Yöneticiler ikiyüzlü
Ne olacak bizim takımın halinden sonra yeni moda 'ne olacak bu statların ve bu seyircinin hali' geldi! Her takım kendi stadının zeminini düzeltmeye uğraşıyor.
Düzeltmeye de mecburlar. Ama futbolda olmazsa olmaz olan "seyirci" meydanda yok!
Bakınız seyirci bir anda ortadan yok oldu. Bunların çoğunluğu bataklıktan mı yok oldular yoksa açılan kuyuların içine mi düştüler? Bir şey oldu bunlara! İşi tam bilmeyenler bunu "e-bilet"e yoruyor. Bazıları diyorlar ki; "Ben bilgisayar ve internet kullanmayı bilmiyorum."
Olabilir, kullanamazsın.
Kullanan eşinden, dostundan çocuklarından, yardım alır işini halledersin.
Yöneticiler yalancı
Bakınız "e-bilet"ten şaşılmaz.
Geri dönülmez. Eğer dönerseniz serserilere, esrarkeşlere, bıçakçılara, tornavidacılara, döner bıçakçılarına teslim olursunuz!
E-bilet konusunda rötuşlar yapılır mı? Evet! Olabilir.
Buraya kadar yazdıklarımız perdenin önü. Şimdi bir de ben sizi perdenin arka tarafına götüreyim.
Stada gelmeyen seyircilerin sorumlusu yüzde yüz yöneticilerdir. Bunlar ikiyüzlüdürler.
Bir sizin gördüğünüz yüzleri; yalan söyleyen! Gerçeği yansıtmayan. Arka tarafları tam bir felaket! Bu yönetici tipleri yıllarca "Yayıncı kuruluştan para gelsin", "Federasyon para versin, biz de transferleri yapalım", "Sahtekar menajerlerle 10 kuruş olmayan futbolcuları milyon euro'lara alalım!", "Paraları paylaşalım!" dediler. Bunlara bazı teknik direktörler de zaman zaman yardım ederler!
Bakınız düzgün yöneticiler de yok mu? Mutlaka var! Zaten bunlar futbolcuların paralarını zamanında öderler, devlete de borçları yoktur. Ama bunlar azınlıktalar. Çoğunlukta olanlar "Cambaz" grubu.
Birçok kulübün yönetim kurulunda seyirciden sorumlu yönetici vardı. Bunlar hakiki seyirciyle değil amigolarla temas kurarlar. Onlara külliyetli miktarda bilet verirler. Bu amigolar bu biletleri satarlar ve maçlara da kendi adamları ile birlikte tekrar bedava girerler.
Bir büyük takımın yöneticisi bir gün bana, "Erman hocam bizim şu isimdeki amigonun çay ocağı var. Dikkatini çekerim hoca kahvehanesi yok!
Ama altında BMW var" dedi.
Bunların örnekleri çok. Bizim alem 40 kişi hepimiz birbirimizi biliyoruz.
Emre 48'e kadar oynar
Emre Geçen hafta önemli bir şey söyledi. Ama onun söylediği başka şeyleri ön plana çıkardılar, bundan söz eden olmadı.
Emre diyor ki "Ben 38 yaşına kadar oynarım!" ve devam ediyor: "Özellikle burada yani Türkiye'de!" Aslında hata yapıyor. 48'e kadar oynar. Nasıl olsa yürüye yürüye oynuyor!
Biraz gaza basıyor, "tık" bir yerden "sigorta" atıyor. Sonra da futbolda dünya sıralamasında Türkiye 48. Aman dikkat edelim de biraz daha dişimizi sıkalım, ilk ellide kalalım! Zaten dişimiz de kırılsa Türk futbolunun dişçisi de var, hazır!
Tehdit altındalar
Adam yaralayan, uyuşturucu alıp, satıp kullanan, sahte evrakla asker kaçağı olan amigolar yıllarca bu alemde at oynattılar.
Milleti tehdit ettiler.
Bunlara para yedirmek istemeyen kulüp yöneticilerini 'kendi kulübümüzün maçında hadise çıkarırız, para cezası verdirtiriz.
Gerekirse saha kapatmaya kadar gideriz' diye tehdit bile ettiler. Yani anlayacağınız şimdi sizlerin karşısına geçip hüngür hüngür "Seyirci yok" diye ağlayan bu isimleri büyük büyük olan kulüp yöneticileri ve başkanları besledikleri yılanların hâlâ tehditleri altındalar.
Kafanızı kaldırıp bakın çok rahat görürsünüz.
Ne demişler: "Ne ekersen onu biçersin."
E-bilet zaten böyle sakat seyirciyi dışarda bırakmak için yapılan bir uygulamadır. Devam edilsin, tribünlere düzgün seyirci gelecektir
Yerli futbolcu yasağı kalktı
Başlık size ters gelebilir. Çünkü sistem bizi yerli futbolcunun kölesi yaptı. Yan gelip yattılar, euro'ları kaptılar!
Kimsenin aldığı parada gözümüz yok! Ama karşılığını vermezsen millet isyan eder. Bakın millet nelere isyan ediyor; haksız da değiller.
Sabri, Galatasaray'ın sağ beki. Yıllarca Galatasaray'ın her maçında sağ taraftan 10 tane orta yapar, bu ortaların 9'u dışarı gider. Sabri'nin hücum ettiği kalenin arkasındaki top toplayıcı çocuklara, orada Sabri oynadığı için aldıkları paranın iki katı ücret ödenmesi gerekir. Yaptıkları fazla mesaiden dolayı!
