Ender Bilgin

Ender Bilgin

13 Kasım 2021 | Cumartesi

Sabır taşı çatladı

Fenerbahçe'nin taraftarına yaşattığı eziyet gerçekten sabırları zorluyor. Her şeyden önce bir büyük takım art arda dört maç puan kaybediyorsa, orada ciddi bir problem var demektir. Gerçi Fenerbahçe camiası Ali Koç döneminde daha önce yaşanmamış pek çok şeyle yüzleşmek zorunda kaldı. Tarihe karışan yirmi yıllık rekorlar herkesin malumu. Ama artık sabır taşı çatladı. Futbolun olağan akışına ters şeyler yaşandığını söylemek sadece malumun ilamı oluyor. Önemli olan bu durumun yaşanmamasını sağlamak. HAL böyleyken başkanın Perşembe günü yaptığı açıklamada "şanssızlıktan" dem vurması trajikomiktir. Elbette derbi öncesi suların durulmasını, takımın ve hocanın motive olmasını bekliyor. Ama kaybedilen bunca puanın ardından camianın beklentisi koşulsuz derbi galibiyeti olacaktır. Ali Koç'un Pereira'ya destek verip, mesut Özil'e ayar çekmesi ve camiadan panik yapmamalarını istemesi ne derece karşılık bulur emin değilim. GALATASARAY maçını kaybetmemek Pereira'yı kurtarır mı? Sezon sonu şampiyon olamasa da ilk üçe girip, örneğin kupayı kazansa Ali Koç mazur görülür mü? Pereira, takım iyi oynayıp seri galibiyetler almadığı sürece kolay kolay eski havasını yakalayamaz. Ali Koç da şampiyonluk dışında hiçbir başarı ile camiayı avutamaz. Fenerbahçe gibi büyük camiaların gerçeği budur. Fenerbahçe'de iç barış sağlanması koşulsuz, şartsız başarıya bağlı.

HEP DESTEK, KENDİ KENDİNE KÖSTEK

Milli Futbol Takımı için Cebelitarık ve Karadağ maçlarını kazanmak Dünya Kupası'nda olmanın ön koşulu. Play Off aşaması elbette kolay değil. Ancak bu umudu sıcak tutmak, taraftarları ve futbol kamuoyunu Dünya Kupası hikayesiyle motive etmek ilk virajı alabilmeye bağlı. Aslında Dünya kupasına katılmak demek sadece ülke futbolunun dinamizmi için değil, bu organizasyondan oluşacak ekonomik girdi için de çok önemli. Reklam, sponsorluk, ürün satışları (sadece spor ürünleri değil, televizyondan, içeceğe onlarcası var) hep bu başarıya bağlı. DOLAYISIYLA sadece iki maç oynamayacağız. Önümüzdeki bir yılın futbol ekonomisini dinamik tutmanın anahtarını kazanacak ya da kaybedeceğiz. Bu noktada klasik olarak Milli takımın kadro seçimini eleştirebilir, Cengiz yoksa niye Serdar Gürler alınmıyor diyerek başlayıp, bir dizi soru yöneltebilirim. Ama gün, destek olma günü. KÖSTEK olabilecek şeyler yok mu? Elbette var. Hatta milli takım ekibi bunu kendi kendine de başarıyor. Ne olduğunu yazmak haftaya kalsın. BUGÜN bize lazım olan şey "tek ses" olmak.

HASTA LA VİSTA BEBEĞİM

Peşinen söyleyeyim yanlış yazmadım. Terminatör 2 filmindeki o tanıdık replikten bahsediyorum. "Görüşmek üzere, elveda" gibisinden bir anlamı vardır. Ama kelimenin İspanyolca okunuşunda "h" harfi söylenmediği için "astalavista" olarak akıllarda yer etmiştir. Şimdi bu kadar lafı neden anlattığıma gelince… Geçtiğimiz hafta Trabzonspor, Beşiktaş'ı son dakika golüyle yendikten sonra, üzerine bir de Galatasaray, Fenerbahçe hatta Hatay bile puan kaybedince aklıma bu sahne geliverdi. Arnold Schwarzenegger misali Abdullah Avcı da rakiplerine "Hasta la Vista" diyordu sanki... Evet, dokuz- on puanlık farklara rağmen bu köprünün altından daha çok sular akar. Ancak İstanbul'un üç büyükleri türlü sıkıntılarla boğuşurken Avcı'nın Trabzonspor'u, Başakşehir ile çekiştiği sezondan çok daha güçlü bir şekilde hedefe odaklanmış durumda. DEVRE arasında biri sol bek olmak üzere iki ya da üç doğru takviye de yapılırsa Abdullah Avcı henüz Nisan ayında rakiplerine "

DON KİŞOT'UN YELDEĞİRMENLERİ

Sergen Yalçın'ın, "Şampiyonlar Ligi'nde devam edemiyorsak, Avrupa Ligine de gerek yok" yaklaşımı, futbolcular üzerinde anlamsız bir rahatlamaya neden oldu. Geçen hafta yazdım. Rahatlık virüs gibidir. Avrupa'da demoralize olan Beşiktaş, özgüvenini ve kazanma alışkanlığını kaybetti. Bu arada bir başka yanlış daha yapıldı. Yöneticiler, bilinmeyen bir gücün siyah-beyazlı takıma karşı organize kötülük peşinde koştuğunu iddia etti. Aynı Don Kişot'un yeldeğirmenlerini kötü devler olarak görmesi gibi, Beşiktaşlılar da hayali düşmanlar yarattı. Gizli bir elin düğmeye bastığını savunarak sadece takımın değil, camianın da konsantrasyonunu bozdu. Yakın geçmişte bunu Fenerbahçe'de yapmıştı. Ben daha bu yaklaşımın bir takıma başarı getirdiğine şahit olmadım. OYSA bütün bunlar yapılırken, yapılmayan şeyler oldu. Takımda sık sık yaşanan adale sakatlıklarının nedeni araştırılıp, bu konuya çözüm üretilemedi. Geçen yıl sergilenen dinamik ve agresif oyunun yerinde yeller estiğine göre "Fizik kalite neden düştü?" sorusunun cevabı aranmadı. Sergen Hoca'nın imza sürecindeki kırgınlığı göz ardı edilerek, yakın iletişimde kalınmadı. Özetle hem yönetim hem de teknik kadro bir dizi işi eksik yaptı. Gelinen nokta ortada. Eksikleri gidermek ve işleri yoluna koymak için hala bir şans var. Sonra çok geç olacak!

ENDER FİKİRLER - Ender Bilgin

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

GÜNÜN DİĞER YAZARLARI

SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor