Kartal kumru gibi!
- Erman Toroğlu Yazıları
- 06 Haziran 2014, 23:27:01
Şimdi Beşiktaş ile ilgili bazı şeyler yazacağım, eğer Beşiktaş yönetimi ve taraftarlarından yazı ile ilgili tepkiler gelirse yine bu sütünlarda yazacağım. Soruyorum o meşhur silahların sıkıldığı, futbolcuların ve menajerin yaralandığı ve hepsinin şans eseri ölümden döndüğü geceye gidelim.
Tarihine bir bakalım. 21 Nisan.
Tamı tamına üzerinden 1.5 ay geçmiş. Bu silahı çekip de ateşleyen vatandaş hâlâ nasıl yakalanmaz.
Bu şahsın yakalanmamasında Beşiktaş yönetiminin payı ne kadar var? Ben size söyleyeyim, yüzde yüz. Eğer bu olay bir F.Bahçeli futbolcuya veya G.Saraylı oyuncunun içinde olduğu bir olay olsaydı o silahı ateşleyen şahıs 3 gün içinde yakalanırdı.
Evet mi hayır mı? İsterseniz kamuoyuna soralım, bu sorunun cevabına 'yüzde yüz yakalanırdı' denecektir.
Şimdi dönelim Beşiktaş'ın idari yapısına ve yola çıkalım, etrafımıza baka baka sorularımızı yöneltelim.
HERKES İŞİNİ YAPACAK
Fikret Orman başkan oluyor.
Geldiğinde söylediği cümle şu:
Kurumsal bir yapıya bürüneceğiz.
Ve herkes kendi işini yapacak.
Buraya kadar çok güzel.
Bir anda Önder Özen isminde bir arkadaş çıkıyor ve vazifeye başlıyor. Bu arkadaşın makamı futbol patronu, direktör.
Sonra yönetim kurulundan Deniz Atalay isimli arkadaş çıkıyor, transferden sorumlu yönetici olarak ona da bir apolet veriliyor.
Sıkı durun, yine yönetim kurulundan Erdal Torunoğulları isimli arkadaşa da yurt dışı transfer sorumlusu unvanı veriliyor.
Henüz bitmedi. Ahmet Kavalcı isimli arkadaşa da Futbol A Takımı'ndan sorumlu apoleti veriliyor.
Şimdi bu kadar apoletin olduğu yerde kim hangi işten sorumlu veya kimler hangi işten sorunlu? Yahu arkadaş transferlerden kim sorumlu?
Takımdan kim sorunlu?
Bunun cevabı Beşiktaş başkanına göre kurumsal olmak. Şu anda Beşiktaş'taki durum pek kurumsallığı göstermiyor ama İzmir'in çok güzel bir yemeği var, sandviçi.
Bana onu gösteriyor.
Bu sandviçin içine ne bulursan koyarsın. Bir de yumurta kırarsın, al sana kumru. Beşiktaş'ın şu andaki görüntüsü bu. Sonra da bakıyorlar ki işler arap saçı, kimin ne halt yaptığı belli değil, futbol patronu, direktörü Önder Özen "Bundan sonra olayın içine başkan Fikret Orman da girecek, ben rahatlayacağım" diyor.
TÜRKİYE'NİN SİSTEMİ BU
Aslında Önder Özen istifa etse Beşiktaş'ta herkes rahatlayacak.
Çünkü şu ana kadar yapılan işler fiyasko. Otorite deseniz o da zaten yok. Herkes stadın arkasına sığınmış gidiyor. "Stat biterse herşey iyi olacak" diyorlar.
Yalnız size bir şey söyleyeyim. Stat bittikten sonra da size oraları yedirmezler.
Yıldırım Demirören aportta bekliyor.
Beşiktaşlılara yine bir soru yöneltiyorum. "Kongre üyelerinin kaçının aidatı toplu olarak hangi isimler tarafından yatırılıyor."
Acaba bana cevap verebilirler mi? Çok merak ediyorum.
Biliyorum yönetim bu yazıya sinirlenecek.