Ama Allah daha fazla versin, Sabri'nin hanımının altında bir araba var.
Bir hafta evvel TRT'de yaptığım "Futbol Arenası" programında "Allah sürücüleri Sabri'nin ve Caner'in eşlerinin kullandıkları arabalardan korusun" diye bir konuşma yaptım. "Çünkü bu bayanlar trafiğe çıkınca herkesin kaçması lazım.
Eğer hatalı bir şekilde bu arabalara vurursanız evinizi satsanız, ödeyemezsiniz" şeklinde konuştum. Bende de amma "şom" ağız varmış. Adamın biri gelmiş Caner'in hanımının arabasına yandan çarpmış. İşte bunları okuyan Türk insanı "Biz nelerle uğraşıyoruz, akşam eve giderken çocuklarımızın istediği eti, balığı götürebilir miyiz?" diye düşünürken, gazetelerde bunları okuyunca yabancı transferinin serbest bırakılmasını desteklemeleri gerekir.
Not: Kazadan sonra hanımefendi Asena Erkin, çok önemli şeyler buyurmuşlar; "Cana gelmesin mala gelsin.
Önemli değil!" Haklı bayan, 2 milyon TL'lik araba Erkin hanım için fazla bir değer taşımıyor. Vururlarsa vursunlar!
Nasılsa arabayı alan kocası.
Korkmayın beyler!
Trabzonlu bir FIFA hakemi var.
Barış Şimşek... Nedendir bilinmez 3 yıldır kendisine Fenerbahçe maçı verilmiyor. Bu şu demektir: "Biz bu hakeme güvenmiyoruz. Fenerbahçe'yi yakabilir." Korkmayın beyler!
Hakem, namusluysa hiçbir takımı düşünmez. Kendini düşünür. Maçtan alnının akıyla çıkmak ister. Eğer namussuz ise Trabzonlu da olsa, Fenerli de olsa, Beşiktaşlı da olsa, Ankaragücülü de olsa namussuzluğunu yapar!
Eğer bu çocuğa güvenemiyorsanız o zaman FIFA kokartı takacağınıza
emekli yapın! Hakemliğini bitirin.
Dişçi her zaman lazım olabilir!
Çizgi hakemi dedik. Faydalı olur dedik ama her şeyde olduğu gibi bunda da tam hazırlık yapılmadan uygulamaya girdik. Çizgi hakemlerini tam yetiştirilmeden, penaltı verdirmeye kaktık. Sonunda buraya geldik!
Aslında bırakın çizgi hakemlerini aşağıdan hakem çıkaramıyoruz.
Uilenberg, "Çok iyi eğitim veriyoruz" diyor. Yıllarca mangırları götürüyor.
Ama hakem çıkaramıyor. İki sene evvel çıkardığı diş hekimi Tolga Özkalfa'yı bu sene tekrar listeye alıyorsun.
Adamın önünde gidecek zaman yok!
Ama diş hekimi olduğu için bu arkadaş her zaman lazım olabilir. Çünkü insanlar yaşlandıkça dişlerinden sorunu çıkıyor. Hem tedavi edilmeleri gerekebilir hem de değiştirilmeleri!
Yasal dinleme!
Hakem, çizgi hakemleri, yardımcı hakemler ve 4. hakemi arasındaki telsiz konuşmaları ve verilen kararların rezaletinden sonra önümüzdeki sezon hakemleri takip eden gözlemcilere de telsiz verileceğini duydum. Hakemlerin aralarında ne konuştuklarını kayda alıp raporlarına yazacaklarmış. Bence çok yerinde bir karar. Hem de yasal dinleme, gayri yasal değil!
TRAMVAY'DA BİRİ ÖLEBİLİR!
20 Ocak Salı günü saat 16.40 sularında Çemberlitaş'tan Kabataş yönüne hafif raylı sisteme bindim.
Sirkeci'ye geldim. Bir takım yolcular bindi, birileri indi. Aslında daha bu toplu taşıma kültürüne ulaşmadığımız için önce binecekler bindi, sonra inecekler indi! Yani kültür düzeyi yüksek ülkelerin tam tersine!
Bu sırada tramvay kullanan görevlinin herhalde acelesi olacaktı ki dikiz aynasına bakmadan tramvayı harekete geçirdi. Ve inmek isteyen bir yolcunun montu kapıya sıkıştı.
Tramvay gittikçe hızlanıyor, dışardaki adam kapıya asılmış bağırıyor, çırpınıyor, içerde millet bağırıyor. tramvay yoluna devam ediyor.
Alarm sistemine basıyorum alarm çalışmıyor. Meğerse önünde cam bir plaka var. Onu yukarıya doğru kaldırıp sonra basmak lazımmış.
Ben bu işlerle uğraşırken adam sırtındaki montu tramvayın kapısında bırakıp kendini atarak kurtardı. Tramvay Eminönü'ne geldi. Durdu, kalktı, mont kapıda duruyor. Karaköy'e geldi, durdu bir görevli geldi. Kapıları açtılar, montu kurtardılar!
Aynen buna benzer bir olayı bizzat ben Taksim- Hacıosman metrosunda yaşadım. Orada da metroya binerken kapı kapandı.
Ben sıkıştım, yolcular kollarımdan beni çekerek kurtardılar. Bu nasıl bir zihniyettir? Eğer bu araçları kullananlar bu kafada devam ederlerse bir gün mutlaka birileri ölecek!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.