Direksiyonda uyuyakaldı
Maçın direksiyonu Şenol Güneş'in elindeydi. O, direksiyon başında uyuyunca arabayı devirdi.
Arabayı devirince çıkan gürültüden uyanan Ersun Yanal, biraz doğru işler yaptı ve ibre Fenerbahçe'ye döndü.
Pazartesi akşamı bir derbi oynandı, sahada enteresan işler oldu. Peki, bu olan enteresan işler tesadüfen mi oldu? Bunlar hiç beklenmedik şeyler miydi? Bakınız, hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Mutlaka sebepleri vardır. Ama sonunda değişik değişik yerden çıkar ve sonunda da iş doğruya varır.
Şimdi hangisinden başlayalım?
İsterseniz ev sahibinden başlayalım...
Güneş'e içeriden ateş ediyorlar Madem maç Beşiktaş'ın stadında oynandı ondan konuşalım.
Şenol Güneş Beşiktaş'a geldi. 3.5 senedir görev yapıyor. Beşiktaş'a güzel şeyler de yaşattı, acı şeyler de. Ama bakınız, Şenol Güneş- Fikret Orman ortaklığının son iki yıldır çok kötü durumda olduğunu ve birbirlerini çekemediklerini, bu ikisinin sonunu çok merak ettiğimi defalarca belirttim.
Peki, ben müneccim miyim? Hayır. İçeriden gelen haberler, karşıdan baktığımız zaman gördüklerimiz, bu yorumları yapmama neden oldu. Buradaki derbideki finali yaratanlar, basın içinde bulunan Başkan Orman yalakalarıyla, Güneş yalakalarıdır.
Bakınız, derbiden sonra Şenol Güneş'e bu sefer içeriden ateş edilmeye başlandı sosyal medya üzerinden.
Ateş ettiren kimler, bunu Beşiktaş camiasında yaşayanlar çok net olarak biliyorlar.
Peki, bu duruma tesadüfen mi gelindi? Hayır...
Hem Şenol Güneş hem Fikret Orman seyirciye oynayacağız diye diye Beşiktaş'ı önceki akşam bitirdiler.
Beşiktaş'a çok yazık oldu Şenol Güneş'in seyirci açısından biraz primi vardı.
Derbi akşamı o da bitti. İyi, güzel de burada zararı kim gördü? Resmen Beşiktaş.
Yazık oldu Beşiktaş'a...
Bunun daha ilerdeki günlerde ve aylarda sıkıntılarını siyahbeyazlılar artarak yaşayacaklardır.
Bir Milli Takım şekli çıktı ortaya. Biri beyanat veriyor, Fikret Orman: "Şenol abim isterse gidebilir, isterse yıl sonu gidebilir... Bize gelirse biz bakarız..." Öbür taraftan Güneş açıklama yapıyor:
"Ben daha buradayım... Kimseyle konuşmadım... Milli Takım'da Lucescu var..." Herkes birbirini yiyor. Ama kamuoyu aptal değil. Haaaaa....
Şimdi burada 10 dakika duralım. Çay molası! Ey TFF!
Haziran'da seçim var. Sen önümüzdeki seçimde tekrar görev alabilirsin veya başka bir başkan ve ekibi gelir. Yani sen şu aşamada A Milli Takım Teknik Direktörlüğü'ne Şenol Güneş'i getirerek, 3-4 seneliğine anlaşıp dolduramazsın kardeşim! Oynanan bu kadar orta oyunundan sonra insanlar 'artık yeter' diyorlar. Bu arada Haziran'da kim seçilirse, Milli Takım Teknik Direktörünü o gelecek seçmelidir.
Belki çok alakasız bir ismi getirecektir yeni gelebilecek başkan veya yönetim.
Terim-Güneş- Denizli şeytan üçgeni Bakınız, Beşiktaş beni fazla ilgilendirmez ama Milli Takım yüzde 100 ilgilendirir.
Bu nedir ya! Fatih Terim, Şenol Güneş, Mustafa Denizli...
Resmen şeytan üçgeni.
Mahkum muyum ben bu insana yok mu ülkede genç insanlar bu işi yapacak?
Kesinlikle var. Ben bunların oyuncağı değilim kardeşim.
Yeter artık! Milli Takım olursa benim için gerisi teferruattır.
Milli Takım ile ne federasyon oynayabilir ne Fikret Orman ne Şenol Güneş ne Fatih Terim... Yeter artık kardeşim!
Gidin nerede yapacaksınız yapın teknik adamlığınızı veya bırakın gidin televizyonda yorumculuk yapın. Zaten bu işlere yabancı değilsiniz daha da iyi olur.
Fenerbahçe ölü toprağı attı Dönelim F.Bahçe'ye...
Ali Koç yönetimi geldi, ben başarılı olmasını çok istedim.
Çünkü bu grup başarılı olur, kulübü kurumsal hale getirirse diğer takımlar da onun peşinden gideceklerdi.
Ama maalesef şu ana kadar onlar da sınıfı geçemediler.
O menajer, bu menajer, o futbolcu, bu futbolcu, sonunda Ersun Yanal. Dün akşam ilk yarıda bir F.Bahçe izledim, inanılır gibi değil. Bakın oyundan bahsetmiyorum. Yapılan mücadelenin rezilliğinden bahsediyorum. Çünkü 4 gün evvel Zenit maçını televizyondan izledim. Oradaki F.Bahçe mücadelesi dün akşamki ilk yarıdaki F.Bahçe değildi. İkinci yarı 3-0 geridesin, Ersun Yanal, eski günlerine geri döndü.
Topu sahada daha iyi oynayan futbolcuları ikinci yarıda oyuna aldı ve sahada işin rengi değişmeye başladı.