Yalnız arkadaşlar milleti de aptal zannetmeyin. Beşiktaşlılar 'Arka tarafta neler oluyor?' diye merak ediyor. Ben onların meraklarını gidermek için böyle bir yazı yazıyorum. Yönetim de çıksın merakları gidersin. Çünkü bu yönetim Demirören ve ekibi hakkında o meşhur tarafsız mali kuruluşun raporunu hâlâ açıklayamadı.
Neden? Fikret Orman'a göre bu işten Yıldırım Demirören de zarar görür, Beşiktaş da. Ama bu kulüpler, bunların içinde Beşiktaş ve G.Saray da var. Maliye bakanına gidip, başbakana gidip mali af istiyorlar. Peki vergilerini zamanında yatırıp adam gibi vazifesini yapan kulüplere yazık olmuyor mu? Türkiye'de olmuyor.
Onlar kerizler, diğerleri de akıllı.
ÜNAL AYSAL YILDIRIM'I TAKLİT EDİYOR
Aynı kurumsallık G.Saray için de geçerliydi. Ünal Aysal gelir gelmez "Ben sahnede gözükmeyeceğim, işleri profesyoneller yapacak" diyordu.
R.Madrid'in, Barcelona'nın M.United'ın, B.Münih'in başkanını ancak naklen yayınlarda, maçlarda eğer kameralar çekerse tribünde görürsünüz. Onun haricinde bu kişileri çok ender görürsünüz. Gelin G.Saray'a...
Ünal Aysal futbolcu alıyor, satıyor.Teknik direktör için yorum yapıyor. Aysal, Belçika'da kurumsal yaptığı işlerden sonra bu kadar zengin oldu. Türkiye sınırlarına girene kadar da hep kurumsaldı. Ama Türkiye sınırlarının içine giren herkes önce "Kurumsal" diyor sonra da yukarıda yazdığım gibi İzmir'in kumrusu oluyor.
Enteresan olan şu. Yahu kardeşim ben şöyle yaparım dersin, aynı Aziz Yıldırım gibi. Kimse bir şey demez. Onun sistemi böyledir. Ama sen "Kurumsal olacağım" diyorsun hem de Aziz Yıldırım'ı kopya ediyorsun.
Her şeyin aslı bir tanedir. Diğerleri çakmadır, sayın Aysal.
BAZILARINA ARKANI DÖNME!
Fikret Orman, bu gece kulübünde patlayan silahları gündemden düşürmek için Aziz Yıldırım'ın cezasının kaldırılmasını ve maçları seyretmesini önermişti. Ama kazın ayağı öyle çıkmadı. Şimdi nereye gitse Fikret Orman'a "Fener'e başkan ol" diye bağırıyorlar. Ama Fikret Orman bunları yaparken o sıralar Beşiktaş'ın çok almak istediği Diego'yu Aziz Yıldırım, Fikret Orman'a kazık atarak alıverdi. Hayatta bazılarına arkanı dönmeyeceksin. Ve seni ilgilendirmeyen işlere de karışmayacaksın. Kendi işine bakacaksın. Yoksa gelirler, ekmeğini ağzından alır götürürler. Arkadan bakakalırsın.
SALİH UÇAN'IN 4-5 YAŞINDA ÇOCUĞU OLURDU
Salih'in yaşı genç diyoruz, yaşı 20. Türkiye'nin gözden uzak bir köyünde yaşasaydı şu anda 4-5 yaşında çocuğu olurdu. Ama Salih hep çocuk kalacak, neden?
Çünkü takımda oynamıyor. Futbolcu oynaya oynaya olur. Karpuz gibi yata yata büyümez. Burada son kararı verecek şahıs Salih. Ne F.Bahçeli yöneticiler ne de menajeri. "Ben kalırım oynarım" veya "Ben kalmak istemiyorum" derse kimse bir şey diyemez. Ama "F.Bahçe'de oynarsam da olur, oynamasam da. Aldığım para da fena değil. İstanbul'da da hayat güzel" derse Arda'nın Türkiye'deki haline döner. Atletico Madrid çok koşan bir takım. Çatır çatır oynuyorlar. Çünkü A.Madrid'de her oyuncu idmana çıkmadan tartılıyor.
Eğer 100 gram fazlası varsa ona göre çalıştırılıyor.
Size belki şaka gelecek ama bu gerçek. Onun için de Atletico Madrid, Atletico Madrid oluyor.