Fenerbahçe resmen sahnede
İlk resmi maçlar kolay değildir. Klişe bir yaklaşımla takımların henüz hazır olmadığı gerçeğini özneye taşımayacağım.
Rakip ne derece hazırsa, sen de o kadar hazır olmak durumundasın. İdeal futbol için erken olduğunu zaten cümle alem biliyor.
Ama görünen bazı gerçekler var. Örneğin; Joshua King maç ritmi açısından ciddi anlamda eksik görünüyor.
Bir deplasman oyunu için İsmail ve Arao ikilisi kabul edilebilir olsa da, ikisinin birden rakip ceza sahasına yaklaşmaması ofansif üretkenliği eksik bırakıyor. Bu anlamda gözler, söz konusu pozisyonlardan birinde oyunun iki yönünü de oynayabilecek bir isim arıyor.
JESUS için öndeki baskı önemli. Bu baskı aşılırsa, arkaya atılan uzun topların tehlike oluşturmaması gerek.
Ya arada boşluk bırakmadan savunma da ileri çıkacak, ya da iki hat arasında oluşan boşluktaki ribauntları ön liberonuz toplayacak. Bunun çözümü zaman içinde gelişecektir.
Yeni transferler hakkında karar vermek için de biraz daha zaman gerekli.
AMA King yerine Serdar Dursun ve orta sahadaki Zajc ya da Mert Hakan değişikliğiyle başlanacak D.Kiev rövanşında turun Fenerbahçe'ye daha yakın olacağını söylemek kehanette bulunmak olmaz.
G.SARAY'A SABIR GEREK
GALATASARAY Okan Buruk yönetiminde önemli bir kadro revizyonuna gidiyor. Bu kapsamda Sergio Oliveira, Haris Seferoviç, Leo Dubois, Abdülkerim Bardakçı ve Kazımcan Karataş transferleri yapıldı.
YUNUS, Okan ve Emre kiralıktan geri döndü. Gündemde Amiri ve Harit var. Florian Grillitsch konusu ise biraz karışık. Elbette başka isimler de gelebilir.
PEKI, gidenlere ne demeli?
Marcao, Diagne ve Mohamed ayrıldı. Morutan yolda. Cicaldau için de benzer bir son yaşanabilir.
Sözleşmesi biten Babel, Feghouli, Pulgar vb. isimleri saymıyorum bile. Velhasıl takımda ciddi bir değişim yaşanıyor.
Bunun anlamı şu: Galatasaray ve Okan Buruk'a zaman gerekiyor.
Camianın sabır göstermesi için de iyi oyun olmasa bile, iyi skor ve zirveden kopmamak şart.
GEÇEN sezon yaşanan travma işi daha da zor hale getirdi.
İşte bu noktada taraftara mevcut durum çok iyi anlatılmalı. Burada iş önce yöneticilere düşünüyor.
Erden Timur ve Cenk Ergün gibi isimlerin Hoca ile camia arasında tampon olması gerek. Geçen sezon yeniden yapılanma diyerek çıkılan yolda, Terim gibi bir ismin bile yirmi hafta dayanabildiği unutulmamalı. Bu arada...
DIAGNE'YE ödenen minimum 13 milyon euro ve iki Rumen'in 10 milyon euro'su çöpe mi gitmiş oldu yani?
REZERV LİG MUHASEBESİ
TÜRKIYE Futbol Federasyonu Rezerv lig konusunda ısrarlı. Aslında bu organizasyonun faydası olduğuna inanıyor ve geniş kadroyu hazır durumda tutmak ve kenardan adam kazanabilmek açısından fayda sağlayabileceğini de öngörüyorum ama... İşin bir de ama tarafı var. Yanlış anlaşılmasın "ama" ifadesinden önce yazdıklarım genel inanışın aksine hükümsüz değil. Sadece madalyonun bir de öteki yüzü olduğunu vurgulamak istiyorum. Kadronuz 35 kişi.
21'I A takımda... Kaldı 14 kişi.
Sakat vb. oyuncunuz olabileceğini de unutmayalım. Dolayısıyla U19 takviyeli bir kadro kaçınılmaz olacak. Malum U21 artık yok. A takım oyuncusu kendisinin çocuk yaştakilerle oynamak zorunda bırakıldığını düşünmez mi?
Hadi geçtim onu.
İKI maç kadrosunu oluşturacak, 21+16 Minimum 37 kişinin deplasmana giderken yaratacağı ulaşım, konaklama ve yiyecek masrafları ne tutacak? Örneğin bir Anadolu takımı adam başı 10 bin TL'den maç başına 160 bin TL ekstra masraf yaptığında, 50 bin TL'lik deplasman yardımı bunu nasıl telafi edebilecek?
Rezerv Ligin olumlu ve olumsuz etkileri olacaktır.
Sanırım bu sezon deney yılı olacak.
Muhakemesini de sezon sonunda hep birlikte yapacağız.
AVRUPA PUANI
AVRUPA diye yana yakıla mücadele edip de Avrupa sahnesine çıktığı zaman maç tehiri, yorgunluk, rotasyon, yıpranma ve nihayetinde eleniş üzerine kelam etmeyen teknik adam görmedim.
Ligde kiritik maçı var diye, Avrupa'da yedek kadro soyunduran hocalarımız oldu bizim. Anlayış böyleyken ve futbolumuz arasındaki sıklet farkı da açılmış olduğundan puan kayıpları tavan yaptı. Sonuç:
On üçüncü sıradan yirmiye kadar düştük. Üç numaralı kupada bile, bir dolu ön eleme maçı oynar hale geldik.
İşte bu ahval içinde Avrupa serüvenine bir galibiyet, iki beraberlik ile başladık. Fenerbahçe'nin deplasman beraberliği ve Konya'nın net galibiyeti artı hanemize yazsa da;
Başakşehir'in bir değil, birkaç seviye altındaki rakibine İstanbul'da diş geçiremeyişi can sıkıcı oldu. Başakşehir'in futbolumuza bir deplasman galibiyeti borcu var. Ama kırk derece sıcakta işleri kolay olmayacak.
Konya takımı ise her şeyiyle rakibinden üstün ve ne yaptığını bilen bir takım görünümündeydi. Turu cebine koydu gitti. Gelelim hesap, kitap kısmına... Bir kere, hangi kupa olursa olsun galibiyet 1, beraberlik 0,50 puan ediyor. Yani Şampiyonlar ligi, Konferans Ligi'nden daha fazla puan getirmiyor. Bu anlamda daha kolay olan Konferans Ligi'nden olabildiğince çok puan toplamak gerek. Biz üç maçta 2 puan topladık.
Bu puan takım sayısına bölününce 0,40 puan hesabımıza eklenecek.
SENEYE dört takıma düşmemiz ve üç takımımızın Konferans Ligi'nde oynaması bir anlamda avantaja dönüşebilir.
Hem puan toplar, hem de daha az takımla katıldığımız için gelen puanları beşe değil, dörde bölerek heybeyi doldurabiliriz. Özetle; önümüzdeki iki, üç seneyi sıralamada yükselmek için akıllıca kullanmalıyız.
Avrupa mücadelesini lütfen bu gözle takip edelim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.