İşin rengi değişiyor, F.Bahçe çok iyi mücadele etmeye başlıyor, üzerinden ölü toprağı kalkmış, bir gol atıyor.
Güneş'i kenarda uyaran yok Şenol Güneş'e bakıyorsunuz, herhalde o sırada aklı Milli Takım'da ve federasyonda olacak ki maçı öyle seyrediyor.
Yani maçı seyretmiyor, maça bakıyor. O sırada F.Bahçe bir gol daha atıyor.
Şenol Güneş yine maça bakmaya devam ediyor.
Çünkü yanında onu ikaz edecek birisi veya birileri y ok. Çünkü o kimseyi istemiyor.
3-2 olunca 'Allah Allah' diyor, bu iş nelere gidiyor acaba. Rüyadan uyanıyor, Güven'le Caner'i değiştiriyor.
Yetmiyor, F.Bahçe oyunun ipini eline almış, çatır çatır oynuyor. Maç 67'de 3-3 oluyor. Bakınız o sırada Quaresma kenarda ısınıyor. Ama Şenol Quaresma'ya bakamıyor, ama Quaresma sahada ısınırken Şenol Güneş'e doğru 6-5 tane hızlı hızlı depar yapıyor. Yani şunu diyor: "Hocam maç gidiyor, bir an evvel beni al." Ama Şenol farkında değil.
Hala rüyada.
Herhalde Milli Takımı ya da federasyonu düşünüyor.
Ya beni almazlarsa diye. Çünkü 4 sene orada emeklilik yaşayacak.
Beşiktaş'ta da işi bitti Orman onu istemiyor net bir şekilde. Yani Şenol Güneş maçta değil. 74'te Quaresma'yı alıyor. O Quaresma bir orta atıyor. Burak'ın kafası direkten dönüyor. Sonra da F.Bahçe'nin bir topu direkten dönüp maç bitiyor. Buraya kadar görüntü bu.
Fikret Orman şimdi fırsatını buldu Peki, buradaki esas olay ne? Beşiktaş teknik direktörüsünüz, maçı 3-0 yapmışsınız.
Her şey senin elinin, avucunun içinde. İş kötüye giderken oyuncu değiştirmek ayrıdır, işi iyi giderken işe hakim olmak ayrıdır. Korkak Şenol Güneş, ikinci ve üçüncü golü yedikten sonra oyuncu değişikliğine gidiyor.
Hâlbuki çok erken yapıp maçı döndürebilirdi.
Yani Şenol Güneş maçı alıyor, F.Bahçe'ye veriyor.
Fikret Orman'ın da arayıp bulamadığı bir olay Şenol'u göndermek için. İkisinin de Beşiktaş'ı falan düşündüğü yok. İkisi de tribüne ve seyirciye oynuyorlar. Şimdi ikisine de hayırlı işler!
Valbuena ve Jailson'u kesemezsin Ersun Yanal'ın elinde de kötü kadro yok. Allah var, Ersun geldikten sonra F.Bahçe'de fizik olarak düzelme var. Bu gözüküyor. Ama o da eski Ersun Yanal değil. Bu tip büyük maçları, büyük futbolcular oynarlar Ersun!
Valbuena'yı kenarda bekletemezsin.
Kupa 2'de en fazla top çalan adam olan Jailson'u kenarda bekletemezsin.
Senin elindeki o açık ara şampiyon yaptığın F.Bahçe kadrosu yok.
Sen de kendine gelmezsen çabuk kaybedersin.
Beşiktaş maçından evvel, Zenit maçından sonra kendi kendime şunu düşündüm; bu F.Bahçe bir gün birisine patlayacak ondan sonra da işler iyi gidecek. İlk yarıdaki rezaletten sonra ikinci yarı Beşiktaş'a patladı. Eğer Ersun, kendine gelip eski Ersun'dan görüntüler verirse F.Bahçe bundan sonra yükselişe geçer. Ama futbolcularla mücadele ederse bir yere varamaz.
Maç bitiminde bile diyor ki, "Değiştirdiğim iki oyuncu da iyi oynuyorlardı. İki oyuncu değişikliği ile bu patlama olmazdı" Kendi kendini inkar ediyor. Bir teknik adam maçtan sonra dakikalarca konuşursa, bir şeyleri anlatmaya kalkarsa, bir şeyleri ispat etmeye kalkarsa demek ki hatalı büyük haltlar işlemiştir.
Başarılı teknik adam iki cümle söyler, içeriye girer, iki de sorur alır, işi bitirir.
Arabayı devirince ibre döndü Yani pazartesi akşamının özeti şuydu; maçın direksiyonu Şenol Güneş'in elindeydi.
O, direksiyon başında uyuyunca arabayı devirdi. Arabayı devirince çıkan gürültüden uyanan Ersun Yanal, biraz doğru işler yapınca ibre F.Bahçe'ye döndü. Beşiktaş 1 puanı bile kaçırabilirdi...
SON YILLARDAKİ EN İYİ YÖNETİMİYDİ
Bülent Yıldırım, son yıllarda izlediğim en iyi Bülent Yıldırım'dı. Verdiği penaltı pozisyonunu VAR'a gitmeden verebilir miydi, verebilirdi ama ben ona da razıyım.
VAR zaten bu pozisyonlar için var.
Sadık'ın attığı golde Cüneyt Çakır'ın, Bülent Yıldırım'ı VAR'a çağırması da bence doğruydu. Çünkü kamuoyunun kafasında bazı sorular kalabilirdi.
Onu hallettiler, ders niteliğindeydi.
Yani dün akşam hem VAR sınıfı geçti hem Bülent Yıldırım... Hep böyle olun kafi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.