittik. Hoş-sohbet ettikten sonra bu hakemlerin torba işini konuştuk. Son derece yanlış olduğunu söyledik. O, "Hayır" dedi, "Ben bunu uygulayacağım".
KARİYERİN TORBASI OLUR MU?
Şenes Erzik, UEFA'da etkili bir yerde ve hakemler ona bağlı. O da bu karardan son derece rahatsız. Şenes Erzik'le dertleştiğimizde, "Ya Erman, 'Türkiye'de hakemler torbaya giriyorlar' diye, 'bu iş nasıl oluyor' diye, UEFA'dan bana inanılmaz baskı oldu. İşi döndürmek için neler anlatıyorum ama adamlar yemediler. Resmen ezik duruma düştüm. Kariyerin, bilginin, tecrübenin, milli piyangodan torbası olur mu" dedi. Çarşı karıştı. Şimdi burada 10 dakika duralım. Bir çay molası verelim, hani şehirler arası otobüsler veriyorlar ya.
Hayri Yazıcıoğlu iyi arkadaşımdır. Hani Yazıcı Otelleri'nin sahibi. Bir gün İstanbul'da sohbet ettik, gece eğlendik. O sırada da Hayri, Fenerbahçe yönetim kurulunda görevli. Dedim ki ona "Birkaç hafta sonra da Ankara'da eğlenelim", "Olur" dedi.
Ankara'da eğleneceğiz fakat Salı günü Hayri bana telefon açtı, "Ya Erman Hoca" dedi, "Biz senle bu hafta eğleneceğiz ama biz Fenerbahçe yönetimi olarak karar aldık. Bu haftaki Trabzonspor maçı hakemini, seni istiyoruz. Çünkü biz senle orada yüzde elli elli oynarız ama başka hakem bizi orada ezebilir" dedi. Ben de kendisine, "Bu hafta maçım yok. Ayrıca da maçlar kurayla çekiliyor Hayri" dedim. Telefondan bana cevabı şöyle oldu, "Sen kurayı murayı bırak Erman, torbadan sen çıkacaksın". O zaman dedim, "Hayri, bekleyelim Perşembe günü hakemler açıklansın sonra karar veririm".
Sevgili okuyucular; o gün tavşan gibi torbadan ben çıktım. Size de şöyle söyleyeyim; o maçı ya 3-0, ya 3-1 Trabzonspor kazandı. Hatta maçın sonunda seyirci, bir faul düdüğüyle maçın bittiği zannedip sahaya indi.
Fenerbahçe'de sol bek oynayan Semih Yuvakuran'ın üstüne yürüdüler. Ben de gittim Semih'i kolundan tutup aldım.
HER MAÇIN HAKEMİ BAŞKADIR
Arkadaşlar şunu iyi bilin; her maçın hakemi başkadır. Eee! Her maçın hakemi başkadır. Kariyer farklı bir olaydır. Ali Koç'a soruyorum; işin başında Mustafa Koç vardı. Rahmetli öldü. İşin başına kardeşini getirdiler onu getirmediler. Acaba sebebi neydi? Merak ediyorum. Demek ki onu oraya yeterli gördüler. Kura çekselerdi belki Ali Koç gelecekti. Demek ki bazı şeyler kurayla olmuyor.
'Yabancı hakem' diyorlar. Türkiye'ye, yabancı hakemden önce yabancı yönetici lazım, özellikle idari işlerde.
Fenerbahçe-Beşiktaş maçı oynandı.
Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, talihsiz bir ifadeyle genç hakemin KOÇ Grubu'nda çalıştığını söyledi. Çocuğu yangının içine attı. Sonunda ne oldu; Beşiktaş başkanı, hedefine ulaştı. Beşiktaş maçı kazandı, olan çocuğa oldu. Ali Koç, Beşiktaş başkanını hiç suçlamıyor, üstü kapalı geçiyor. Niye?
Çünkü ikisi de zengin çocuğu, birbirlerini ısırmıyorlar. Tabii Ali Koç beyanat verirken, "Genç hakemler gelsin ama" diyor yine de çıkıp, "Beşiktaş başkanı bir kuyuya taş attı, 40 kişi çıkaramıyor" diyemiyor. Neden?
HAKEMLİK DÜZELME YOLUNDA
Size çok net şunu söyleyeyim; hakemlik artık eski hakemlik değil. Mümkün olduğu kadar da hakemlik düzelme yolunda.
Benim futbolculuk dönemim ve hakemlik dönemim dahil, satılık hakem bayağı vardı.
Şu anda satılık hakemlerden değil, yetersiz ve torpilli hakemlerden bahsediyoruz.
Hakem satın alınmalarından bahsetmiyoruz.
Bugünleri de geçeceğiz.
Çok yakın zamana kadar "Ben bunu alıyorum, sen de bunu alıyorsun" tartışılıyordu. Çok yakın zamana kadar, hakem tayinlerini bazı etkili kulüpler organize ediyorlardı. Şu andaki kavganın sebebi bence bu. "Ben tayin ettiremiyorum acaba öbür taraf ettirebiliyor mu?".
Düdük, namuslu adamda olsun. Hata yapsın, şartı olmasın. Çünkü bayrağın hükmü bitti.
Ben yıllarca ne bayraklar gördüm.
Televizyonlarda bas bas bağırıyordum, "Yanlarım ağrıyor, yanlarım ağrıyor" diye. O cümleleri boşuna söylemedim. Neyse VAR geldi, yan ağrılarım bitti, şimdi omurgaya bakıyorum. Yakında o da düzelir.
Hakem seçiminde ahbab-çavuş ilişkisi biter, babadan oğula ailevi ilişkiler biterse, o da düzelecek; yani torpille.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.